Çarşamba, Haziran 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Oversharing Nedir, Neden Yapıyoruz?

“Görünmezsen Varsın Sayılmazsın” Çağında Paylaşımın Sosyal Oyunu

Artık günümüz dünyasında neredeyse her şey her alanda paylaşılır oldu. Sabah kahvesini içmeden story atmayanlar, yediği simidi bile estetik bir açıyla paylaşanlar… Ya da yeni tanıştığı birine hayatının her ayrıntısını anlatan insanlar. Sen de bazen kendini bir story atmadan ya da ifade etmeden duramıyor gibi hissediyor musun? İşte bu “her şeyi gösterme ve anlatma” hali bir tesadüf değil.

Oversharing, yani gereğinden fazla kişisel bilgi paylaşma durumu, aslında dijital kültürle gündelik hayata da yansıyan ve insanla iç içe geçmiş bir şey. Görünürlük, sosyal medya algoritmalarının da etkisiyle, adeta bir sosyal sermayeye dönüştü. Ne kadar aktifsin, o kadar “var”sın gibi. Ama buradaki varoluş, biraz “görünüyorsan yaşıyorsun” haline dönüştü.

Sabah işe giderken metroda story atan, öğle yemeğinde ne yediğini paylaşan, gece yatmadan önce “uyuyamıyorum ya” yazan arkadaşın var ya… Belki de o sadece bir şeyleri dışa vurmaya çalışıyor, yalnız hissetmemek için kendini görünür kılıyor. Ama o görünürlük bazen o kadar yüzeysel ki, kimse kimseye gerçekten “nasılsın” diye sormuyor.

Fazla Paylaşmak mı? Yoksa Gerçekten Bağ Kurmak mı?

Oversharing aslında sadece bir paylaşım çılgınlığı değil, duygusal bir boşaltım şekli. Yakın çevresinde kendisini ifade etme fırsatı bulamayan herkes, iş hayatında veya gündelik yaşam sırasında kendisini hayatıyla alakalı olur olmadık içerikleri paylaşıp anlatırken bulur. Düşünsene; bazen içini dökecek kimseyi bulamayınca kendini X’e, story’lere ya da blog yazılarına döküyorsun. Belki de sadece biri görsün istiyorsun. Yalnızlığını biri fark etsin. Ya da kendini bile yeni tanıdığın birine tüm geçmişini anlatırken buluyorsun. “Niye anlattım şimdi ben bunları ya?” dediğin o anları düşün.

Bu davranışların arkasında bazen farkında olmadığımız duygular yatıyor: Yetersizlik hissi, onaylanma ihtiyacı, görünme arzusu. Ve tabii ki bir klasik: çocukluktan gelen ilgi açlığı.

Ama burada önemli bir şey var: Bu paylaşımlar geçici bir rahatlama sağlıyor, evet. Ama genellikle kalıcı bir çözüm olmuyor. Hani o gönderiyi atıp sonra “keşke silseydim” diyorsun ya, işte o pişmanlık da bu durumun bir parçası.

Gerçek Yakınlık Böyle mi Kurulur?

Hayır. Aslında ne kadar çok şey paylaşırsan, o kadar anlaşılıyorsun diye bir şey yok. Hatta bazen fazla paylaşmak, ilişkilerde kafa karışıklığına bile yol açıyor. Çünkü karşındaki insan seni tanımadan, sen ona kendi en derinlerini açıyorsun. Bu da bağ kurma yerine, tersine bir mesafelenmeye sebep olabiliyor.

Gerçek bağ kurma daha az ama daha anlamlı paylaşımlarla kurulur. Sınırlarla. Dengeyle. Her şeyini herkesle paylaşmak, samimiyet değil bazen sadece korunmasızlık oluyor. Ve maalesef sosyal medya seni çoğu zaman sadece “izliyor”. Dinlemiyor. Anlamıyor. Yanına gelmiyor. Sadece bakıyor.

Günlük Hayattan Örnekler

Günlük hayattan örneklerle düşünelim biraz:

Mesela sabah uyandın, yüzünü bile yıkamadan “günaydın dostlarım” story’si… Ya da patronun azıcık sinirlendi diye bunu 15 parçalık bir X dizisine dökmek. Bunlar birer rahatlama yöntemi gibi ama bir süre sonra bu alışkanlık haline geliyor. Sonra fark ediyorsun ki artık sadece yaşamakla kalmıyorsun, her anını birilerine “sunmak” zorunda hissediyorsun.

Arkadaşınla buluştuğunda göz göze gelmeden 10 dakika boyunca kahveni çekiyorsun, sonra da “neden hiçbir şey derin değil” diyorsun. E çünkü paylaşırken yaşayamıyoruz ki.

Peki Çözüm Ne?

Terapi. Evet, gerçekten.

Terapi, bu karmaşık dünyada kendimizi ifade etmek, anlaşılmak ve en önemlisi kendimizi anlamak için güvenli bir liman sunar. Sosyal medyada ya da günlük hayatımızda bazen o kadar çok şey paylaşıyoruz ki, paylaştığımızın aslında ne kadarını gerçekten fark ediyoruz? Terapi sürecinde, paylaşımlarının ardındaki “neden”leri keşfedersin. Mesela neden o an o duygunu paylaşmak istedin? Gerçekten bu duyguyu paylaşmak mı istiyorsun, yoksa sadece birileri tarafından görülme ihtiyacın mı var? Bu farkındalık, sınırlarını koymanı sağlar.

Çünkü bazen biz, gerçekten duyguları yaşamak ve anlamak yerine, onları dışa vurma yoluyla rahatlamaya çalışıyoruz. Terapi, sana hissetmenin ve anlamanın önemini hatırlatır. Duygularını sadece “boşaltmak” değil, onlarla bağ kurma ve onları yönetmek için bir alan açar. Bu süreçte öğrenirsin ki, bazen susmak, derin düşünmek ya da o duyguyu sadece doğru kişiye anlatmak, oversharingten çok daha değerlidir.

Kendine Sor: Neden Paylaşıyorum?

Her paylaşılan cümle, bir bağ kurma çabası olmayabilir. Bazen sadece içimizdeki karmaşayı bir yere dökme ihtiyacıdır. Bunu yapmak da doğal, hatta gereklidir. Ancak bazen aşırı açıldığımızda, sonradan pişmanlık duyabiliriz. “Acaba bunu niye paylaştım?”, “Beni böyle gören insanlar ne düşünür?” gibi sorular kafamızda dönmeye başlar.

İşte tam bu noktada, bir adım geri çekilip derin bir nefes almak önemlidir. Kendine şu soruyu sorabilirsin: “Bunu neden paylaşıyorum?” Bu basit ama güçlü soru, motivasyonunu ve duygusal ihtiyaçlarını anlamana yardımcı olur. Paylaşımın altında yatan dürtü bir destek arayışı mı, bir onaylanma ihtiyacı mı, yoksa sadece anlık bir rahatlama mı?

Sonuç: Sınırların Değeridir

Sonuç olarak, paylaşımın bir ifade biçimi olduğunu kabul et, ama kendine de şunu hatırlat: Senin sınırların, senin değerindir. Onları korudukça, hem kendine hem de ilişkilerine daha sağlam ve anlamlı bir temel atarsın.

Alıntılar

Hoffman, D. L., & Novak, T. P. (2018). Digital marketing and consumer behavior. Journal of Interactive Marketing, 42, 38-49. https://doi.org/10.1016/j.intmar.2018.07.004

Nazenin Fırat
Nazenin Fırat
Nazenin Fırat, Ankara’da psikoloji ve sosyoloji alanlarında çift anadal yaparak eğitimini tamamlamış bir psikolog ve sosyologdur. Stres yönetimi, bilişsel tedavi, yas ve travma terapileri üzerine uzmanlaşırken, toplumsal dinamikleri sosyolojik bir bakış açısıyla ele alır. Şu an Psikoloji Times UK&TR dergisinde ve kendi internet sitesinde psikoloji, sosyoloji ve kişisel gelişim üzerine yazılar paylaşmaktadır. Amacı, bireysel ve toplumsal farkındalığı artırarak insanlara kendilerini ve çevrelerini daha iyi anlama fırsatı sunmaktır. Bilimi herkes için erişilebilir kılmaya inanır ve bu doğrultuda üretmeye, paylaşmaya devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar