Salı, Ağustos 5, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Öz-Yeterlilik: İnançların Günlük Yaşamdaki Gücü

İnsanlar sık sık daha disiplinli bir yaşam sürmek amacıyla kendilerine sözler verir. Ajanda tutmak, planlar yapmak, renkli kalemlerle hedefler belirlemek bu süreçte yaygın olarak başvurulan araçlardır. “Bugün erken kalkacağım”, “Bu akşam ders çalışacağım” ya da “Artık gece yatmadan önce telefonuma bakmayacağım” gibi niyetler tekrar edilir. Ancak, bu niyetler çoğu zaman davranışa dönüşmez. Alarm çaldığında ertele tuşuna basılır, yapılması gereken işe başlamadan önce sosyal medyada vakit geçirilir, yalnızca bir video izlenmek istenirken saatler ekran başında geçer. Ardından, verilen sözlerin neden tutulamadığına dair sorgulamalar başlar.

Bu durum yalnızca irade eksikliği ya da tembellikle açıklanamaz; daha derin bir psikolojik mekanizmanın işleyişine işaret eder. Albert Bandura, bu tutarsızlıkları açıklamak üzere “öz-yeterlilik” kavramını ortaya koymuştur. Öz-yeterlilik, bireyin belirli bir görevi başarıyla yerine getirebileceğine dair inancını ifade eder. Bu kavram, genel bir özgüven duygusundan farklı olarak, bir davranışı belirli bir anda gerçekleştirme kapasitesine ilişkin somut bir kişisel inançtır. “Bu işi yapabilirim” demek ile “Ben yeterliyim” demek arasında işlevsel bir fark bulunur; ilki harekete geçirirken, ikincisi yalnızca öznel bir değer hissi yaratır.

Ajandaya yazılan bir görevin yerine getirilememesi çoğu zaman “disiplinsizlik” biçiminde yorumlanır. Ancak Bandura’ya göre, bu tür davranışların temelinde, bireyin o eylemi gerçekleştirme kapasitesine ilişkin inancının zayıflığı yer alır. Sorun zaman yönetimi, dikkat eksikliği ya da uygun ortam yoksunluğu değildir. Aslında görevin üstesinden gelinebileceğine dair inancın eksikliğidir. Bu inanç yapısı psikolojide “öz-yeterlilik inancı” olarak adlandırılır ve dört ana kaynaktan beslenir: geçmiş başarı deneyimleri, başkalarının başardığını gözlemleme, çevreden alınan destekleyici geri bildirimler ve o anki duygusal-fizyolojik durum. Daha önce ertelenmiş bir görev başarıyla tamamlandıysa, zihin bu deneyimi “Bunu yine yapabilirim” şeklinde kodlar. Yarım bırakılan denemeler ya da olumsuz yargılar, bireyin aynı işe yeniden başlama olasılığını azaltır. Dolayısıyla mesele yalnızca plan yapma becerisi değil, planların hayata geçirilebileceğine dair duyulan inancın varlığıdır.

Özgüven mi Öz-Yeterlilik mi?

Özgüven ve öz-yeterlilik kavramları sıklıkla birbirinin yerine kullanılsa da, ikisinin işlev ve köken bakımından önemli farkları vardır. Özgüven, bireyin kendine dair genel bir olumlu değerlendirme halidir: “Ben değerliyim, yeterliyim.” Öz-yeterlilik ise belirli bir görev ya da davranışa yönelik inancı ifade eder: “Bu işi yapabilirim.”

Bandura’nın tanımıyla öz-yeterlilik, belirli bir davranışı başarıyla gerçekleştirme kapasitesine duyulan inançtır. “Bu sınavı geçebilirim”, “Sabah kalkıp çalışabilirim” ya da “Yeni bir alışkanlık geliştirebilirim” gibi düşünceler, bireyin geçmiş deneyimleri ve başarıları tarafından şekillenir.

Bu inanç yapısı, zihinsel süreçlerde “yapabilirim” ve “yapamam” yönünde iki ayrı içsel arşiv oluşmasına neden olur. Her davranış, bu arşivlerden birine yeni bir veri ekler. Örneğin, erken kalkıp spor yapan biri, “yapabilirim” inancını destekleyen somut bir kanıt üretmiş olurken; ertelenen görevler, “yapamam” inancını besler. Zamanla biriken bu kayıtlar, bireyin hangi davranışlara daha kolay yöneldiğini belirler. Bandura’ya göre küçük çaplı başarılar bile öz-yeterlilik inancını pekiştirerek eyleme geçmeyi kolaylaştırır.

Kısır Döngüyü Kırmak: Öz-Yeterliliği Güçlendirmeye Yönelik Dört Öneri

Bu kısır döngüyü kırmak ve öz-yeterliliği desteklemek amacıyla bazı temel öneriler dikkate alınabilir:

1. Net ve somut hedefler koymak
“Daha disiplinli olacağım” gibi soyut ifadeler yerine “Sabah kalkınca beş dakika yoga yapacağım” gibi ölçülebilir ve ulaşılabilir hedeflerin belirlenmesi, inancı pekiştirmede daha etkili olabilir.

2. Ulaşılabilir ama zorlayıcı hedefler belirlemek
Hedefler çok kolay olduğunda zihin onları önemsizleştirebilir; çok zor olduğunda ise başarısızlık beklentisi gelişebilir. Bu nedenle, bireyin kapasitesini hafifçe zorlayan hedefler daha motive edici ve inanç geliştirici olabilir.

3. Küçük başarıları görünür hâle getirmek
Ajandada görevlerin üzerine tik atmak ya da küçük başarıları not almak gibi gözlemlenebilir küçük davranışlar, “yapabilirim” inancını somut kanıtlarla besler.

4. Sosyal destek ve destekleyici geri bildirimlerden yararlanmak
Çevresel destek ve cesaret verici geri bildirimler, içsel inancı güçlendirerek eylemi kolaylaştırır.

Sonuç

Öz-yeterlilik yalnızca bir inanç yapısı değil, bireyin davranışlarını yönlendiren temel bir mekanizmadır. Küçük başarıların birikimi, kişisel gelişimin ve kalıcı değişimin yapıtaşlarını oluşturur. Tutarlı ve tekrarlanan eylemler, benlik algısını güçlendirerek özgüven gelişimini destekler ve yeni kimliklerin oluşumunu sağlar. Bu nedenle, öz-yeterliliği bilinçli biçimde desteklemek yalnızca hedeflere ulaşmayı değil; aynı zamanda bireyin kendi potansiyeline olan güvenini artırmayı mümkün kılar. Değişim, bu inancın sürdürülebilirliğiyle mümkündür.

Kaynakça

Arseven, A. (2016). Öz yeterlilik: Bir kavram analizi. Electronic Turkish Studies, 11(19), 63-80.
Bandura, A. (1997). Self-efficacy: The exercise of control. New York: W.H. Freeman.
Bandura, A. (1977). Self-efficacy: Toward a unifying theory of behavioral change. Psychological Review, 84(2), 191–215. (s. 195-198).

Kübra Altın
Kübra Altın
Kübra Altın TOBB ETÜ psikoloji lisans programını bitirerek psikolog ünvanı almaya hak kazanmıştır. Akademik ve psikolojik danışmanlık alanlarında pek çok deneyim sahibidir. Akademik anlamada bilişsel alanda çalışmalara dahil olmuştur. Terapi alanında ise Varoluşçu terapi psikodinamik terapiyi benimsemektedir. Hayatımızın içinde bulunan her türlü konu üzerine düşünmekte ve psikolog kimliği ile düşüncelerini yazıya aktarmaya devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar