Klinik psikolojinin önemli bir konusu olan terapötik ilişki, danışan ve terapistin arasında kurulan profesyonel ilişki olarak tanımlanabilir. Bu ilişki, güven, empati, aktarım ve karşı aktarım gibi birçok dinamik unsuru kapsamaktadır. Bu dinamiklerin olumsuz bir sürece yönelmesi durumunda danışan terapiyi yarıda bırakabilir ya da süreç olumsuz etkilere yol açabilir. Dolayısıyla, sağlıklı bir terapi sürecinin ilerleyebilmesi için terapistin kendi kişisel sürecinden geçmesi, iyi bir eğitim alması, kişisel gelişim ve süpervizyon desteği gibi alanlarda kendini geliştirmesi büyük önem taşımaktadır.
Kültür ve Özgünlük: Toplumların Benzersiz Dinamikleri
Kültür, her toplumun kendine özgü davranışları, bakış açıları ve yaşam şekilleri gibi birçok unsuru kapsar. Burada vurgulanması gereken temel kavram “özgünlük”tür. Her toplumun kendine özgü kalıp davranışları bulunmaktadır. Bazı toplumların özgün davranışları, diğer toplumlar tarafından olumlu ya da nötr olarak algılanırken, bazıları için oldukça olumsuz, hatta “ayıp” olarak değerlendirilebilir. Öte yandan, bir toplumun kültürü kendi içinde çatışmalara yol açabilir. Bu çatışmalar, toplumun normlarının yeniden sorgulanmasını ve şekillenmesini sağlar.
Terapi sürecinde ve terapötik ilişkide, kültürel faktörlerin bireyselci ve toplulukçu bağlamlardaki etkilerini incelemek mümkündür.
Bireyselci ve Toplulukçu Toplumlar: Kültürel Farklılıklar
Kültürel bağlamda, çeşitli toplumlar ortak ya da benzer davranış kalıplarına sahip olabilir. Bu toplumlar iki ana kategoride ele alınabilir: toplulukçu (kolektivist) ve bireyselci toplumlar. Bireyselcilik, genellikle Batı toplumlarında yaygındır ve İngiltere, Almanya ile ABD gibi ülkeler buna örnektir. Toplulukçuluk ise daha çok Güney ve Doğu toplumlarında görülür; Japonya, Çin ve Kore gibi ülkeler bu kategoriye örnek teşkil eder. Bu sınıflandırma, daha genel ve global bir bakış açısıyla yapılmaktadır. Ancak her ülkeyi yalnızca bu kategorilere göre genellemek mümkün değildir. Zira her özgün ülkenin kendi bölgelerinde özgün toplulukçu ve bireyselci toplumlar da bulunmaktadır.
Kültürel Değerlerin Terapötik Sürece Etkisi
Farklılıklar ve değerler gibi unsurlar, doğal olarak terapötik süreci etkilemektedir. Bireyci toplumlarda yetişen bireyler, kişisel başarı, özerklik ve bağımsızlık gibi değerlere öncelik verirken; toplulukçu toplumlarda yetişen bireyler, uyum sağlama, aile bağlılığı gibi değerlere daha çok odaklanır. Her iki topluluk için de sayılmayan, spesifik birçok değer bulunmaktadır. Bu değerler ve farklılıklar, terapiyi ve terapötik ilişkiyi doğrudan etkiler. Bu durum, her bireyin biricik olduğunu bir kez daha hatırlatır.
Her bireyin özgün yaşamı vardır ve bu yaşama ek olarak, bireyin yetiştiği kültürel değerler, hayatındaki her süreci şekillendirir. Davranışlarımızın ve eylemlerimizin pek çok nedeni olabilir; ancak en somut ve gözlemlenmesi kolay fenomen kültürel etkilerdir.
Kültürel Farklılıkların Bilişsel Süreçlere Yansıması
Bilişsel süreçler açısından bakıldığında, kültürel arası farklılıklar, bireylerin algılama ve yorumlama biçimlerinde belirgin farklılıklar yaratır. 2001 yılında yapılan bir araştırmada, kültürel farklılıkların bilişsel süreçler üzerindeki etkisi incelenmiştir. Çalışmada, Japon ve Amerikalı katılımcılara su altı temalı kısa bir animasyon video izletilmiş ve ardından videoyu tarif etmeleri istenmiştir. Amerikalı katılımcılar, daha çok balıkları vurgularken; Japon katılımcılar, balığın çevresindeki nesneleri ve bulunduğu bağlamı öne çıkarmışlardır (Masuda ve Nisbett, 2001). Bu deney, kültürel farklılıkların bilişsel süreçlerimize etkisini açıkça ortaya koymaktadır. Bu araştırma yalnızca bir örnektir; ancak kültürel etkilerin bireylerin algı ve davranışlarını nasıl şekillendirdiğini gözlemlemek mümkündür. Kim bilir, daha keşfedilecek birçok faktör vardır ve bunlar insanın psikolojik süreçlerini etkilemektedir. Bilimin ışığında, sorularımıza yanıt aramaya devam edeceğiz.
Terapistin Kültürel Duyarlılığı ve Terapötik Süreç
Terapötik süreçte, terapistlerin danışanların kültürel bağlamlarını iyi analiz etmesi ve uygulayacağı terapötik teknikleri bu doğrultuda şekillendirmesi kritik önemdedir. Kültürel değerleri göz ardı etmek veya analiz etmemek, terapistin danışanla bağını zayıflatabilir ve terapi sürecinin işlevselliğini azaltabilir. Terapist, danışanın kültürel yönelimini anlamaya çalışarak, bireyci ve toplulukçu değerlerini yargılamadan kabul etmelidir. Bu yaklaşım, terapi hedeflerini daha net bir çerçevede belirlemeye olanak tanır ve süreci sağlıklı bir şekilde sürdürmeyi sağlar. Böylece, danışanın ihtiyaçlarına göre bir yol haritası oluşturulabilir ve terapötik ilişkide güven faktörü güçlendirilir.
Sonuç: Türkiye’de Terapist Olmanın Kültürel Zenginliği
Türkiye’nin coğrafi konumu, popülasyonunun çok kültürlü bir yapıya sahip olmasını sağlamaktadır. Bu nedenle Türkiye’de terapist olmak, oldukça heyecan verici bir deneyim sunabilir. Terapist, danışanların bireysel özgünlüklerini ve ait oldukları kültürel değerleri çalışma fırsatı bulur. Bu keşfetme serüveni, terapistin mesleki deneyimini zenginleştirir ve mesleki gelişimine önemli katkılar sağlar. Elbette bu durum, dünyanın her yerindeki terapistler için de geçerlidir. Terapist, farklı kültürleri analiz ederek hem yeni kültürel yapıları öğrenir hem de mesleki deneyimine bir artı katar.
Kaynakça
- Masuda, T., & Nisbett, R. E. (2001). Attending holistically versus analytically: Comparing the context sensitivity of Japanese and Americans. Journal of Personality and Social Psychology, 81(5), 922.