Çarşamba, Haziran 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Yavaş Ebeveynlik: Telaşsız Çocuk Büyütmek Mümkün mü?

Modern yaşamın hızla akıp giden temposu, ebeveynlerin de günlük yaşantılarına acelecilik ve sürekli yapılacaklar listesi hâkimiyetiyle yön vermesine neden oluyor. Bu ortamda çocuklar, erken yaşlardan itibaren yoğun programlara, sürekli yönlendirmeye ve başarı odaklı yaklaşımlara maruz kalıyor. Oysa son yıllarda yükselişe geçen “yavaş ebeveynlik” yaklaşımı, çocuk gelişiminde aceleye getirilmeyen, anı yaşayan, duyarlı ve sezgisel bir bakım modelinin önemini vurguluyor (Honoré, 2004).

“Çalışma hayatı, ev hayatı, çocukların ihtiyaçları, sosyal çevre derken bırakın yavaşlamayı kendime bile zaman ayıramıyorum” dediğinizi duyar gibiyim. Hatta bazen 24 saatin bile yetmediğini düşündüğünüz zamanlar oluyor değil mi? Gün sonlarında kendimizi sorguladığımız “bugün, bu hafta, bu ay hatta bu yıl nasıl geçti anlamadım” dediğimiz zamanlar. Tüm bu koşturmacanın ve telaşın içinde bazen çocuklarımızla birlikte büyüdüğümüzü unutuyor hatta onların da bu koşturmacanın içinde hızla hareket etmesini bekliyor olabiliriz. Zaman içinde çocukların bir takım davranış değişiklikleri ebeveynlere yavaşlamaları gerektiğini işaret ediyor.

Yavaş Ebeveynliğin temelleri

Yavaş ebeveynlik, çocuğun özelliklerini keşfetmeyi, ihtiyaçlarını belirlemeyi ve günlük ilişkileri acele ile değil daha sakin planlayıp gerçekleştirmeyi hedef edinmiş bir yaklaşımdır. Bu modelde anne baba, çocuğun bireyselliğine saygı duyarak, onun hızına uyum sağlamayı seçer. Çocuğun gelişimini ve değişimini hızlandırmaya çalışmaz. Bu da çocuğun kendini güvende hissetmesini ve duygusal bağ kurabilmesini kolaylaştırır (Payne & Ross, 2010). Hepimizin hayatında olabilecek küçük vaka örnekleri vermek istiyorum.

Vaka Örneği 1: Gülce Hanım’ın Telaşlı Sabahları

Gülce Hanım, sabahları kızını okula yetiştirmeye çalışırken sürekli bir telaş içindeydi. Kahvaltılar hızla geçiştiriliyor, servise yetişmek için sesler biraz yükseliyordu. Gülce Hanım kızının davranışlarında daha fazla öfke ve huysuzluk gözlemlediğinde bu konu üzerine düşünüp bir farkındalık yaşadı. Hayatı telaşla ve çok hızlı yaşadığını, bu akışa kızının da uyum sağlamasını beklediğini fark etti. Oysa ki kızı henüz kreşe gidiyordu. Gelişim dönemi özellikleri gereği sürece pek uyum sağlayamıyordu. Bu konuyla ilgili araştırma yapan Gülce Hanım, elbette kızına sorumluluk becerisi kazanmayı öğretecekti fakat biraz daha sakin olmalı, zamanını daha iyi yönetmeliydi. Gülce Hanım yavaş ebeveynlik hakkında bir seminer keşfetti ve bu seminere katıldıktan sonra bazı alışkanlıklarını değiştirme kararı aldı. Zamanı daha iyi ve sakin yönetmek adına kendisi ve kızının uyku saatleri, günlük işlerin planlaması, kızının yapması gerekenler, eşiyle iş birliği yapacağı konuları ve sorumlulukları iş birliği içinde tanımladılar. Kurallar oluşturdular. Gülce Hanım ve eşi sabah daha erken kalkıp kahvaltıyı kızlarıyla sohbet eşliğinde yapmaya başlayarak ilk adımı attılar. Aldıkları kararları sabır ve kararlılıkla uygulayan aile, zamanla yeniden kurdukları düzende kızlarının davranışlarındaki huzursuzluğun yerini sakinliğe bıraktığını fark ettiler.

Bağ Kurmanın Yavaşlığı

Bowlby’nin bağlanma kuramı, çocuğun ilk bakım vereniyle kurduğu ilişkinin gelecekteki bağlanma biçimlerini şekillendirdiğini savunur (Bowlby, 1988). Yavaş ebeveynlik yaklaşımı, bu ilişkinin aceleye getirilmeden, karşılıklı duygusal bağ farkındalığıyla kurulmasına olanak tanır. Ebeveyn, çocuğun duygularını aceleyle geçiştirmek yerine anlamaya çalıştığında, çocuk da kendini daha değerli hisseder ve duygusal gelişimi desteklenir.

Ebeveynin çocukla etkileşimde bulunduğu anlar, sadece fiziksel bakım değil, aynı zamanda duygusal beslenme alanıdır. Bu nedenle, yavaş ebeveynlik yalnızca davranışsal bir tutum değil, aynı zamanda duygusal farkındalığı yüksek bir bakım biçimidir (Siegel & Bryson, 2012). Çocuklarımızla kuracağımız duygusal bağın derinliği, anlaşıldığını hissetmesi, anne babasının onu yakından tanıyıp ihtiyaçlarını fark etmesi ve ona bu yönde rehberlik etmesi, kişilik gelişimini olumlu yönde etkileyip sağlıklı bağ kurması yönünde sağlam adımlar atmasını sağlayacaktır.

Vaka Örneği 2: Murat Bey’in İş Yoğunluğu

Murat Bey, oğlu Ali ile gün içerisinde kaliteli vakit geçirmek istese de sürekli telefonuna gelen mailler ve bitmeyen toplantılar nedeniyle zaman ayıramıyordu. Ali babasının yanına gelip ona bir şeyler anlatmak istediğinde, Murat Bey kendini “bir dakika oğlum” deyip bilgisayar ve telefonunda işe dalıp unuttuğunu fark edemiyordu. Zaman içinde Murat Bey, Ali’nin öfke nöbetlerinin arttığını fark etti ve sebebini anlamak üzere oğlunu terapiye götürdü. Bu süreçte Murat Bey, oğlu Ali’ye aslında hiç vakit ayırmadığını, işleriyle ilgilenirken ona odak bir iletişim kuramadığını, bu sebeple de Ali’nin babasıyla duygusal bağ kurma ihtiyacını karşılayamadığını fark etti. Murat Bey, günde sadece 30 dakikasını telefonsuz ve plansız şekilde Ali ile geçirmeye başladı. Düzenli bir biçimde, kısa bir sürede olsa tamamen Ali’ye 30 dakika ayırdığında oğlunda, kendinde ve ilişkilerinde oluşmaya başlayan olumlu süreci fark etti.

Çocuğun Gelişiminde Dinginliğin Rolü

Yavaş ebeveynlik, çocuğun kendi kararlarını alabileceği, hata yapabileceği ve kendini keşfedebileceği bir alan yaratmayı önerir. Anne babanın çocuğun deneyimlerine müdahale etmeden sadece gözlemci olması, çocuk gelişiminde özerklik gelişimini destekler. Bu durum, çocuğun kendine güvenen bir birey olmasını sağlar (Kabat-Zinn & Kabat-Zinn, 1997).

Zihinsel ve duygusal farkındalığı gelişmiş çocukların stresle başa çıkma, problem çözme, sorumluluk alma ve mücadele etme becerileri daha yüksektir. Bu beceri, ancak çocukluk döneminde karşılaştıkları duyguların aceleyle geçiştirilmeden tanınmasıyla gelişir. Yavaş ebeveynlik, bu duygusal düzenlemeye zaman tanır. Onlara gelişim düzeylerine uygun sorumluluk vermek, rehberlik etmek ve en önemlisi zaman tanıyarak gerçekçi, yapıcı ve olumlu geri bildirimlerle beslemek, yaşamsal becerileri öğrenmelerine büyük katkı sağlayacaktır.

Vaka Örneği 3: Zeynep Hanım Kızı Ağladığında Hemen Çözüm Sunuyordu

Zeynep Hanım, üç yaşındaki kızı ağladığında anında oyuncak veya yiyecek vererek onu susturmaya çalışıyordu. Fakat bunlar aslında uzun vadeli ve derin çözümler değildi. Zeynep Hanım kızını hızla susturmak, oyun oynamasını sağlamak, kendisinin de hem kızının ihtiyaçlarını giderip hem de kendi diğer sorumluluklarını hızla yapabilmek istiyordu. Ama kızının ağlamaları azalmıyordu. Zeynep Hanım bu konuda bir uzmanın yönlendirmesiyle, ağlamanın bir iletişim biçimi olduğunu fark etti. Artık ağladığında önce kızının duygusunu anlamaya çalışıyor, sonra birlikte çözüm arıyorlar. Bu yaklaşım, kızının daha az ağlamasına ve daha rahat ifade kurmasına neden oldu.

Toplumsal Hız Kültürüne Karşı Bir Tutum

Yavaş ebeveynlik, sadece bireysel bir farkındalık değildir. Aynı zamanda toplumsal yaşamdaki çocuk haklarını, oyun hakkını ve bireysel ve yaşa bağlı gelişim hızının önemine işaret eder. Tüm çocukların aynı hızda gelişmeyeceğini kabul etmek, eğitimden sağlığa kadar birçok alanda çocuk merkezli uygulamaların yaygınlaşmasını destekler (Schor, 2004).

Yavaş ebeveynlik, anne-babanın kendi geçmişiyle de yüzleşmesini gerektirir. Kendi çocukluk deneyimlerinin farkında olan bir anne-baba, bu mirası dönüştürerek çocuklarına daha sağlıklı bir duygusal ortam sunabilir. Bu sadece bireysel değil, toplumsal iyilik halini de destekleyen bir yaklaşımdır. Daha sağlıklı bir iletişim ile büyüyen çocuklar topluma, kendi yetiştirdikleri ve hayatlarına dokundukları her bireye de olumlu katkılar sağlayan duyarlı, sorumluluk sahibi yetişkinler olacaklardır.

Sonuç

Yavaş ebeveynlik, çocuk yetiştirmenin hızdan çok dikkat ve farkındalık gerektirdiğini hatırlatır. Günlük yaşamın içinde yavaşlamak, hem çocuklar hem de anne-babalar için iyileştirici olabilir. Her çocuk eşsizdir ve onun hikayesi sabırla, dikkatle ve sevgiyle yazılmalıdır. Anne-babalar çocuklarıyla birlikte büyürler. Elbette onlara hayat rehberliği edeceğiz, bildiklerimizi öğretip tecrübelerimizle yol göstereceğiz. Fakat hızlıca değil sakin ve derinden, hata yapmayı kabul edip onararak.

Sözlerimi Değerli Eğitimci-Yazar Dr. Bahar Eriş’in eşsiz ve derin anlam içeren cümlesiyle bitirmek istiyorum: “Her çocuk kendi hızında ilerler, lütfen arkadan ittirmeyiniz.”

Şükran Başak Ceyhan
Şükran Başak Ceyhan
Şükran Başak Ceyhan, eğitimci-yazardır. Rehber öğretmen ve eğitim yöneticisi pozisyonlarında 22 yıl hizmet vermiştir. Devlet okullarına gönüllü destek vermiştir. Lisans ve yüksek lisansını sosyoloji ve eğitim bilimleri olarak tamamlamıştır. Ebeveyn ve gençlere yönelik iki kitabı yayınlanmıştır. Ebeveyn, ergen, firma danışmanlığı yapmaya devam etmektedir. Aile içi iletişim, iletişim becerileri, öğrenme, kaygı, işbirliği, protokol, nezaket- görgü kuralları alanlarında çalışmaktadır. TRT ve birçok medyada sıklıkla uzman konuk olarak yer almakta, basında yazıları çıkmaktadır. “Geleceğimizi sağlam temeller üzerine inşa edebilmek, hayattaki görevlerimizi layıkıyla tamamlayıp dünyaya faydalı olmak üzere hepimiz birbirimizden sorumluyuz” fikrini ilke edinmiştir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar