Salı, Eylül 30, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Suçlu Doğulur mu, Suçlu Olunur mu? Suçun Anatomisi: Genetik mi, Çevre mi?

Bir insanı suç işlemeye iten şey nedir? Kötü bir kalp mi, yoksa biçimlendirilmiş bir hayat mı? İnsanlık tarihinin en temel sorularından biri bu: Suçlu mu doğarız, yoksa hayat mı bizi suça iter? Suç davranışını yalnızca “kötü olmakla” açıklamak kolaycılıktır. Oysa adli psikoloji, suçun ardında çok daha karmaşık bir yapı olduğunu gösterir. Bu yapının içinde genetik miras da vardır, travmatik çocukluklar da; nörolojik bozukluklar da vardır, yok sayılmış toplumsal adaletsizlikler de…

Bu karmaşık yapıyı anlamak için yalnızca bireyin eylemine değil, o eyleme zemin hazırlayan biyolojik yatkınlıklara, psikolojik kırılmalara ve toplumsal koşullara da bakmak gerekir. Çünkü bir insanı suça iten nedenler, çoğu zaman tek bir olayın ya da özelliğin sonucu değil; genetik mirasla şekillenen bir beyin yapısının, çocuklukta yaşanan travmalarla yoğrulmuş bir ruh hâlinin ve toplumsal eşitsizliklerin iç içe geçtiği çok katmanlı bir sürecin ürünüdür.

Bu yazıda, bir insanı suça iten dinamiklerin genetik mirastan mı yoksa yaşadığı çevresel koşullardan mı kaynaklandığını sorgulayacağız; bilimin ışığında suçun ardındaki görünmeyen yüzlere birlikte bakacağız. Keyifli okumalar dilerim.

Beyindeki Karanlık Noktalar

Adli psikolojide yapılan çalışmalar, suç işlemiş bireylerin frontal lob ve amigdala (duygusal tepkiler) gibi bölgelerinde farklılıklar saptamıştır. Özellikle frontal lob hasarlarının (karar verme, dürtü kontrolü, empati gibi işlevleri yöneten beyin bölgesi) suç davranışıyla ilişkili olabileceği gösterilmiştir. Bu yapısal veya işlevsel bozuklukların genetik temeli olabileceği düşünülmektedir. Örneğin, nörobilimci Adrian Raine’in yaptığı beyin görüntüleme çalışmaları, seri katillerin beyinlerinde belirgin yapısal ve işlevsel bozukluklar olduğunu ortaya koymuştur. Bu kişilerde özellikle amigdala (duygusal tepki merkezi) aktivitesinin düşük olması, empati kurma becerisinde zayıflığa yol açmaktadır.

Kader mi, Koşul mu?

Bu bulgular “suç, genetik bir kaderdir” anlamına gelmez. Çünkü aynı biyolojik özelliklere sahip bir birey, uygun bir çevrede yetiştiğinde suç işlemeyebilir. Genetik yatkınlık, çevresel koşullarla birleştiğinde riskli hale gelir. Çocuklukta maruz kalınan istismar, ihmal, şiddet ya da yoksulluk gibi olumsuz yaşantılar, bireyin duygu düzenleme sistemlerini bozabilir. Bu da ilerleyen yaşlarda saldırganlık ya da suça yönelme ihtimalini artırabilir. Yani çoğu zaman mesele “ya doğuştan geleni törpüleyecek bir çevre vardır, ya da keskinleştirecek bir travma”.

Buna rağmen, suç işleyen her bireyi yalnızca kurban olarak da görmemeliyiz. İrade, seçim ve toplumsal sorumluluk gibi kavramlar, psikolojik ve etik tartışmaların merkezindedir. Her suç, sadece bireysel değil; aynı zamanda toplumsal, psikolojik ve biyolojik bir olgudur.

Peki, Genetik Yatkınlık Ne Demek?

Bazı genler (örneğin MAOA geni, halk arasında “savaşçı gen” olarak bilinir) agresif davranışlarla ilişkilendirilmiştir. MAOA geninde düşük enzim düzeyine sahip bireylerde, özellikle çocuklukta istismar veya travma yaşamışlarsa, ilerleyen yaşlarda saldırgan veya antisosyal davranışlar görülme riski artabilir. Yani genetik yatkınlık bir potansiyel yaratır, ama bu potansiyelin gerçekleşmesi çevresel faktörlere bağlıdır.

Adli psikoloji bize şunu öğretiyor: Suç, sadece bir yasa ihlali değil; çoğu zaman bir hayat hikâyesinin dışavurumudur. O hikâyeleri anlamaya başladığımızda, suçun ardındaki insanı da görmeye başlarız. Yalnızca işlenen eylemi değil, o eyleme götüren yolları da sorgularız. Belki de bu noktada adalet, yalnızca cezalandırmak değil; anlamak, önlemek ve bazen onarmak anlamına gelir.

Suçun Rengi Gri

Suçlu doğulur mu, suçlu olunur mu?” sorusunun kesin bir cevabı yoktur. Ama şunu biliyoruz ki: “Genetik tabanca gibidir, çevre tetiği çeker.”

Bu da demek oluyor ki, kişi genetik olarak yatkın olsa bile şefkatli bir aile ortamı, iyi eğitim, destekleyici bir sosyal çevre varsa suç işlemeyebilir. Aynı şekilde genetik yatkınlığı olmayan biri, çok kötü yaşam koşulları içinde büyürse suç davranışı gösterebilir. Belki de asıl mesele, bu soruya kesin cevaplar aramak yerine, bireyin iç dünyasıyla toplumsal gerçeklik arasındaki o gri alanda dolaşmaktır.

Adli psikoloji bize şunu öğretiyor: Suç, sadece bir yasa ihlali değil; çoğu zaman bir hayat hikâyesinin dışavurumudur. O hikâyeleri anlamaya başladığımızda, suçun ardındaki insanı da görmeye başlarız. Yalnızca işlenen eylemi değil, o eyleme götüren yolları da sorgularız. Belki de bu noktada adalet, yalnızca cezalandırmak değil; anlamak, önlemek ve bazen onarmak anlamına gelir.

Genetik Bir Kader Değildir

Genetik faktörler suç davranışına zemin hazırlayabilir. Ama bu, bir kişinin suç işleyeceği anlamına gelmez. İrade, toplumsal koşullar, eğitim ve psikolojik destek, bu yatkınlığı ortadan kaldırabilir ya da şiddetini azaltabilir. Suç potansiyeli doğuştan gelebilir, ama suçlu olmak bir seçimdir.

Seval Kalkan
Seval Kalkan
Seval Kalkan Medipol Üniversitesi psikoloji 4. Sınıf onur öğrencisidir. Sağlık bilimleri üniversitesi ümraniye eğitim araştırma hastanesi ve cerrahpaşa tıp fakültesi hastanesinde stajlarını tamamladı. Aldığı stajlar mesleki yeterliliğini geliştirmesine yardımcı oldu. İlgi alanları Nöropsikoloji ve Bağımlılık konularıdır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar