Hepimizin gün içinde belki de defalarca kullandığı ya da dinlediği bir kavram stres. Stresle baş etme ile ilgili bir sürü bilgiyle karşılaşıyor ya da araştırıyoruz. Birçok sorunumuzu stresle açıklıyor ve kimi zaman da stres kaynaklarımızın üzerinde durmuyor, geçiştiriyoruz. Peki nedir bu stres? Stres bizi nasıl etkiler?
Stres, organizmanın içeriden ya da dışarıdan gelen tehditlere karşı vücut tarafından oluşturulan duygusal, fiziksel ve zihinsel bir tepkidir. Yoğun stres altında vücudumuz savaş-kaç yanıtını oluşturur. Bunun için ise bedenin enerji kaynaklarını harekete geçirmeye yardımcı olur ve stres durumunda sempatik sinir sistemi devreye girer. Sempatik sinir sistemi devreye girdiğinde bedeni savaş-kaç yanıtına hazırlar.
- Tehlike anında daha iyi görebilmek için göz bebekleri büyür.
- Oksijenin hızlı dağıtımı için kalp hızı artar ve oksijenin daha sağlıklı bir şekilde dağılabilmesi için solunum yolu kasları gevşer.
- Vücuda enerji sağlayabilmek için glikoz üretimi artarak kan şekeri yükselir.
- Enerjiyi tehlikeli durumla baş etmeye yönlendirmek için kaslara kan akışı artar; sindirim yavaşlar.
- Ter üretimi artar ve tüylerin diken diken olma durumu yaşanır.
Savaş-Kaç Yanıtı ve Stresin Biyolojisi
Stresin bedensel etkilerini açıklamaya devam etmeden önce vücudun savaş-kaç yanıtıyla ilgili bilgi vermek yerinde olacaktır. İnsanoğlu kaygı, korku gibi duygularla evrimleşmiştir. Bu duygular ilk insanlar için de hayati önem taşımaktadır. İlk insanlar vahşi hayvanlar veya düşmanlar gibi tehditler karşısında savaş-kaç yanıtları geliştirmişlerdir. Günümüzde yaşanan tehlikeler daha soyut olsa da insan fizyolojisi ilk insanlarla aynı tepkileri vermektedir.
Stres durumunda savaşma ya da kaçma durumunu kolaylaştırmak için beyin açlık ve cinsel arzudan çok tehdide odaklanır ve bir stres hormonu olarak kortizol salgılanır. Kortizol hormonu metabolizma için çok önemlidir. Beyinden bağışıklık sistemine, kemikten bağırsaklara kadar vücudumuzdaki hemen her dokuyu etkiler. Stres teorisinin kurucusu ünlü endokrinolog Hans Selye, stresin bedenimizde hormonal sistemde böbrek üstü bezlerini; bağışıklık sisteminde dalağı; boyun altı bezi ve lenf bezleriyle birlikte sindirim sisteminde ise bağırsak duvarını ağırlıklı olarak etkilediğini keşfetmiştir.
Stresin Duygusal ve Fiziksel Kaynakları
Stres bizi etkileyen fiziksel bir olay olabileceği gibi duygusal bir olay da olabilir. Depremi yaşamak önemli bir stres kaynağı olduğu gibi kişinin işinden ya da eşinden ayrılması da büyük bir stresör olabilir. Aslolan stres kaynağını beynimizin nasıl yorumladığıdır. Bu yorumlama üzerinde ise çocukluktan itibaren öğrendiklerimiz ve yaşam deneyimlerimiz etkilidir. Bilinçaltına gömülmüş ve ifade edilmemiş duyguların ve süreçlerin varlığı stresin etkilerini daha yüksek düzeye çıkarabilir. Duygular, bağışıklık sistemini ve diğer organları HPA aksı ile doğrudan etkiler. Vücudun stres mekanizmasını oluşturan HPA aksı hipotalamus, hipofiz bezi ve böbrek üstü bezleri tarafından oluşturulur.
Kişiyi tehdit eden bir durum karşısında verilen tepkisel yanıt kalp, akciğerler, iskelet kasları ve beynimizdeki duygu merkezlerini de etkiler. Stres kaynaklarının en belirgin ortak özelliği kişinin yaşamını devam ettirebilmesi için gerekli olan şeyin yok olması ya da yok olma tehdididir. Açlık ya da susuzluk ne kadar ciddi bir stres kaynağı ise sevginin yok olması ya da yok olma ihtimali de çok önemli bir stresördür. Hans Selye en önemli stres kaynaklarının duygusal olanlar olduğunu vurgulamıştır.
Kronik Stres ve Akut Stres
Stres, vücudun dengesini tehdit eden herhangi bir uyarana karşı ortaya çıkan karmaşık biyolojik bir yanıttır. Bu yanıt, organizmanın hayatta kalmasına yardımcı olabilirken, stresin uzun süreli ve yoğun yaşanması durumunda, fizyolojik sistemler üzerinde yıkıcı etkilere neden olabilir.
Stres faktörü akut stres ve kronik stres olmak üzere ikiye ayrılır. Akut stres durumunda şu ana kadar anlatılanlar kısa bir süre içerisinde olur. Yani sempatik sinir sistemi devreye girer, gerekli stres hormonları çalışır, tehlike sonrasında parasempatik sinir sistemi tekrar devreye girer ve denge sağlanmış olur. Akut stres yanıtları ani ve kısa süreli yanıtlardır.
Kronik stres ise kişinin varlığını tehdit eden faktörlerin kontrol edilemediği ya da kaçmanın mümkün olmadığı durumlar olarak ifade edilebilir. Bu durum ise stres mekanizmalarının daha uzun süre aktive olmasını gerektirir. Yapılan araştırmalarda kronik stres mekanizmalarının aktive olması durumunun ciddi ve uzun süreli etkileri olduğu ve bazı hasarlara yol açtığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca gelişen bu hasarların kimisinin kalıcı olduğu bulunmuştur.
Kronik Stresin Bedenimizdeki İzleri
Vücudumuzdaki stres mekanizmalarının uygunsuz bir şekilde harekete geçmesi çeşitli hastalıklara yol açmaktadır:
- Yüksek kan basıncı yüksek tansiyona, kalp ve damar hastalıklarına, kalp krizlerine ve felce neden olabilir.
- Uzun süre stresli bir ortamda yetişen çocuğun büyümesi yavaşlayabilir.
- Kas dokusunda zedelenme reassured levels, steroid diyabet ve kısırlık durumları görülebilir.
- Kroniklik olarak bağışıklık sisteminin durdurulması vücudunu hastalıklara karşı savunmasız bırakır.
- Vücudunda oluşan herhangi bir yarada kendini iyileştirme durumu güç olur.
- Beyin hasarları meydana gelebilir.
- Uzun süreli kortizolün salgılanması bağırsak ülserine, gastrit ve irritabl bağırsak sendromuna neden olabilir.
- Kortizolün uzun süreli salgılanması kemik erimesine neden olabilirken çeşitli kırıkların yaşanma ihtimalini de artırabilir.
Sonuç
Stres, vücudun kısa vadeli adaptasyonu için önemli bir mekanizma olmakla birlikte, kronikleştiğinde fizyolojik sistemleri olumsuz etkileyen. Bu etkiler bireyin genel sağlık durumunu tehdit eder boyutlara ulaşabilir. Stres yönetimi ve psikolojik müdahaleler, bu fiziksel etkilerin azaltılmasında kritik öneme sahiptir.
Öneriler
- Stresle baş etmek için öncelikle sağlıklı beslenmeye dikkat etmek gerekir. Bununla birlikte uyku saatleri yeniden düzenlenmeli, kişi yeterli ve kaliteli bir uyku uyumalıdır.
- Egzersiz stres seviyemizi düşürür; bu nedenle fiziksel aktivitelere hayatımızda alan açmak gerekir.
- Nefes egzersizleri ve meditasyon stresle baş etmeyi kolaylaştırır.
- Fiziksel olaylar kadar duygusal süreçlerin de strese neden olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle kişiler kendi duygularını tanımalı, ifade etmeli ve bu duyguları düzenleme becerisine sahip olmalıdır.
- Yönetilemeyen ve kronikleşen stres durumunda bir ruh sağlığı uzmanından destek alınmalıdır.
Kaynakça
- Carlson, N. (2012). Fizyolojik Psikoloji (Davranışın Nörolojik Temelleri). Nobel Yayınları: Ankara.
- Maté, G. (2024). Vücudunuz Hayır Diyorsa. İletişim Yayınları: İstanbul.
- Mayer, E. A. (2000). The neurobiology of stress and gastrointestinal disease. Gut, 47(6), 861–869.
- McEwen, B. S. (2007). Physiology and neurobiology of stress and adaptation: Central role of the brain. Physiological Reviews, 87(3), 873–904.
- Selye, H. (1956). The Stress of Life. McGraw-Hill Book Company.