Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Şartlar Uygunsa Herkes Her Şeyi Yapabilir!

İnsanlar hayallerinden, hedeflerinden, yapabilmek istediklerinden vazgeçerlerse geriye ne kalır? İnsan, yaratılış itibariyle bir amaç uğruna yaşamayı tercih eder, ister. O uğurda yaşar ya da o hayali, o amacı için çabalar.
Peki ya amaçsızlık? Bir insanın hiçbir hedefinin, hayalinin, amacının olmayışı; onun içsel anlamda kendiyle olan bağlantısındaki eksikliği mi gösterir ya da depresyonda mı deriz o kişiye?

Günümüzün en zorlu ve en baş edilmesi güç duygusu “amaçsızlık”. Yaşamdan keyif alamama, günlük yaşamın sıradanlaşması, hiçbir aktivitenin keyif verememesi hâli. Bu duygunun tanımını yapmak oldukça kolay görünse de yaşayan bireyler için oldukça ağır ve zor bir duygudur. Daha çok kendilerini boş vermiş, umursamaz, enerjisiz ve isteksiz olarak tasvir ederler. Bu tip insanlara sorduğum sorulardan biri:
“Şartlar uygun olsa neler yapardınız?”

Koşullarının zaten yeterince iyi olduğunu ve zaten istedikleri her şeye sahip olduklarını anlatırlar. Ya da zaten iyi olmadığı için o hâlde olduklarını.
Hayır, tersten düşünün. Arınma Gecesi filmini anımsayın. Filmde sadece 24 saatliğine ülkede hukuk yok. Ölümler, cinayetler, gasplar, banka soygunları…
Koşulların uygunluğu sizin literatür tanımınızdan çıksın. Geniş düşünün. Bu hangi koşullar? Sizin açınızdan artık hangi koşullar?

Yetişme tarzınız bir koşul, yaşadığınız şehir bir koşul, karakter yapınız bir koşul, kendi kurallarınız bir koşul, yaşam şekliniz…
Bu koşullara bakın ve düşünün.
Değişebildiğiniz ütopik bir dünya yaratın zihninizde. Uygun koşullar olsa ne yapardınız?
Herkes her şeyi yapabiliyor değil mi?
Kanatlarınız varken neden uçamayasınız?
Yüzgeçleriniz varken neden yüzemeyesiniz en diplerde oksijen tüpüne gerek kalmadan?
Ya da ayaklarınızın, bacaklarınızın bir çitanınki kadar güçlü olduğunu varsayıp neden koşmayasınız?

Bunlar en ütopik olanlar. Pek ütopik denemeyecek olanlar:

Evli olan bekar olduğunu düşünür.
Bekar olan evli olduğunu.
Yaşlı olan genç olduğunu, gençler çocuk olduğunu.
Kadın olan erkek olduğunu.
Hasta olan sağlıklı olduğunu.
Erkek olan kadın olduğunu.
Zengin olan daha minimal bir hayatı, dar gelirliyse zengin olduğunu…

Peki, perspektifi genişletin. O koşullar uygun olduğunda yapan değil de yapılan kişi – edilgen kişi – ya sizseniz?
Ve zaten sistemde böyle işliyorsa…

Amaçsızlık bir hastalık değildir. Fakat yaşam kalitesini düşüren büyük bir problemdir.
Amaç edinmek zor gelse dahi ilk başlarda zaman geçip düşünce perspektifi değişince beyin kısa bir müddet şok geçirir.
İnandıkları her şey yerle yeksan olmak üzeredir. Bilinçaltından gelen her durum üst bilincin uyanışıyla zorlanmaya başlar. Bilgiler çakışır. Kök inançlar askıda kalır. Kabullenme aşaması başlar.
Kabullenme aşaması her ne kadar uzun sürerse sürsün, artık kendiyle yüzleşme vakti gelir.

Amaçsız insanların çoğunda, aslında anne-babanın amaçlarını, hayallerini, kurdurulan hedefi gerçekleştirdikten sonra başlar.
Diğer bir kesim ise tam tersi olan anne-babadır. Çocuklar kendi hayatlarını kurduktan sonra şiar edindikleri ‘çocuk büyütme’ amacı bitmiştir. Ve ardından yalnızlıkla birlikte gelen o soru:
Ne için yaşadım?

Yaşamanın, nefes almanın güzellemesini yapmak amaçsız bireye bir şey kazandırmaz; aksine daha fazla acıya boğulur. Çünkü kişi bunları zaten biliyor ve bildiği hâlde artık tat alamadığından yakınıyor.
Hayatını büyük ölçüde sorguladı çünkü zaten. Yaşadığı yılları bir bir tekrar yaşattı içinde. Hayattan zevk aldığı zamanlara gitti haylice. Güçlü bir neden lazım artık. Ve bu nedeni bulamıyor.
İnançlar, din, aile, toplum… Ve hâlâ çıkış bulamıyor.

Evet, profesyonel destek almalı. Evet, terapilere başlamalı. Fakat bunun için dahi enerjisi olamayabiliyor.
En önemli yapılması gereken, yalnız olduğunu düşündüğünde dahi yalnız olmamalı.

Tersten soruyu düşünelim:

Amaçsız insan neler yapabilir? Amaçsız insanın kaybetmekten korktuğu bir şey kalmış mıdır? Hayat amacını yitiren birey en fazla ne yapabilir?

Amaçsız bireylerde kaybetme korkusu da kalmamıştır genel olarak. “En fazla neler yapar?” sorusu da çok kapsamlıdır.
Fakat mental olarak tam çöküşteyse en fazla yapabileceği artık kendi canına kastetmektir.
Daha çok alkol, madde kullanımı, sınırsız cinsellik, denenmemiş her şeyi deneme gibi durumlara kendilerini sokabilmekteler.

Hayat amacını belirlemek için içerdeki boşluğun duygusunu tanımlamak, ardından tanımlanan duygunun yerini nelerin doldurabileceğini saptamak gerekir.
Ki bu duygu genelde sevgi ve güven duygusudur.
O boşluğu doldurmak için dışarıdan yapay hiçbir şeyin işe yaramadığını deneyimleyerek öğrenmiştir kişi.

Artık yapılması gereken sadece kendi özüyle tanışıp, kabullenip, affedip, teşekkürle yeni bir sayfa açmaktır.
Motivasyon, anlam arayışı ve içsel dönüşüm, bu sürecin anahtar kavramları olabilir.

Hafize Alhan
Hafize Alhan
Ben Hafize Alhan, lisansım sosyoloji olup daha sonra psikoloji temelli bir çok eğitim alarak öncelikle aile danışmanlığı, çift terapisi, boşanma danışmanlığı alanlarında danışmanlık verdim. Daha sonra klinik psikoloji yüksek lisansı yapmaya karar vererek bireysel danışmanlıklar yaptım. Bu alandaki en büyük hedefim sağlıklı bireylerden sağlıklı topluma evrilebilineceğini göstermek oldu. Toplumsal her sorunun çözümü ailede başlar diyerek yazmaya başladım.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar