Perşembe, Eylül 25, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Online Yalanların Perde Arkası: İnternet Üzerinden Munchausen Sendromu

İnternetin insan hayatına girmesiyle birlikte, bireylerin bir maske ardına saklanması çok daha kolay hâle geldi. Dijital dünya, kişilere kimliklerini yeniden inşa etme ve kendilerini istedikleri gibi sunma özgürlüğü tanıdı. Bu durum, bazı bireylerin kendilerini yaratıcı bir biçimde ifade etmelerine olanak sağlarken, bazıları için ise manipülatif davranışların ortaya çıkmasına zemin hazırladı.

Bu duruma çarpıcı bir örnek, 2013 yılında genç bir Avustralyalı kadın olan Belle Gibson üzerinden yaşandı. Belle, sosyal medyada kendisini kanserle mücadele eden biri olarak tanıtmaya başladı. Hikâyesi kısa sürede yayıldı; zorluklarla dolu yaşam mücadelesi, takipçilerine umut ve ilham verdi. Kanser tedavisi sırasında uyguladığı doğal yöntemler ve sağlıklı yaşam tüyolarıyla binlerce kişinin hayatına dokundu.

O kadar etkili oldu ki, milyonlarca takipçiye ulaştı, bağışlar toplandı ve hatta bir kitabı yayımlandı. Ancak birkaç yıl sonra, bu umut dolu hikâyenin aslında bir yalandan ibaret olduğu ortaya çıktı. Belle Gibson’ın hiç kanser hastası olmadığı anlaşıldı (60 Minutes Australia, 2025). İnsanların güvenini kötüye kullanan bu sahtekârlık, dijital dünyanın karanlık yüzünü gözler önüne serdi. Belle’nin hikâyesi, İnternet üzerinden Munchausen Sendromu olgusunun, ne kadar büyük toplumsal zararlar doğurabileceğinin en çarpıcı örneklerinden biri olarak kayıtlara geçti.

İnternet Üzerinden Munchausen Sendromu Nedir?

İnternet üzerinden Munchausen Sendromu, kişinin internet ortamında – sosyal medya, bloglar, forumlar gibi platformlarda – gerçekliği gittikçe zorlayan bir dizi dramatik, neredeyse ölümcül hastalık ve iyileşme hikayesiyle dikkat çekmeye çalışması durumu olarak tanımlanmıştır (Pulman ve Taylor, 2012).

Amaç genellikle dikkat çekmek, empati toplamak ya da sosyal medya üzerinden maddi veya manevi destek görmektir. DSM-5 gibi psikiyatrik tanı sistemlerinde henüz resmi olarak yer almamaktadır. Yapay hastalık bozuklukları (factitious disorder) çatısı altında değerlendirilebilir.

Yapay bozuklukta kişi, kendi yaşamında belirtiler hakkında yalan söylerken, İnternet üzerinden Munchausen Sendromu’nda bu rol dijital dünyada oynanır. Kişi kendini kronik hasta, kanser hastası, ağır engelli ya da ölümcül bir hastalıkla mücadele eden biri olarak tanıtarak geniş kitlelerin sempatisini kazanmayı hedefler.

2000’li yılların başından itibaren incelenmeye başlanan ve önemi günümüzde gittikçe büyüyen bu sendrom üzerine yeterli çalışma yapılmamıştır.

Psikolojik ve Sosyal Etkenler

Peki bu sendrom nasıl ortaya çıkıyor? İnternet üzerinden Munchausen Sendromu’nun ortaya çıkmasında çeşitli psikolojik ve sosyal etkenler bulunmaktadır. Yapay bozuklukla benzer motivasyonlara sahip olduğu belirtilmiştir bu nedenle yüksek oranda eş zamanlı görülmektedirler.

Bu motivasyonlar genel olarak çocukluk döneminde yaşanmış travmalar veya ihmal, zayıf benlik algısı gibi psikolojik eksikliklere sahip olması ve kişinin sahte hikaye üreterek bu eksikliklerini tamamlamaya çalışması olarak tanımlanmıştır (Lawlor, 2018).

Dijital platformların anonimliği ve sınırlarının belirsizliği, kişinin gerçek kimliğinden uzaklaşarak istediği rolü üstlenmesini kolaylaştırır.

Sosyal Medya ve Sahte Hastalık Hikâyeleri

Sosyal medyada benzer şekilde, sahte kanser hikâyeleri anlatan bloglar, ölümcül hastalıklarla mücadele eden çocukların öykülerini paylaşan sahte hesaplar ya da engelli olduklarını iddia eden ancak gerçekte hasta olmayan kişiler sıkça karşılaşılmaktadır. Bunlar, genellikle dikkat ve sempati çekmek için oluşturulan yapay hikâyelerdir.

Öte yandan, dijital destek gruplarında bu tür sahte hastaların varlığı, gerçek hastaların ve hasta yakınlarının güven duygusunu zedeler. Sahte hikâyeler, çevrimiçi gruplarda güvensizlik yaratır ve ihtiyaç sahiplerine yardım ulaştırmayı zorlaştırır (Lawlor, 2018).

Belle Gibson ve Amanda Riley Vakaları

İnternet üzerinden Munchausen Sendromu’na dair en çok bilinen örneklerden biri, yukarıda bahsettiğimiz Avustralyalı sağlık fenomeni Belle Gibson’dır.

Aynı etkiyi yaratmış bir başka örnek de Amerikalı fenomen, Amanda Riley’dir. Amanda Riley, 2010’lu yıllarda sosyal medyada kendisini kanser hastası olarak tanıtarak geniş kitlelerin sempatisini kazandı ve çeşitli platformlardan bağış topladı.

Saçını kazıttı, sahte tıbbi belgeler düzenledi, kemoterapi gördüğünü iddia etti ve blog ile sosyal medya üzerinden detaylı “hastalık hikâyeleri” paylaştı. Gerçekte ise hiçbir hastalığı yoktu. 2021 yılında dolandırıcılık suçunu kabul etti ve 2022’de 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı (Louallen, 2025).

Sonuç: Dijital Dünyanın Karanlık Yüzü

Sonuç olarak İnternet üzerinden Munchausen Sendromu, dijital çağın sunduğu anonimite ve esnekliğin bir yan etkisi olarak ortaya çıkan yeni bir psikolojik sorundur.

Belle Gibson ve Amanda Riley gibi vakalar, İnternet üzerinden Munchausen Sendromu’nun ne denli güçlü bir manipülasyon aracı hâline gelebileceğini açıkça göstermektedir.

Sahte hastalık hikâyeleri üzerinden sempati toplama, maddi kazanç elde etme ve sosyal statü edinme çabaları, yalnızca bireysel düzeyde değil, toplumsal düzeyde de ciddi güven kayıplarına yol açmaktadır.

İnternet üzerinden Munchausen Sendromu, sadece bireylerin değil, toplulukların ve sağlık sistemlerinin de dikkat etmesi gereken bir durumdur. Bu nedenle farkındalık yaratmak, dijital platformlarda dürüstlüğü ve etik kullanımı desteklemek aynı zamanda bu alanda bilimsel çalışmaları sürdürmek büyük önem taşımaktadır.

KAYNAKÇA

60 Minutes Australia. (2025, February 17). Unmasking Belle Gibson: The real story of the infamous wellness scammer | 60 Minutes Australia. YouTube. https://www.youtube.com/watch?v=fahOX8VBXCc
Lawlor, A. (2018). Factitious disorder and its online variant Munchausen by Internet: understanding motivation and its impact on online users to develop a detection method.
Louallen, D. (2025, January 31). Woman who scammed thousands with fake cancer story subject of new ABC News Studios docuseries. ABC News. https://abcnews.go.com/US/woman-scammed-thousands-fake-cancer-story-subject-new/story?id=113518018
Pulman, A., & Taylor, J. (2012). Munchausen by internet: current research and future directions. Journal of Medical Internet Research, 14(4), e2011

İlayda Böke
İlayda Böke
İlayda Böke, klinik psikoloji ve Bilişsel Davranışçı Terapi alanlarında akademik anlamda kendini geliştirmeye özen göstermiştir. Lisans eğitimini psikoloji, yüksek lisans eğitimini ise klinik psikoloji alanında tamamlayan Böke, yüksek lisans tezini erişkin psikolojisi üzerine yoğunlaştırarak Genç Yetişkinlerde Kendine Zarar Verme Davranışı, Aleksitimi ve Dürtüselik konusunu incelemiştir. Halen sosyoloji eğitimi almaya devam eden Böke, klinik psikolojiyi sosyolojik ve kültürel bir perspektiften ele almayı yazılarında ana odak noktası haline getirmiştir. Alanla ilgili çeşitli gönüllülük ve klinik deneyime sahip olan Böke, bu deneyimlerini akademik çalışmalarla birleştirerek psikoloji bilimine gerçekçi bir bakış açısı sunmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar