Her bir kültürde farklı isimlerle anılan Simurg kuşu; aydınlanmanın, umudun, dirilişin, insanın kendi özüne doğru yaptığı arayışın birer efsanevi simgesidir. Bin bir anlam taşıyan bu efsane, aslında insan ruhunun derinliklerinde yankı bulan bir arayışın sembolüdür. Bu yazıda Simurg Kuşu efsanesinden bahsederken onun psikolojiyle kurduğu sembolik bağlara da değineceğim. Yazıya ilk olarak Simurg Kuşu efsanesinin kendisiyle başlayalım.
Simurg Kuşu Efsanesi
Küllerinden doğan mistik kuşun yuvası masallarda yer edinmiş Kaf Dağı’nın eteklerinde bulunur. Öyle doğaüstü güçleri vardır ki her gören, her duyan imrenir bu kuşa. Bundan sebep, padişahı olmayan ülkenin birindeki bütün kuşlar toplanıp bu kuşun yanına gitmeyi ve ona padişahları olmayı teklif etmeyi düşünürler. Bu esnada Hüdhüd kuşu gelir ve hep birlikte bu kuşu aramaya çıkarlar. Ama önlerinde upuzun bir yolculuk vardır. Kuşlar her ne kadar kendilerini hazır hissetseler de yedi dipsiz vadiyi aşmaya her kuş erişemeyecektir. Simurg’u görmek için can atan kuşlar, büyük bir heyecan ve merakla Kaf Dağı’na doğru uçmaya başlarlar.
İlk Vadi: İrade Vadisi
Birinci vadiye ulaşan kuşlar, gördükleri manzara karşısında büyülenmişlerdir. Çünkü bu vadide istedikleri her şey varmış. Ne isteseler anında var olurmuş. Sadece dilemeleri yeterliymiş. Her şeyin hazır olarak bulunduğu bu vadide bazı kuşlar, çıktıkları bu yolculuktaki amaçlarını unutarak refah ve bolluk içinde yaşamayı tercih etmişler. Simurg’a ulaşmaktan vazgeçmişler.
İkinci Vadi: Aşk Vadisi
İrade vadisinde vazgeçmeyen kuşlar yollarına kararlılıkla devam etmişler. Ta ki ikinci vadiye ulaşana kadar. Bu vadiye geldiklerinde kendi türlerinin en güzelini görmüş kuşlar. Vadideki sis gözlerine perde olmuş. Her nereye baksalar onları cezbeden şeyler görmeye başlamışlar. Bu vadi, kuşları öyle kendilerine çekiyormuş ki bazı kuşlar kör olmuş vaziyette burada kalmayı arzulamışlar. Kendi hakikatlerini unutan şaşkın kuşlar Simurg’u aramaktan ve ona ulaşmaktan öylesine uzaklaşmışlar ki kendilerini bile bulamaz olmuşlar bu vadide.
Üçüncü Vadi: Cehalet Vadisi
Üçüncü vadiye gelen kuşlar, ansızın rehavete kapılarak boşluğa düşmüşler. Her ne kadar ilk iki vadiyi aşmakta başarı gösterseler bile çıktıkları bu yolculukta amaçlarını sorgulamışlar. Her şeyin amaçsız ve boş olduğu düşüncesi ruhlarını sarıp sarmalamış. Bundan ötürü bazı kuşlar çıktıkları yolculuğu unutarak bu vadide kalmayı tercih etmişler.
Dördüncü Vadi: İnançsızlık Vadisi
Üç zorlu vadiyi kararlılıkla aşan kuşlar bu vadiye geldiklerinde çıktıkları yolculuğa dair sorgulamalar yapar olmuşlar. “Ya Simurg yoksa, ya her şey bir hayalden ibaretse?” diye söylenenler, bu yaptıklarının anlamsız olduğunu düşünenler bile olmuş. Böylelikle kararlı kuşların bazıları hedeflerini terk ederek yolculuktan ayrılmaya karar vermişler.
Beşinci Vadi: Yalnızlık Vadisi
Beşinci aşama olan yalnızlık vadisine ulaşan kuşlar, bu uçsuz bucaksız vadide yapayalnız hissetmişler kendilerini. Bu yola beraber çıktıkları çoğu yol arkadaşları türlü türlü vadilerde amaçlarını ve hakikatlerini unutarak istek ve arzularına esir olmuş ve vazgeçmişlerdi. Şimdi bu vadide uçan kuşlar sadece kendilerini düşünerek kalabalıklar içinde bilinçli bir yalnızlık kurmaya başlamış ve tıpkı onların yaptığı gibi hakikatlerini, birlik olmayı, paylaşmayı unutmuşlardı.
Altıncı Vadi: Dedikodu Vadisi
Artık yolculuğun sonuna çok yaklaşan kuşlar bu vadiye geldiklerinde her taraftan yayılan fısıltılar duymaya başlamışlar. Bu fısıltılar öyle sarsıcıymış ki kuşların hedeflerini, içlerinde yer etmiş birlik duygularını etkileyerek kuşların birbirine kötü davranmasına sebep olmuş. Yayılan bu kötü söylemlerle kafası karışan kuşların bazıları aldanıp geri dönmeye karar vermişler.
Yedinci Vadi: Ben Vadisi
Ben Vadisi, Simurg’a ulaşmak için çıkılan bu yolun son basamağıymış. Geriye kalan kuşlar onca zorluklardan geçerek bu vadiye ulaşmış ama bu vadide bir kibre, üstünlük duygusuna kapılmışlar. Birbirlerinin gagasına, kanadına laf etmeye ve hatta kendilerini Simurg’dan bile üstün görmeye başlamışlar. Kuşların yarattığı bu kaos ortamından sadece otuz kuş kalmış. Kalan otuz kuş Kaf Dağı’na ulaşmayı başarmış ve Simurg’u görmek için büyük bir heyecanla yuvaya yaklaşmışlar. Lakin yuvaya yaklaşan kuşların gördükleri tek şey, kendileriymiş. Baktıkları her yerde kendilerini görüyorlarmış. Anlamışlar ki yaptıkları bu yolculuk kendi hakikatlerine yaptıkları içsel yolculukmuş.
Psikolojik Bağlamda Simurg Kuşu Efsanesi
İnsanın hayat yolculuğu da bu kuşların durumu gibidir. Türlü türlü aşamalardan geçerek kendi hakikatlerine ulaşmayı dener insanlar. Kendileriyle yüzleşmeyi göze alır, önüne çıkan zorlukları aşmaya çalışır. Sadece “kendi” olabilmeyi ister. İşte Simurg kuşu efsanesi de aslında bireyin kendi içine doğru yaptığı yolculuğu ve kendi potansiyelini keşfetmesini simgeler. Kendi içsel yolculuklarına çıkan insanlar, kendi değerlerini, güçlü ve eksik yönlerini, potansiyellerini tanır; yaşamlarına daha anlamlı bir pencereden bakabilirler. Böyle bir zihinsel yaklaşım da bireylerin psikolojik süreçlerinde büyük ölçüde olumlu bir etki yaratır.
Son Söz
Bu yazıyı son olarak bir alıntıyla bitirmek istiyorum:
“Ey kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurg’u göremesen de bari küçük bir serçeyi gör. Kaf Dağı’na varamasan da evinden çıkıp kırlara açıl; böcekleri, kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret. Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy. Gülleri ve bülbülleri göremeyip gün boyu evinde oturan adam, dünyanın kendisini hiç görebilir mi?”