Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Sessizlikten Korkan Bir Beynin Anatomisi

Genel kanının aksine, sessizlik herkes için huzur demek değildir. Çoğu kişi sessizliği dinlenme ve iç huzurun kaynağı olarak görse de, bazı insanlar için tam tersi bir deneyim söz konusudur. Sessizlik, dış uyaranların azalmasıyla birlikte zihinde yoğun bir düşünce akışını tetikleyebilir. Bastırılmış kaygılar, sorgulamalar ve çözülmemiş çatışmalar bu anlarda daha görünür hâle gelir. Modern yaşamın telaşı içinde ötelenen duygular, sessizliğin açtığı boşlukta kendini güçlü bir şekilde hissettirir.

Bu yazı, sessizliğin arkasında gizlenen zihinsel gürültüyü ve onun psikolojik arka planını keşfetmeyi amaçlıyor.

1. Zihin Neden Sessizlikte Daha Hareketlenir?

Beynimiz, dış uyaranların olmadığı anlarda bile çalışmayı sürdürür. Hatta nörobilim araştırmaları, beynin dinlenme hâlindeyken bile oldukça aktif olduğunu göstermiştir. Bu durumda “varsayılan mod ağı” adı verilen sinirsel bir yapı devreye girer. Bu ağ, kişinin kendiliğine dair düşüncelerini, geçmiş deneyimlerini ve geleceğe yönelik planlarını işlemeye başlar.

Bir başka deyişle, sessiz kaldığımızda aslında beynimiz boş durmaz; aksine, içsel bir diyalog hız kazanır. Günlük hayatın koşturmacası içinde bastırdığımız ya da ertelediğimiz düşünceler sessizlikte su yüzüne çıkar. Ancak bu doğal süreç bazen kontrolden çıkarak zihinsel gürültüye dönüşebilir. Özellikle geçmiş travmalar, çözülmemiş duygusal meseleler veya yoğun kaygılar söz konusuysa sessizlik, huzurdan çok huzursuzluğun kaynağı olabilir.

2. Sessizlik ve Kaygı Arasındaki Bağ

Sessizlik çoğu zaman fark edilmeyen içsel kaygıları gün yüzüne çıkarır. İnsan zihni boşluk kabul etmez; düşünceler sürekli dolaşır, sorgular ve olasılıklar üretir. Bu nedenle sessizlik, kişiyi farkında olmadığı endişelerle yüzleştirebilir.

Kimi zaman bu kaygılar hafif bir huzursuzluk yaratırken, kimi zaman da yoğun bir zihinsel gürültüye dönüşür. Örneğin; iş hayatındaki bir belirsizlik, ertelenmiş kararlar veya geçmişte yaşanmış bir kırgınlık, sessizlikte daha baskın bir şekilde hatırlanır. Böylece sessizlik, yalnızca bir sessizlik değil, zihnin yankı odasına dönüşür.

İnsan bu düşüncelerden kaçmak için farklı stratejiler geliştirebilir: müzik açmak, televizyon izlemek, sosyal medyada vakit geçirmek… Ancak uzun vadede kaçınmak yerine bu duygularla yüzleşmek daha sağlıklı bir yol sunar. Çünkü bastırılan her şey, sessizlikle karşılaşıldığında daha güçlü bir şekilde geri döner.

3. Dijital Uyaranlar: Kaçış mı, Yeni Bir Gürültü mü?

Günümüzde sessizlikten kaçış için en sık başvurulan yolların başında dijital araçlar gelir. Telefon ekranları, sosyal medya akışları, videolar, müzik listeleri ya da haber siteleri, sessizliği dolduran bir “dışsal gürültü” işlevi görür. İnsan zihni, sessizliğin açtığı boşluğu bu uyaranlarla kapatmaya çalışır.

Ne var ki bu sürekli uyarılma hâli, zihni dinlendirmek yerine daha da yoran bir kaosa yol açar. Dış gürültüyü azaltmak yerine sürekli yeni uyaranlara maruz kalmak, kişinin zihinsel yorgunluğunu artırır. Sessizlikten kaçarken aslında kendimizi daha yorucu bir döngünün içine sokarız: sessizlikten korkar, uyaranlara sarılır, ardından yeniden yorgun hissederiz. Bu kısır döngü, modern çağın en görünmez sorunlarından biridir.

4. Sessizlikle Barışmak

Peki sessizlikle ilişkimiz nasıl daha sağlıklı hâle gelebilir? Burada kilit nokta, sessizlikten kaçmak değil, onunla barışmaktır. Farkındalık temelli yaklaşımlar, düşünceleri bastırmadan gözlemlemeyi öğretir.

Meditasyon, nefes egzersizleri ya da kısa süreli sessiz oturmalar, zihnin doğal akışını tanımamıza yardımcı olur. Sessizliğe adım atmak ilk başta rahatsız edici olabilir. Ancak zamanla bu rahatsızlık, kişinin kendini daha iyi tanıması için bir fırsata dönüşür. Düşüncelerle mesafeli bir bakış geliştirmek, hem kaygıyı azaltır hem de duygusal dayanıklılığı güçlendirir. Sessizlikle barışan birey, kendi iç dünyasına yaklaşma cesareti kazanır. Bu süreç, çoğu zaman dönüştürücü bir deneyimdir.

Sonuç

Zihinsel gürültü, sessizliğin insanda uyandırdığı içsel yankıların bir yansımasıdır. Her ne kadar rahatsız edici gibi görünse de, bu gürültü aynı zamanda kişinin kendini tanıması için bir davettir. Sessizlikten korkmak yerine ona alan açmak, duygusal esnekliği artırır ve insanı içsel bir keşif yolculuğuna çıkarır.

Belki de sessizlik, aslında düşündüğümüz kadar korkutucu değildir. Aksine, zihnimizin en derin katmanlarını anlamamız için bize kapı aralayan bir eşiktir. Sessizlikle kuracağımız ilişki, yalnızca kaygılarımızla yüzleşmekle kalmaz; aynı zamanda yaşamın karmaşası içinde gerçek bir dinginlik bulmamıza da yardım eder.

Gamze Ayan
Gamze Ayan
Gamze Ayan, psikolojik danışman, eğitim danışmanı ve akademik araştırmalar alanında deneyimli bir uzmandır. Karadeniz Teknik Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü’nden mezun olan Ayan, mesleki gelişimini oyun terapisi, masal terapisi ve çeşitli psikolojik test–envanter uygulamaları üzerine aldığı eğitimlerle desteklemiştir. Akademik çalışmalarında empati, duygusal mesafe ve toplumsal tutumlar gibi konulara yoğunlaşan Ayan, lisans tezinde üniversite öğrencilerinin mültecilere yönelik yaklaşımlarını derinlemesine incelemiştir. Gerek bireysel gerekse online danışmanlık süreçlerinde geniş bir deneyime sahip olan Ayan, eğitim kurumlarında öğrenciler, veliler ve öğretmenlerle aktif olarak çalışmaktadır. Psikoloji bilgisini herkesin anlayabileceği bir dille aktarmayı hedefleyen Ayan, bireylerin duygusal dayanıklılığını artırmaya ve eğitim yaşamlarında yol gösterici olmaya yönelik çalışmalarını sürdürmektedir.

1 Yorum

  1. Sessizliği beynin işleyişi üzerinden bu kadar anlaşılır ve etkileyici bir şekilde ele almanız çok kıymetli. Günlük hayatın karmaşasında çoğu zaman gözden kaçan bir konuyu sade ama derinlikli bir anlatımla aktarmışsınız. Yazınızı okurken hem düşündüm hem de kendi hayatıma dönüp bakma fırsatı buldum. Emeğinize sağlık.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar