Pazartesi, Nisan 28, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Psikoloji Mitleri: Yanılgılar ve Gerçekler

Psikoloji, insanın düşünsel ve duygusal yapısını ve bu yapının dışa yansıyan yanını inceleyen bilim dalıdır(Düzgüner, S., 2013). İnsan psikolojisi, karmaşık ve çok yönlü olması ile bilim dünyasında büyük bir öneme sahiptir. Ancak, kişiler arasında veya toplumda psikoloji hakkında yaygın olarak dolaşan yanlış anlamalar ve mitler, bu bilim dalının gerçek kapsamını anlamamızı sıklıkla engeller.

Psikoloji, toplumun çoğunluğunda “yalnızca zihinsel rahatsızlıklar” ile ilişkilendirilmektedir. Bu algı, psikoloji bilimine ve bu alanda çalışan uzmanlara yönelik bakışı şekillendirmektedir. Oysa psikoloji, yalnızca hastalıkları inceleyen bir disiplin değil; duygusal, bilişsel, davranışsal ve sosyal süreçleri kapsayan geniş bir bilim dalıdır. Bireylerin psikolojiye dair farkındalığı arttıkça, kişiler arası farklılıkları anlama ve sağlıklı bir psikolojik ortam oluşturma çabaları da güçlenmektedir.

Ancak, bilgi çağında yaşıyor olmak doğru bilgilere erişimi kolaylaştırdığı kadar yanlış bilgilerin de hızla yayılmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda, doğru olduğuna inanılan mitlerin neden önemli olduğu ve bireyler üzerindeki etkileri dikkatle incelenmelidir.

Popüler Psikoloji ve Yanlış Bilgiler

Psikolojiyle ilgili bilgiler; televizyon programları, kitaplar, sosyal medya araçları veya filmler aracılığıyla yayılmaktadır. Ancak, bu kaynaklar her zaman için bilimsel gerçekleri yansıtmamaktadır. Popüler psikoloji, kimi zaman çarpıtılmış veya eksik bilgiler içerebilir. Bu durum da topluma yanlış inanışların yerleşmesine yol açmaktadır. Bu tür yanlış inanışlar bu alanda çalışan uzmanları da etkileyebilmekte ve psikolojiye dair yanlış uygulamalaraneden olabilmektedir. Örneğin, bağımlılıklarınİrade Meselesi” olarak görülmesi veya psikoterapinin “Konuşma Saati” olduğu varsayımı, bilimsel bilgilerin eksik veya hatalı anlaşılmasının bir sonucudur. Bu nedenle, toplumda psikolojiye dair bilimsel farkındalığın artırılması önemlidir.

Bilinen Yaygın Psikoloji Mitleri

Psikolojiyle ilgili yaygın ancak bilimsel olarak yanlış olan bazı inanışlar şunlardır:

  • Mit: Beynimizin yalnızca %10’unu kullanıyoruz.
    Gerçek: Yaygın olarak inanılan bu mitin aksine beynimizin neredeyse tamamı çalışır ve farklı bölgeleri farklı görevlerde aktif rol alır. Beyin görüntüleme çalışmaları, beynin dinlenme hâlinde bile büyük ölçüde etkin olduğunu göstermektedir.

  • Mit: Sol beyin mantıkla, sağ beyin ise yaratıcılıkla ilgilidir.
    Gerçek: Beynin her iki yarım küresi de mantık ve yaratıcılık süreçlerinde birlikte çalışır. Bu ayrım, popüler ancak basitleştirilmiş bir yanlış inançtır.

  • Mit: Depresyon sadece beyindeki kimyasal dengesizlikten kaynaklanır.
    Gerçek: Depresyonun nedenleri karmaşıktır ve yalnızca kimyasal dengesizlikle açıklanamaz. Genetik, çevresel faktörler, bilişsel süreçler, travmalar ve sosyal etkenler de depresyonun gelişiminde rol oynamaktadır.

  • Mit: Çocukluk travmaları unutulursa etkisini kaybeder.
    Gerçek: Bilinç dışına itilmiş veya bastırılmış travmalar, farkında olunmasa bile bireyin duygu durumunu, davranışlarını ve ilişkilerini etkileyebilir. Unutulmuş gibi görünen travmalar, farklı psikolojik belirtilerle kendini gösterebilir.

  • Mit: Uyurgezerler uyandırılmamalıdır, aksi takdirde zarar görebilirler.
    Gerçek: Uyurgezerleri dikkatlice uyandırmak veya güvenli bir şekilde yönlendirmek genellikle zararlı değildir. Ancak elbette aniden ve sert bir şekilde uyandırıldıklarında kafa karışıklığı veya korku yaşayabilirler.

  • Mit: Psikologlar insan zihnini okur.
    Gerçek: Psikologlar, insan zihnini okuyamaz. Ancak bireyin davranışlarını, düşüncelerini ve duygularını anlamalarına yardımcı olacak bilimsel yöntemleri kullanarak analiz yapabilirler.

  • Mit: Duyguları kontrol etmek mümkündür; sadece iradeye bağlıdır.
    Gerçek: Duyguları tamamen kontrol etmek mümkün değildir çünkü duygular, bilinçdışı süreçler ve çevresel faktörlerden etkilenir. Ancak duyguları düzenleme becerileri geliştirilebilir ve daha sağlıklı yönetilebilir.

  • Mit: IQ sabittir ve değişmez.
    Gerçek: Zekâ zamanla gelişebilir. Çevresel faktörler, eğitim ve zihinsel uyarıcılar IQ seviyesini etkileyebilir.

  • Mit: Hipnoz, sadece zayıf iradeli insanları etkiler ve insanları kontrol etmek için kullanılabilir.
    Gerçek: Hipnoz, kişinin iradesini tamamen ortadan kaldırmaz. Hipnoz altındaki birey, istemediği şeyleri yapmaz. Kişi hipnoz sırasında “olsa da olur olmasa da” anlayışında olduğu için çoğu zaman sizi kırmamak için söylediklerinizi yerine getirir, fakat istemediği bir şeyi ona zorla yaptıramazsınız.

  • Mit: Ruh sağlığı sorunları zayıflık belirtisidir.
    Gerçek: Bilinenin aksine ruh sağlığı bozuklukları, biyolojik, çevresel ve psikososyal etkenlerden kaynaklanır ve zayıflıkla ilgisi yoktur.

  • Mit: Psikolojik rahatsızlıkları olan kişiler tehlikelidir.
    Gerçek: Psikolojik rahatsızlığı olan bireylerin büyük çoğunluğu şiddet eğilimli değildir. Medya, bu konuda abartılı ve yanlış bir algı yaratmaktadır.

  • Mit: Yaşlı insanlar öğrenemez.
    Gerçek: Beyin plastisitesi yaşam boyu devam eder. Doğru uyarıcılarla yaşlı bireyler de yeni beceriler öğrenebilir ve hafızalarını geliştirebilir.

  • Mit: Zeki insanlar daha az hata yapar.
    Gerçek: Zekâ, problem çözme ve analiz yeteneğini artırabilir, ancak hatalar sadece bilişsel kapasiteye bağlı değildir. Duygusal faktörler, dikkat eksikliği, bilgi eksikliği ve çevresel etkiler de hata yapmaya neden olabilir.

  • Mit: Sadece deliler terapiye ihtiyaç duyarlar.
    Gerçek: Terapi sadece ağır ruhsal hastalıkları olan kişiler için değildir. Stres, kaygı, ilişki sorunları, özgüven eksikliği gibi günlük yaşamı etkileyen pek çok konuda da terapi faydalıdır.

Yukarıda verilmiş olan ifadeler bilimsel dayanağı olmayan inanışlardır ve psikoloji alanındaki araştırmalarla çelişmektedir.

Sonuç ve Öneriler

Psikoloji mitlerinin yaygın olması, bireylerin kendi ruh sağlığı ile ilgili yanlış çıkarımlarda bulunmalarına ve bilimsel dayanağı olmayan yöntemlere yönelmelerine yol açabilir. Bu mitler bazen bireylerin kendi psikolojik durumlarını yanlış değerlendirmesine, bazen de terapiye veya terapiste olan güvenin azalmasına sebep olabilir. Yanlış bilgilerin yayılması, toplumda bu konuda bilgi kirliliğine sebebiyet vermekte; böyle olunca da psikolojik desteğe ihtiyaç duyan bireylerin doğru yardımı almaları engellenmektedir.

Bu mitleri ortadan kaldırmak için bireysel olarak şu adımlar atılabilir:

  • Güvenilir kaynaklardan bilgi edinmek.
  • Eleştirel düşünme becerisini geliştirmek.
  • Yanlış bilgileri düzeltmek.
  • Psikoloji kitapları ve akademik çalışmalar okumak.
  • Uzmanlardan destek almak.
  • Sosyal medyada bilinçli tüketici olmak.
  • Psikoloji alanında eğitimlere ve/veya seminerlere katılmak.

Psikoloji, bilimsel yöntemlerle çalışan bir disiplindir ve doğru bilgiyi yaygınlaştırmak, bu alanın yanlış anlaşılmasını önlemek için büyük önem taşımaktadır.

Kaynakça

  • Düzgüner, S. (2013). Ruh-beden ve insan-aşkın varlık ilişkisine yönelik psikolojik yaklaşımın tarihi serüveni. Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 45(45), 253-284.

Mehmet Ünal BASUT
Mehmet Ünal BASUT
Mehmet Ünal Basut, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde psikoloji öğrencisi olarak başladığı akademik yolculuğunda, klinik psikoloji alanında derinleşmeyi ve uzmanlaşmayı hedefleyen genç bir bireydir. Üniversite hayatı boyunca aktif bir şekilde sosyal sorumluluk projelerinde yer alan Basut, aynı zamanda üniversite bazında kurulan bir dergide içerik editörlüğü yaparak yazılı içerik üretme konusunda deneyim kazandı. Yazılarında genellikle kişisel ilişkiler ve bağımlılıklar üzerine odaklanmakta, psikolojiyi anlaşılır bir dilde sunmayı ve okuyucularına hem kişisel hem de psikolojik gelişimlerine katkı sağlamayı misyon edinmiştir. Genç Yeşilay Kulübü'nün yönetici üyesi olarak da bağımlılık psikolojisine olan ilgisini pratiğe döken Basut, bu alanda toplumsal farkındalık yaratmaya yönelik projelere katılmaktadır. Sağlık Bakanlığı'nda stajyerlik yaparak alanındaki deneyimini artıran Basut, aynı zamanda pedagojik formasyon alıp stajyerlik yaparak klinik psikoloji alanında uzmanlık için ilk adımlarını atmıştır. Özellikle çocuk, ergen ve genç yetişkinlerle çalışmayı arzulayan Basut, bu yaş gruplarının ruhsal dünyalarını anlamak ve onlara profesyonel destek sunmak için gereken bilgi ve becerileri geliştirmeye odaklanmaktadır. Psikolojiyi sadece bir bilim dalı olarak değil, bireylerin yaşam kalitesini artırmak ve ruhsal iyilik halini güçlendirmek için bir araç olarak görmektedir. Amacı, psikoloji biliminin sadece akademik bir alan olarak kalmaması, bunun yerine toplumun her kesiminden insanın ulaşabileceği, yaşam kalitesini iyileştirecek bir araç haline gelmesidir. Bu doğrultuda, yazdığı içeriklerle bireylerin ruh sağlığını güçlendirmeye, onları daha sağlıklı, dengeli ve mutlu bir yaşama teşvik etmeye devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar