Vahşi doğa koşullarında, avcı-toplayıcı ilkel insanın yaşam döngüsü barınma, beslenme ve güvende olma ihtiyacı olmak üzere, bu ihtiyaçlarının giderilmesi etrafında şekillenmekteydi. Bu insan topluluğu için yaşamak üç temel ihtiyacın giderilmesi ile ilişkiliyken, günümüz insanının ihtiyaçları üretimin artışı, insan nüfusunun artışı ve dolayısıyla tüketim davranışının artışı ile bir paralellik göstermiştir ve ihtiyaçların gerek yapısı gerekse de sayısı değişmiş, artış göstermiştir. Dünyada kısmi de olsa vahşi doğa koşullarını deneyimleyen bir insan topluluğu elbette vardır, olacaktır; fakat çoğunluk için işe giderken yırtıcı bir hayvana yem olma ihtimali bulunmamaktadır. Bununla birlikte insanın tehlikeye karşı verdiği temel tepkiler değişmemiştir: Kaçmak ve savaşmak. Yaşanan duruma göre değişkenlik gösteren bu tepkiler nereden gelmektedir? Neden bu tepkiler gereklidir? Bu tepkilerin günümüz modern dünyasında bir karşılığı var mıdır? Ve daha da önemlisi, bu tepkiler nasıl işlevsel hale getirilebilir?
Stres Nedir?
Kaçmak ya da savaşmak. Bu tepkiler hayatta kalmak ve dolayısıyla türün devamlılığını sağlamak için evrimsel bir yanıt olarak yorumlanmaktadır. Stres, işte bu tehlike yaratan durumlarda – bedenin ve zihnin birlikte verdiği – üst düzey koruma tepkileridir (TPD, 2024). Yani, adeta koruma kalkanına benzetilebilecek bu yapı, stresöre karşı – yani strese sebep olan şeye karşı – tüm sistemi ele geçirerek ve insanı insan yapan muhakeme mekanizmasını da bir nevi geçici olarak devre dışı bırakmaya çalışarak sadece güvende olma hedefi ile hareket etmektedir. Bu biyolojik mekanizmanın çalışma prensibini düzenleyen hormon ise kortizol hormonu, daha popüler olan ismi ile stres hormonudur. Bu hormon, vücutta böbreküstü bezlerinde salınımını sağlamaktadır. Vücudun gece-gündüz ritmi içerisinde, bu 24 saatlik zaman diliminde günlük enerji ihtiyacını sağlamak için görevlidir. Fakat stres hormonu olarak akıllarda kalma kısmı, vücutta günlük hayat içerisinde, içeriden ve dışarıdan gelen tehdide karşı salınımının artış gösteriyor olmasıdır ve böylece aslında sistemi tekrar dengeye getirmek için harcanan biyolojik bir çabadır (Çakan, 2019).
Stresi Nasıl İşlevsel Hale Getiririm?
Dal ve Demirkol’a (2024) göre stresin özellikle öğrenmelerde gerekliliği aşikârdır fakat stresin süresi, sıklığı ve algılanış biçimi onu işlevsel olmayan bir hale getirebilmektedir. Özellikle psikopatolojik ve nörolojik bozukluklara açık hale getirebilmektedir. Stresi hayat içerisinde yok saymak ya da stressiz bir hayat sürmek hem imkânsız hem de faydasız olduğu düşünüldüğünde, stres yönetimi sağlayabilmek ve işlevsel hale getirebilmek için kısa ve uzun vadeli hedefler belirlemek, iki aşamaya bölerek bu yönetimi sağlamak daha güvenli ve daha pratik bir yol olacaktır.
Kısa Vadeli Hedefler:
Uyku ritmi – Uyku önemli bir psikofizyolojik faktördür. Vücut 24 saatlik çalışma sisteminde düzenini aydınlığa ve karanlığa göre ayarlamaktadır (Selvi, 2021). Uykunun düzensizliği psikolojik iyilik hâlini direkt yoldan bozabilecek bir etkiye sahiptir. Örnek olarak; karanlık görünür olduğunda dijital araçlarla geçirilen vakit boyunca vücut sisteminde bir alarm havası esmektedir. “Benim sistemime göre şu an karanlıkta olman gerekiyor, peki neden hâlâ aydınlık?” Bunun üzerine vücut, yanlış alarm olduğunu düşünerek aydınlık modunda kalmaya çalıştığında, biyolojik sistem uyanıklık ile uyku arasında bocalayacaktır. Bu da kendini dışarıda uyku düzeninin bozulması ile ortaya çıkaracaktır.
Fiziki aktivite – Bedeni hareket ettirmek bu noktada önemli olacaktır. Günlük kısa yürüyüşler ve/veya yapılacak egzersizler, vücutta uzun süreli kortizol salınımını dengeleyici bir unsur olacaktır ve vücuttan atılımını sağlayacaktır.
Yeni öğrenmeler – Beyin nöroplastisitesi, yani beynin esneyebilen yapısı, bireyin hayatına dahil ettiği yeni kazanımlarla mümkündür. Hayatına ne kadar yeni uğraş katabilirse, beyin sağlığını koruyabilmesi o kadar mümkündür. Beyin–stres ilişkisine bakıldığında değişimi sağlayanın beynin nöroplastisitesi (beynin değişikliğe uğrama yeteneği) olduğu (TPD, 2024), bu sebeple, yeni uğraşlar edinmenin, hafıza oyunları (bulmaca ve sudoku gibi) oynamanın, yeni dil ya da bir zanaat öğrenmenin faydası olacaktır.
Uzun Vadeli Hedefler:
Kendine yolculuk – Psikoterapi
Bunun için kişinin ihtiyacına ve tercihine göre, özellikle seçilen bir terapi ekolü üzerinden kişi kendi üzerine düşünebileceği bir alan yaratmaktadır. Zihin, geçmiş yaşam deneyimlerinden edinilen bilgiler doğrultusunda, şimdi yaşanan bir durumu eşleştirip aynı tepkileri vermeye çalıştığında, bu yanlış alarm sonrasında gerçekçi ve aynı zamanda işlevsel olmayan inanışlara tutunduğunda gerçeğe daha uygun ve işlevsel düşünme sistemini oluşturabilmek için bilişsel davranışçı terapi ekolü üzerinden kendi ile çalışabilir. Bunun yanı sıra psikanaliz, psikodinamik terapi, çözüm odaklı terapiler, sanat terapisi gibi birçok ekolden faydalanabilmektedir.
Kaynakça
Çakan, P. (2019). Stres ve strese verilen endokrin yanıt: Kortizol hormonu. Academic Studies on Natural and Health Sciences, 257–266.
Dal, Ö., & Demirkol, M. E. (2019). Stres ve beyin: psikiyatrik hastalıklarda kortizolün yeri. Çukurova Tıp Öğrenci Dergisi, 4(2), 44–51.
Selvi, Y. (2021). Uyku (Neden? Nasıl? Ne zaman? Ne kadar?) (9. bs.). İstanbul: FOLIANT.
Güven, E., & Sevük, D. (2024). Destekleyici Görüşmelerde Stres Yönetimi ve Duygu Düzenleme Uygulamaları. Yayımlanmamış ders notu, Türk Psikologlar Derneği, İstanbul.