Perversiyon, günümüzde genellikle cinsellikte marjinal yaklaşımlar veya ensest gibi toplumca kabul görmeyen eylemlerle ilişkilendirilir. Ancak psikanalitik düzlemde, özellikle Lacan’ın yapısal ayrımlarında, perversiyon yalnızca eylemle değil, öznenin arzusu, yasayla ve Öteki ile kurduğu ilişkiyle tanımlanır. Bu yazı, perversiyonun sadece eylemsel değil, yapısal bir mesele olduğunu ve yasayı tanımayla öznenin konumunu nasıl aldığını açıklamayı amaçlar.
İnsan Yavrusunun Varoluşu
İnsan yavrusu, doğduğunda “ben” duygusuna sahip değildir. Kendilik algısı, ancak başkasının bakışıyla oluşur. Lacan’ın ayna evresi (8-16 ay) döneminde çocuk, kendi bedenine dair bir bütünlük hisseder ve Öteki’nin (anne veya bakım veren) imgeleriyle benlik temelleri atılır. Çocuk, “Ben kimim?” sorusunun yanıtını Öteki’nin arzusunda arar. Bu nedenle kendilik, özden çok ilişkisel bir yapıya dönüşür. Özne, en başından itibaren eksiklik hissiyle Öteki ile kurduğu bağlanma ilişkisiyle var olur.
Asla Dolmayan Eksiklik
Çocuk, annenin kokusu, dokunuşu ve sesiyle bütünleşmiş bir dünya yaşar. Ancak zamanla annenin gözden kaybolduğunu, başka şeylerle ilgilendiğini fark eder. Lacan, buna “annenin arzusu” der. Çocuk, annenin kendisinden başka arzuları olduğunu anlayınca onun arzusunu tatmin etmeye, kıskanmaya veya yerine geçmeye çalışır. “Annem benden ne istiyor? Onu mutlu eden nedir?” sorularıyla annenin ilgisini yeniden kazanmayı hedefler. İşte bu noktada üçüncü bir figür devreye girer: simgesel baba.
Simgesel Babanın İşlevi
Simgesel baba, biyolojik baba olmaktan öte, annenin arzusuna sınır koyan, yasa getiren ve anne-çocuk arasındaki yapışıklığı ayıran düzenleyici bir otoritedir. Bu rolü bazen gerçek baba, bazen din, bazen annenin işi veya başka bir figür üstlenebilir. Çocuk, “Annemin bana ilgisini sınırlayan başka şeyler var, bu düzen benim her şeyi olamayacağımı söylüyor” hissine kapılır. Bu, çocuğun anneden ayrışmasını sağlar ve benlik kurulumuna zemin hazırlar. Simgesel baba, çocuğu gerçekliğe, toplumsal normlara ve simgesel düzene sokar.
Simgesel Babanın Eksikliği: Perversiyona Açılan Kapı
Eğer simgesel baba işlevi eksikse veya hiç yoksa, çocuk anneden kopamaz. Anne ile tutkulu bağlanma devam eder, çünkü yasa araya girmez. Bu yapışıklık, öznenin varoluşunu tehlikeye atar ve yetişkinlikte boşluk veya büyüyememişlik hissi yaratır. Kişi, yasaya karşı ama yasayı inkar etmeden, sınırda bir konum alır. Bu, tipik perversiyon yapısını ortaya çıkarır. Özneleşmemiş birey, arzusunu sahteleştirerek, yasayı çiğneyerek veya yeniden kurarak ifade eder. Toplumsal normları bilir, ancak kendi yasalarını koyar; bu, fetiş, sınırda cinsellikler veya kendi cinsel normlarını oluşturma gibi şekillerde görünür.
Gerçeğin Yerini Alan Düzen
Perversiyonda fantezi, gerçeğin yerini alan bir düzendir. Fantezi, kişinin neyi arzuladığını değil, eksikliğini veya kırılganlığını nasıl telafi etmeye çalıştığını gösterir. “Ben ne istiyorum?” sorusu yerine “Ben nasıl tamamlanmış hissederim?” sorusu öne çıkar. Pervert bireyler, ilişkilerde ya aşırı test eder ve kurallar koyar ya da edilgen davranarak karşı tarafı yasa gibi görür. Bilinçdışında simgesel babanın eksikliği, bu eksiği dışarıdan tamamlama çabasını doğurur. Kişi, sürekli simgesel baba benzeri figürleri sahneye çağırır ve yasayı deneyimlemeye çalışır. Ancak arzuya tam ulaşılamaz; aynı sahne tekrar tekrar yaşanır.