Cumartesi, Kasım 15, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Panik Bozukluk ve Agorafobi: Korkunun Kıyısında Yaşamayı Öğrenmek

Korku, insanı hayatta tutan en eski duygulardan biridir. Bizi tehlikeye karşı uyarır, kaçmamızı ya da savaşmamızı sağlar. Ama bazen beden, ortada hiçbir tehlike yokken alarm verir; kalp hızla çarpar, nefes daralır, eller titrer… İşte o anlarda kişi, kendi bedeniyle bile savaşmaya başlar. Bu savaşın adı, çoğu zaman Panik Bozukluktur.

Panik bozukluk, kişinin beklenmedik anlarda yoğun bedensel belirtilerle gelen korku atakları yaşamasıdır. Çoğu zaman bu ataklar öylesine şiddetlidir ki, kişi “kalp krizi geçiriyorum”, “ölüyorum” ya da “deliriyorum” diye düşünür. Sonraki günlerde yeni bir atağın geleceği korkusuyla yaşamak, bedensel duyumlara sürekli kulak kabartmak ve o korkunun tekrarını beklemek… Zamanla bu durum, korkunun kendisinden korkma hâline dönüşür.

Agorafobi

Panik bozuklukla birlikte sık görülen bir tablo olan Agorafobi, panik atağın yaşanabileceği düşünülen ortamlardan uzak durma çabasıdır. Örneğin kişi, panik atağını bir otobüste yaşadıysa artık otobüse binmekten kaçınabilir. Sonra belki kalabalıklardan, sinema salonlarından, marketlerden… Bir süre sonra yalnız dışarı çıkmak bile imkânsız hâle gelir.

Bu kaçınma davranışı kısa vadede rahatlama getirse de, uzun vadede korkuyu besler. Çünkü kişi, her kaçtığı durumda “evet, orası gerçekten tehlikeliydi” mesajını kendi beynine verir. Zamanla güvenli alanı daralır, dünya küçülür. Korku, artık dış dünyadan çok, kişinin kendi zihninin içinde yaşar.

Bedenin Alarmı: Beyin Panik Moduna Nasıl Geçer?

Beyin, hayatta kalmamız için tasarlanmış karmaşık bir alarm sistemine sahiptir. Tehlike algıladığında amigdala devreye girer ve bedene “hazırlan” komutu verir. Kalp daha hızlı atar, nefes hızlanır, kaslar gerilir. Normalde bu sistem bizi korur. Ama panik bozuklukta, bu mekanizma gerçek bir tehdit olmadan devreye girer.

Kısacası beyin, hayalî bir tehdide karşı gerçek bir savaş başlatır. Ve kişi, kontrolü kaybettiğini hisseder. Bu deneyim o kadar sarsıcıdır ki, bir daha aynı şeyi yaşamaktan korkar. İşte bu nedenle panik, yalnızca bir atak değil; güven duygusunun sarsılmasıdır.

Zihin Ne Düşünürse, Beden Onu Yaşar

Panik bozuklukta en önemli rolü düşünceler oynar. Kişi bedensel bir duyumu —örneğin kalp çarpıntısını— “kalp krizi geçiriyorum” diye yorumladığında, beyin bu düşünceyi ciddiye alır ve daha çok adrenalin salgılar. Bu da kalp atışını daha da hızlandırır.

Sonuç olarak kendi korkusunu kendi bedeninde üretir. Bu kısır döngü, “korkunun korkusu” dediğimiz durumu yaratır. Zihin, bedenin sinyallerini yanlış yorumladıkça; beden de zihinle birlikte panik üretir.

Oysa bu bedensel tepkiler, aslında sadece korkunun dili — bize “tehlikede olabilirsin” diyen bir sistemin sesi.

Kontrol Kaybı Ve Güvensizlik

Psikodinamik yaklaşımlar, panik bozukluğun yalnızca fizyolojik değil, duygusal bir hikâyesi olduğunu söyler. Kimi zaman bu atakların ardında, bastırılmış öfke, terk edilme korkusu veya çocukluktan gelen güvensizlik duyguları bulunur. Kişi bilinçli olarak fark etmese de, bu duygular bedende yankılanır.

Panik atak, bir anlamda zihnin söyleyemediklerini bedenin dile getirme biçimidir. Kontrol kaybı korkusu, panik bozukluğun kalbinde yatar. Çünkü panik yaşayan biri için en korkutucu şey, bedeni ya da zihni üzerinde kontrolünü yitirme ihtimalidir. Bu yüzden panik, sadece “korkmak” değil; “kendini kaybetme” endişesidir.

Tedavi: Panik Öğrenilebilir, Korku Yeniden Öğretilebilir

İyi haber şu ki, panik bozukluk en iyi tedavi edilebilen anksiyete bozukluklarından biridir. Bugün Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), bu alanda en etkili yaklaşımlardan biri olarak kabul edilir. BDT’de amaç, kişinin bedensel duyumlarını yeniden anlamlandırmasıdır.

Terapist, danışanla birlikte “Bu bedensel tepki ne söylüyor?” sorusunun cevabını arar. Danışan, kalp çarpıntısını ölümün değil, kaygının doğal sonucu olarak görmeyi öğrenir. Bu farkındalık, döngüyü kırar.

Ayrıca maruz bırakma teknikleriyle kişi korktuğu durumlara küçük adımlarla yeniden yaklaşır. Zamanla beynin “tehlike” olarak gördüğü ortamlarda güvenli hissetmeyi yeniden öğrenir. Yani panik, bir öğrenmeyle ortaya çıkmışsa; yine bir öğrenmeyle çözülebilir.

Yaşam Kalitesi

Panik bozukluk ve agorafobi, kişinin yaşam alanını fiziksel olarak daraltsa da, asıl etkisini zihinsel olarak gösterir. “Yine olacak mı?” korkusu, kişinin gündelik yaşamını ele geçirir. İş yaşamı, ilişkiler, sosyal çevre… Her şey bu görünmez korkunun etrafında şekillenmeye başlar.

Oysa terapiyle birlikte kişi, yavaş yavaş korkunun içinde yaşamayı değil, onunla birlikte yaşamayı öğrenir. Bu noktada amaç korkuyu yok etmek değil, korkuyla sağlıklı bir ilişki kurmaktır. Çünkü korku, bazen de hayatın nabzıdır. Onu bastırmak yerine anlamak, bedeni yeniden güvenli bir yer hâline getirir.

Sonuç

Panik bozukluk ve agorafobi, yalnızca bir korku tepkisi değil; beynin güvenlik sisteminin hassaslaşmış bir yansımasıdır. Bu durum, bireyin yaşam alanını daraltsa da, aynı zamanda kendi iç dünyasına dönmesi için bir çağrıdır. Panik, zihnin “artık görmezden gelme” diyen bir uyarısıdır.

Beden, güvenlik sinyallerini abartılı biçimde üretirken aslında bir yeniden düzenleme çabasındadır. Nörobilimsel olarak, bu süreç amigdala, hipokampus ve prefrontal korteks arasındaki hassas dengenin geçici olarak bozulmasından kaynaklanır. Ancak iyileşme, bu sistemlerin yeniden uyumlanmasıyla mümkündür.

Panikle baş etmek, korkuyu bastırmak değil, onun dilini anlamaktır. Çünkü korku, bedensel bir düşman değil, zihnin derinliklerinden gelen bir bilgelik taşıyıcısıdır. İnsan, panikle savaşmayı bıraktığında, onun ardında saklı olan yaşam gücüyle karşılaşır.

Her panik atağı, kişinin kendi sınırlarını yeniden tanıdığı ve güven duygusunu yeniden inşa ettiği bir farkındalık anıdır. Dolayısıyla panik bozukluk bir zayıflık değil, dönüşüm sürecidir. Zihinle bedenin yeniden uzlaştığı, insanın kendi kırılganlığıyla barışmayı öğrendiği bir eşiktir. Çünkü bazen iyileşme, korkunun sustuğu yerde değil; onu dinlemeyi öğrendiğimiz anda başlar.

Rukiye Kepenek
Rukiye Kepenek
Rukiye Kepenek, çeşitli yerlerde stajyer olarak çalışarak deneyim elde etme fırsatı bulmuştur. Lisans eğitimini psikoloji alanında tamamlayan Kepenek, bilişsel ve davranışçı terapi, kısa süreli çözüm odaklı terapi, cinsel terapi, aile danışmanlığı ve objektif- projektif test uygulayıcı eğitimlerini tamamlayarak uzmanlaşmıştır. Şu anda da psikoloji ve kişisel gelişim alanlarında yazılar kaleme almaktadır. Psikolojiyi herkes için anlaşılır hale getirmek, bireylerin ruh sağlığını güçlendirmeye yönelik içerikler üretmeye devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar