Salı, Ağustos 5, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Patili Dostlarımız ve Biz: Hayvanlarla Kurulan Bağın Psikolojik Gücü

Bazı bağlar kelimelerle kurulmaz. Göz göze geldiğinizde, size koşulsuzca güvenen bir çift gözle karşılaştığınızda ve mutsuz anınızda hiçbir şey demeden anlaşıldığınızda, ne demek istediğimi anlarsınız. İnsan, sadece insana değil, bir hayvana da bağlanabilir. Ve çoğu zaman bu bağ, beklenmedik bir şekilde insanın ruhuna iyi gelir. Psikolojide hayvanlarla kurulan ilişkinin iyileştirici gücünü araştırdıkça, aslında yaşadıklarımın bilimsel karşılığıyla da tanıştım.

Bilimsel Olarak Bir Bağlanma Hali

Hayvanlarla ilişki kurmanın sadece duygusal değil, biyolojik bir yönü de var. Örneğin, köpeğinizle göz göze geldiğinizde veya onu severken vücudunuzda oksitosin hormonunun salgılandığını biliyor muydunuz? Oksitosin; bağlanmayı, güveni ve sakinliği artıran bir hormon. Aynı zamanda stres hormonu olan kortizol seviyeleri düşüyor. Yani sadece kendimizi iyi hissetmiyoruz; gerçekten de fizyolojik olarak daha iyi hale geliyoruz.

Bu süreç tıpkı bir bebeğin annesiyle kurduğu ilk bağ gibi. Güvende hissetmek, sevilmek ve kabul görmek… Ve bunların hepsi sessizce gerçekleşiyor. Sadece bir pati dokunuşuyla, sadece bir bakışla.

Bağlanma Kuramı Işığında Hayvanlar

Hayvanlar ve duygusal ilişkilerden düşününce aklıma gelen bir diğer konulardan biri de bağlanma stilleri. Bowlby’nin bağlanma kuramına göre erken çocuklukta kurduğumuz ilişkiler, yetişkinlikteki yakın ilişkilerimizi etkiler. Peki ya güvenli bağlanma deneyimi yaşamamış bireyler ne yapar? İşte burada, hayvanlarla kurulan bağ devreye giriyor. Bir hayvan sizi terk etmez, yargılamaz, beklentiye girmez. Koşulsuz bir kabul sunar. Güvenli bağlanma deneyimini size yaşatırlar. Bu özellikleriyle, travma ya da duygusal ihmal yaşamış bireyler için bir tür duygusal sığınak olur. Belki de bu yüzden çoğumuz, “Ben insanlara değil, hayvanlara güveniyorum” derken aslında çok daha derin bir psikolojik süreçten geçiyoruzdur.

Terapötik Güçleri Hafife Alınmamalı

Hayvan destekli terapiler (AAT), depresyondan otizme, travma sonrası stres bozukluğundan dikkat eksikliğine kadar birçok alanda kullanılmaya başlandı. Araştırmalar gösteriyor ki; bir hayvanın varlığı, danışanın terapötik süreçte daha açık ve güvenli hissetmesini sağlıyor. Travma sonrası sessizleşen insanlar için hayvanlar bir köprü görevi görüyor. Konuşmadan anlaşmak, güvende hissetmek, sadece var olmak… Bazı insanlar için, bir köpeğin sessizliği bir insanın yüzlerce kelimesinden daha çok şey ifade edebiliyor.

Çocuklar, Yaşlılar ve Sosyal Yalnızlık

Çocukların bir hayvanla büyümesi, empati kurma becerilerini artırıyor. Sorumluluk alma, duygularını ifade edebilme ve sabırlı olma gibi sosyal beceriler gelişiyor. Özellikle dikkat eksikliği tanısı olan çocuklar için bu bağ, duygusal regülasyonu güçlendirici bir etki yaratıyor.

Hayvanların davranışlarını incelemek ve onların ihtiyaçlarını anlamaya çalışmak, çocukların eleştirel düşünme ve problem çözme yetilerini güçlendirir. Aynı zamanda, hayvanlarla ilgili bilgi edinme süreci ve bakım sorumluluğu üstlenmek, çocukların öğrenmeye ve sorumluluklarını gerçekleştirmeye olan ilgisini, yeteneğini artırarak akademik gelişimlerine olumlu katkı sağlar.

Yaşlı bireyler için ise hayvanlar yalnızlığın panzehiri gibi. Birçok yaşlı insan için düzenli sosyal etkileşimler kurmak oldukça zor olabilir, ancak bir evcil hayvana sahip olmak bu alanda büyük bir yardımcı olabilir. Bir köpeği gezdirmek genellikle parklarda veya yeşil alanlarda diğer köpek sahipleriyle buluşmak ve sohbet etmek anlamına gelir, bu da topluluk duygusuna ve aidiyet duygularına yardımcı olabilir. Yaşlı bir birey için evcil hayvanlar günlük rutini canlı tutuyorlar, fiziksel hareketi teşvik ediyorlar ve duygusal anlamda bir “yoldaş” oluyorlar.

Hayvan Sevgisi: Empati ve Kendilik Bilinci

Hayvan seven insanlara sık sık “Hayvanları neden bu kadar çok seviyorsun?” diye soruluyor. Belki de bu sorunun cevabı; hayvanların sevgisinde hiçbir hesap olmamasında yatıyor. Onlar sizi “olduğunuz” gibi severler. Görünüşünüze, geçmişinize, sosyal konumunuza bakmazlar. Sizi siz olduğunuz için benimserler.

Bu kabul hali, aslında kendi kendimizi kabul etmemize de yardımcı oluyor. Kimi zaman, insanın kendine bile tahammül edemediği anlarda bir köpeğin sessizce yanınızda yatması; kendinizle yeniden bağ kurmanıza vesile olur. O yüzden diyorum ki, bir hayvanı sevmek sadece dışa dönük bir eylem değil. İçeriye doğru, kendiliğe uzanan bir yolculuktur.

🐾

Son Söz: Bir Canla Bütünleşmek

Hayvanlarla kurduğumuz bağ, modern dünyanın gürültüsünde unuttuğumuz birçok duyguyu bize sessizce hatırlatır. Empati, sabır, şefkat, sadakat… Onları sevdiğimizde daha iyi insanlar olmaya yaklaşıyoruz. Bir canla bütünleşmek; psikolojik olarak iyileşmek, duygusal olarak derinleşmek ve insan kalabilmektir.

Naz Kurtoğlu
Naz Kurtoğlu
Naz Kurtoğlu, İstanbul Kent Üniversitesi 3. sınıf Türkçe Psikoloji öğrencisidir. Şu anda Balıklı Rum Hastanesi'nde staj yapan Naz, daha önce bir klinik psikolog yanında da deneyim kazanmıştır. İnsanlarla psikoloji alanındaki bilgilerini paylaşan bir Instagram hesabı yöneten Naz, psikolojinin hayatımızdaki büyük rolünü ve önemini anlatmayı hedeflemektedir. İnsanların psikolojiye dair daha fazla bilgi sahibi olmalarını sağlamak amacıyla paylaşımlar yaparak, bu alandaki farkındalığı artırmayı amaçlamaktadır.

2 YORUMLAR

  1. Bu Yazı ,Hayvansever olarak İnsanlarla Hayvanların Birbiriyle Olan Bağlarını Daha İyi Anlamamda Yardımcı Oldu, Çok Teşekkür Ederim…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar