Haziran ayı geldiğinde çoğu insanın aklında tek bir şey vardır: Dinlenmek. Okullar kapanır, yıllık izinler başlar, seyahat planları yapılır, yazlık valizleri hazırlanır. Tatil kelimesi bile insanın zihninde ferahlık ve keyif çağrıştırır. Ancak son yıllarda birçok kişi “Tatilden döndüm ama daha da yorgunum.” cümlesini kurar oldu. Bu nasıl mümkün olabilir? Dinlenmek için çıktığımız bir tatil bizi nasıl daha da yorabilir?
Bu yazıda, tatildeyken bile neden tükenmiş hissettiğimizi, zihinsel ve duygusal olarak neden bir türlü “boşalamadığımızı” konuşuyor olacağız.
Dinlenememek Bir Semptom mu?
Tükenmişlik genellikle iş ortamıyla ilişkilendirilir. Uzun süreli stres, bitmeyen görevler, tatmin edici olmayan ilişkiler ve ağır beklentiler insanı yorar. Fakat bu yorgunluk sadece işle sınırlı değil. Tükenmişliğin zihinsel ve duygusal bileşenleri o kadar iç içe geçmiş durumdadır ki, kişi işten uzaklaştığında bile bu ağırlığı taşımaya devam eder.
Çünkü bu yorgunluk sadece bedensel değil, zihinseldir. Sadece yapılacak işleri değil, yapıl(a)mamışları da kapsar. Geç kalmışlık duygusu, verimli olamama kaygısı, bir şeyler yapmak zorunluluğu, sürekli bir şeyleri kaçırıyor olma hissi…
Tatildeyken bile bir şey “yetiştirme” dürtüsüyle uyanmak, “Bugünü verimli geçiremedim.” diye üzülmek veya “Herkes eğleniyor, ben neden böyleyim?” gibi düşünceler tatilin içini boşaltır. Zihin çalışmaya, planlamaya, kıyaslamaya devam eder. Gerçekten dinlenemeyiz, çünkü “nasıl dinlenilir”i bile performansla ölçmeye başlamışızdır.
Modern Toplumun Dinlenme Anlayışı
Bugünün dünyasında her şey üretkenlik üzerinden değer kazanıyor. Boş zaman bile verimliliğe kurban edilmiş durumda. Tatillerimiz bile planlarla, listelerle, sosyal medya pozlarıyla dolup taşıyor.
“Şurada kahvaltı etmeliyiz.”, “Burada fotoğraf çektirmeliyiz.”, “Şu günü tamamen denize ayırmalıyız.” gibi zorunluluklara dönüşmüş anlar bizi rahatlatmak yerine daha çok sıkıştırıyor.
Oysa zihnin ve ruhun dinlenebilmesi için boşluklara, amaçsız zamanlara, “sadece var olmak” hâline ihtiyacı vardır. Ancak amaçsız kalmak, çoğu insan için tehdit gibi algılanıyor. Kendimize “tembel”, “verimsiz” veya “boşa geçen zamanın faili” gibi etiketler yapıştırıyoruz.
Oysa tembellik değil bu, hayatta kalmak için gereken bir mola. Tıpkı nefes verirken içimizdeki havayı boşaltmamız gibi, zihnimizin de boş kalmaya ihtiyacı var.
Tükenmişliğin Sesi: İçimizdeki Eleştirmen
Tatil yaparken bile bir şeyler eksikmiş hissi çoğu zaman içimizdeki iç ses olan “eleştirmen”le ilgilidir. O iç ses bize sürekli:
-
“Bu yeterli değil.”
-
“Herkes senden daha iyi dinleniyor.”
-
“Bu kadar tatilde bile mutlu olamıyorsan sende bir sorun var.”
gibi cümleler fısıldar.
Bu iç ses, aslında bizi korumak isteyen bir parçamız olabilir. Belki bizi başarısızlıktan, yetersizlik hissinden, terk edilmekten korumaya çalışıyordur. Ama bunu yaparken bizi daha da yorar.
Tıpkı kaygı gibi, bu eleştirmen de her an tetikte olmamızı ister. Rahatlamak, gevşemek, bırakmak onun için tehdit edicidir. Çünkü o, kontrolü kaybetmekten korkar. O yüzden tatilde bile kontrol etmeye, planlamaya, performans sergilemeye devam ederiz. Ve bir bakmışız, tatil boyunca sadece “başarıyla dinlenmeye” çalışmışız. Dinlenemememizin bir sebebi de bu olabilir.
Dinlenmek Neyi Gerektirir?
Öncelikle “dinlenmek” eyleminin herkes için aynı şekilde görünmek zorunda olmadığını fark etmek gerekir. Bazı insanlar için kitap okumak dinlendiricidir, bazıları için yürümek, bazıları için saatlerce boş boş duvara bakmak.
Herkesin dinlenme şekli farklıdır ve hiçbiri diğerinden daha değerli değildir. Kendinize şu soruyu sormakla başlayabilirsiniz: “Şu anda neye ihtiyacım var?”
Eğer tatildeyken bile kendinizi yorgun hissediyorsanız, belki gerçekten hiçbir şey yapmamanız gerekiyordur. Belki sadece uyumanız, belki sadece sessizlik içinde kalmanız gerekiyordur. Ya da belki duygularınızı fark etmeniz, ağlamanız, gülmeniz gerekiyordur.
Zihin, durduğu zaman konuşmaya başlar. Belki sizin yorgunluğunuzun sebebi fiziksel değil, duygusaldır. Ve bu yorgunluk ancak fark edilerek geçebilir.
Sonuç Yerine: Gerçek Dinlenme İçin Ne Gerekir?
Tatil, “iyi vakit geçirmek zorunda olduğumuz” bir süreç değil. “Kendimize temas edebildiğimiz” bir fırsattır. Eğer bu yaz kendinizi dinlemeye, hatta kendinizle kavga etmeden kalmaya niyetliyseniz, işte o zaman gerçek bir dinlenmeden bahsedebiliriz.
Dinlenmek için mükemmel bir plan yapmanıza gerek yok. Bazen sadece “durmak” da yeterlidir.
O hâlde bu yaz zihniniz size ne söylüyor bir bakın. Tatilinizin “nasıl geçmesi gerektiğine” değil, sizin gerçekten neye ihtiyacınız olduğuna kulak verin. Çünkü bazen gerçek tatil, hiçbir yere gitmeden önce içimizde başlar.