Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Sil Baştan: Yas Tutmak

Hayatı Sıfırlamak Mümkün müdür?

Her şey geçecek ama hiçbir şey unutulmayacak…

Yeniden doğum sancılı bir iş… Doğmak kolay mı? Peki doğan mı doğuran mı? Seni “Sil Baştan” yaşamaya zorlayan duygu acı mı, çaresizlik mi?

Sadece biten ve kaybedilenin mi yası tutulur yoksa sahip olmak isteyip olamadığın bir şeyin de yası tutulur mu? Prof. Dr. Vamık Volkan yas tutmayı “yas tutma işi” olarak ifade eder ve şöyle tanımlar: Yas tutma demek ‘kaybolan kişinin veya şeyin zihinsel ikiziyle yoğun bir şekilde ilişki kurmaktır.’

Biz yola, kayıp yaşayarak devam ediyoruz. Bir paradoks olarak “kayıp” bizi ilerleten şeydir. Kaybederek ilerliyoruz… Aslında vazgeçerek ilerliyoruz. Hatta vazgeçmemiz sayesinde ilerliyoruz. Bazen tuttuğumuz yas; somut bir kayıp nesnesi üzerine olmaz. Geçmişte kaybettiğimiz kendi parçamızın da yasını tutarız. Kendiliğimizin hüznü gibi… “Kendi kayıp parçanın yasını tutmak”…

Yasın Evreleri

Yasın evreleri hikayesine bakarsak, 1960’larda ebeveynler ile bebekleri arasındaki bağı çalışan John Bowlby ile yas ile ilgili kitapları olan Colin Murray Parkes göze çarpıyor. Bowlby ve Parkes, eşini kaybeden 22 kişiyle konuşarak yasın dört evresi olduğunu tespit etmiş: bu dört evre; hissizlik, arama ve özleme, depresyon ve hayatı yeniden düzenleme olarak belirlenmiş.

Sonra ise ölmekte olan insanların tedavisi konularıyla derinden ilgilenen Elisabeth Kubler-Ross, ölmek üzere olan hastalarla iletişim sonucunda bugün bildiğimiz şekliyle beş evreyi ortaya koydu. Bu evreler çok kabul gördü; bu yüzden diğer duygusal tepkiler için de kullanılmaya başlandı.

Yas’ın evreleri şu an herkes tarafından tanıdık: İnkar, Öfke, Pazarlık, Depresyon, Kabul. Araştırmacılar sonucunda inanmamak (inkar) en zayıf, kabullenme ise en güçlü duygu olarak ortaya çıktı. Özlem de ikinci bir güçlü duygu ve aslında tüm evrelerde depresif hal baskın. Ayrıca bu duyguların keskin sıraları yoktur. Fakat beş evre teorisindeki sıralama daha yoğun uygunluk gösteriyor.

Araştırmalar, olumsuz duyguların inişe geçmesini altı ay sonra olarak belirliyor, ama bu duyguların inişi yas tutan kişi için yasın tamamen tamamlandığı anlamına gelmiyor. Duyguların devam etmesi başka bir şey, bu duygularla başa çıkmak başka bir şey. Duyguların sürekliliğini görüyoruz ama üstesinden gelmenin de farklarını bu süre sonrası daha iyi anlayabiliyoruz.

Yas Evrelerinde Duygular

Öfke evresindeki “öfke” kelimesi size olumsuz bir yansıma yapsa da; klinikte öfke evresi, inkarın bittiğini ve kabule başladığını anlatan bir ipucu olarak ilk adım olabilir. Psikoterapide deneyimlenen en sancılı evre Pazarlık evresidir. ‘‘İlacı verseydim daha mı çok yaşardı?’’, ‘‘Şu kelimeyi söylemeseydim kırgın olmaz mıydı?’’ gibi sorular bu evrenin tipik örneklerindendir. Buradan devam etmek zaman alır hatta bu evre gitgelli bir süreçtir.

Bir danışanım şöyle söylemişti: ‘‘Tuttuğum yas biterse, bu ona haksızlık olmaz mı?’’ Burada fark ettiğim şey; “bitiş” kelimesidir. Bitiş kelimesi tehditkâr geliyor ve suçluluk hissettiriyor. O yüzden bitme yerine tamamlama kullanılmalı. Yas bitmez, yas yerleşir ve tamamlanır. Yasın tamamlanmasına, yaşamınıza doğru konumlanması olarak bakarsanız, yasın eşlikçi halini göreceksiniz.

Yas ve Kayıp İlişkisi

Çiçeklerin strese girdiklerinde çığlık attıklarına dair bilimsel bilgiyi duydunuz mu? Sessiz çığlıkları duymak tüm canlılar için geçerli. Canlının canlıyla bağlantısı bunun üzerine kurulu. Sessiz çığlıklarını duyuyorum diyen birinin, çığlık çığlığa kaldığınız bir ana yabancı kalması da bir yasa sebep olur… Buradaki yas; göremediğiniz eylem, kaybettiğiniz güven. Yani yine bir kayıp parçası vardır.

Burada kayıp parçası konuşurken, parça üzerine bir anlamlandırma yapmak değerli olur. Bir İtalyan çocuk kitabı var: Pezzettino.

Pezzettino, İtalyanca “küçük bir parça” anlamına gelir ve kitap bu parçacık üzerine bir anlamı sorgular. Biz canlılar parçaların bir araya gelmesiyle bütün oluyoruz. Parçalarımızla bütün oluyoruz. O yüzden bazen sızlayan şey; parçalarımızdan biri oluyor. O parça sızlıyor. Bu bütünlüğümüzü yok etmez.

Sizce bir şey düşüp parçalara ayrıldığında bütün olduğunu ispatlamaz mı? Kırıldığımızda ve üzüldüğümüzde parçalara ayrılmış gibi hissederiz. Tam da o zaman bütünlük hâlâ devrededir ama biz ağrıdan ve sızıdan bunu hissedemeyiz.

Yasın Dönüşümü

Her yas, bir kayıpla başlıyor… Kendinle tekrar bütünleştiğinde tamamlanıyor. O travmayla ve kendinle temas kurduğunda çok şey değişiyor…

Yine İtalyanca bir söz var: ‘‘Tutto passa niente si dimentica.’’ Şu anlama geliyor: ‘‘Her şey geçer, hiçbir şey unutulmaz.’’ Yas’ta iyileşen ama unutulmayan, en güzel konuma yerleşmeye çalışan bir parça vardır.

Meğer yas dediğimiz şey… diye başlayan bir cümleye herkes parmak izi cevaplar verebilir. Araştırmalar gösteriyor ki yas tutmanın “doğru” ya da “yanlış” bir biçimi yoktur. Herkes farklı deneyimler yaşıyor. Kişi, yaşanan bu farklı deneyimlere göre ve biricik özelliklerine göre yas tutuyor. Kayıp hissi hep oluyor, ama yas zamanla şekil değiştiriyor.

Sonuç: Sil Baştan Yaşamak

Mesele hayatı sıfırlamak değil; değişen biçime uyumlanmak ve yeniden anlam kazandırmaktır. Bu yaşam bölümünün adı belki sıfır, belki bir, belki üç…

Hayatı sıfırlamak değil ama sil baştan yaşamak sanki mümkün…

Cansu Angın
Cansu Angın
Cansu Angın, Uzman Psikolog ve EMDR Avrupa onaylı sertifikalı EMDR terapistidir. Psikoloji lisansını İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde bölüm birinciliği ve üstün onur derecesiyle tamamlamış, ardından aynı üniversitede Yüksek Lisans eğitimini de başarıyla tamamlamıştır. Klinik, eğitim ve akademik alanlarda, hastane ve çeşitli kuruluşlarda deneyim kazanmaya ve görevlerine devam etmektedir. Academy of Cognitive Therapy (ACT) sertifika programına birebir uyumlu olarak Kognitif Terapi Workshop sertifikasına sahip olan Cansu Angın, EMDR Europe tarafından verilen uluslararası geçerliliğe sahip "EMDR Sertifikalı Terapist" unvanını kazanmış ve travma üzerine uzmanlaşmıştır. Çalışmalarını, psikolojik travma alanında yoğunlaştırmıştır. Ayrıca, yapımcısı ve sunucusu olduğu “Terapi Odası” isimli psikoloji programını gerçekleştirmiş ve bu programın patent sahibidir. Duyguların tanınmasında, çatışmaların çözülmesinde ve daha işlevsel bir yaşamda insanları doğru bilgiyle buluşturmanın önemine inanarak, psikolojiye dair bütünsel duruşuna devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar