Bir çatal yolda kalakalmış gibiyiz bazen. İki, üç, beş ya da onlarca yön var önümüzde ama hiçbirinden tam olarak geçemiyoruz. Kalbimiz bir tarafa, aklımız başka bir tarafa çekiyor; elimizi uzatsak ulaşabileceğimiz ihtimalleri seyretmekle yetiniyoruz. Kararsızlık, sadece bir eylemsizlik hali değil, aynı zamanda zihinsel bir yorgunluk, duygusal bir ağırlık ve çoğu zaman kaygıyla kol kola yürüyen içsel bir çatışma olarak bizimle yaşamaya devam ediyor.
Sonsuz Seçenekler, Bitmeyen Anksiyete
Modern yaşam, bize seçenekler zenginliği sunmakla övünürken, aslında bu bollukta boğulmamıza da neden oluyor. Menüde ne yiyeceğimizden, hangi mesleği seçeceğimize kadar her seçimde bir ihtimali tercih ederken onlarcasını geride bırakıyoruz. Psikolojide bu durumun bir karşılığı var: FOMO (Fear of Missing Out), yani bir şeyleri kaçırma korkusu.
FOMO, özellikle sosyal medyanın etkisiyle daha da güçlü ve görünür hale geldi. Bir seçim yaptığımızda, diğer ihtimallerin kapandığını bilmek, zihnimizde bir yas süreci başlatıyor. Seçim yaptıktan sonra bile “Ya diğerini seçseydim?” düşüncesi ile zihnimizin kıyısında sessizce dolanarak sonsuz ihtimaller içinde boğuluyoruz. Tıpkı bir kitapçıda onlarca kitabı karıştırıp hiçbirini almadan çıkmak gibi. Hepsiyle bir bağ kuruyoruz ama birine sadık kalamıyoruz.
Kararsızlıkın Kökleri: Mükemmel Seçimi Aramak
Kararsızlığın temelinde çoğu zaman mükemmel seçimi, yani mükemmel kararı bulma arzusu yatar. Ancak mükemmel seçim, çoğu zaman bir illüzyondur. İnsan zihni belirsizliği sevmez; kesinlik, ona güven verir. Bu nedenle seçim anı, belirsizliği sonlandırma fırsatı sunarken aynı zamanda yanılma ihtimalini de içerdiği için tehdit edici olur. Bu tehditle baş edemeyen birey, seçim sürecini uzatarak zihinsel bir “bekleme odası”nda yaşamaya başlar.
Bu bekleme odası, dışarıdan sakin gözükebilir. Ama içeride fırtınalar kopuyordur. Seçimin sonucu belli olmasa da seçimsizliğin yükü gittikçe ağırlaşır. Uzun süreli kararsızlık, yalnızca kişisel gelişimi değil, kişinin benlik algısını da zedeler. “Neden karar veremiyorum?”, “Ben neden bu kadar zorlanıyorum?” soruları, zamanla içsel yetersizlik duygusunu besler.
Kaybetme Korkusu: Her Seçim Bir Veda
Her seçim bir kazanç kadar bir vedayı da içerir. Ve vedalar, farkında olsak da olmasak da bir yas sürecini beraberinde getirir. Bir kariyer yolunu seçerken diğer hayallere, bir ilişkiyi tercih ederken diğer ihtimallere, bir şehirde kalırken diğer manzaralara veda ederiz. Bu vedalar çoğu zaman görünmez ama ruhsal etkisi büyüktür.
Tıpkı bir bahçede sadece bir çiçeği sulayabilecekken bütün çiçeklerin solmasından korkmak gibi. Her çiçeğe eşit mesafede durduğumuzda hiçbirini yeşertemeyiz. Oysa birini seçmek, diğerlerinden tamamen vazgeçmek değil; o an, o bağ için sorumluluk alabilmektir.
Seçmemek de Bir Seçimdir
Kararsızlık çoğu zaman pasif gibi görünür ama aslında aktif bir tercihtir. Seçmeyerek, belirsizliği korumayı seçeriz. Bu, kontrolü yitirmekten korkan zihin için geçici bir rahatlama yaratabilir. Ancak uzun vadede bu tercih, gelişimimizin önündeki en büyük engellerden biri olabilir.
Kararsızlık üzerine yapılan bazı çalışmalar, yüksek belirsizlik toleransına sahip bireylerin daha hızlı ve içsel olarak daha huzurlu seçimler verebildiğini göstermektedir. Bu, seçim yapmanın sadece bilgiyle değil, duygularla da başa çıkabilme becerisiyle ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Yani seçim yapmak, sadece analiz değil, aynı zamanda duygusal dayanıklılık da gerektirir.
Ne Yapabiliriz?
- İhtimallerle Vedalaşmayı Öğrenmek: Seçim yapmak, diğer ihtimallerin varlığını kabullenmekle başlar. “Hepsini aynı anda yapamam ve bu normal” diyebilmek, kaygıyı azaltır.
- “Yeterince İyi” Karar Kavramını Benimsemek: Mükemmel seçimi değil, yeterince iyi olanı seçmek zihinsel sağlığımız için daha sürdürülebilir bir yoldur.
- Karar Sonrası Pişmanlıkla Baş Etmeyi Öğrenmek: Her seçim bir risktir ama hiçbir seçim yapmamak daha büyük bir risktir.
- Değer Temelli Seçimler Yapmak: Seçimlerinizi kısa vadeli kazançlardan çok uzun vadeli değerlerinize göre yapmak, içsel dengeyi korumanıza yardımcı olur.
Sonuç: Kararsızlıkla Yüzleşmek
Her seçimde bir belirsizlik vardır ama her kararsızlık da bir bedel taşır. Seçmemek, bir kontrol yanılsaması yaratırken bizi hayattan koparabilir. Tıpkı denize açılmadan önce limanda oyalanan bir gemi gibi… Güvenli durur ama hiçbir yere varamaz.
Unutmayalım: Hayat, risk almadan, biraz belirsizliğe tahammül edemeden yaşanmıyor. Belki de seçim yapmak, bir ihtimali seçmek değil; seçtiklerimize emek vermeye cesaret etmektir.
Kaynakça
- American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (5th ed.). Arlington, VA: American Psychiatric Publishing.