Bazı insanlar neden sürekli terk ediliyormuş gibi hisseder? Ve neden bazıları, sevilmeye başladıkları anda bile kaybetme senaryoları kurmaya başlar?
Birlikte olduğun kişi mesajlara biraz geç cevap verdiğinde zihninde şu cümle yankılanıyorsa:
“Kesin bir şey oldu. Galiba yine gidiyor…”
Bu yazı tam da senin içindeki o kırılgan çocukla ilgili olabilir.
Terk Edilme Şeması: Giden Herkes Aynı Yere Dokunur
Şema Terapi kuramcısı Jeffrey Young’a göre, terk edilme şeması çocuklukta, özellikle de duygusal olarak istikrarsız ya da mesafeli bir bakım verenle kurulan ilişkide gelişir. Sevgi geldiğinde kalıcı olmamıştır. O yüzden yetişkinlikte biri yaklaşınca, iç ses şöyle der:
“Birazdan gidecek. Bu mutluluk fazla bile sürdü.”
Ve zihnin, bu korkuya uygun senaryolar üretmeye başlar:
- “Çok yoğunum dedi. Yoksa soğudu mu?”
- “Bugün ilk defa sarılmadı. Bitti galiba.”
- “Beni sevmekten vazgeçti.”
Aslında kimse bir şey yapmamıştır. Ama geçmiş, zihninde bugünü yeniden yazmaya başlamıştır.
Bağlanma Stilleri: Sevgiye Güvenmek Herkes İçin Kolay Değildir
Bowlby’nin kuramı, bağlanma stilimizin ilişkide nasıl davrandığımızı belirlediğini söyler. Özellikle kaygılı bağlanan bireyler, sevgiyi sürekli test eder. Çünkü içten içe buna layık olduklarına inanmazlar.
Araştırmalar da bunu destekliyor. 2018’de Journal of Personality’de yayımlanan bir çalışmada, kaygılı bağlanan kişilerin, partnerlerinden gelen küçük duygusal uzaklıkları bile büyük tehdit gibi algıladığı bulundu.
Yani:
- Partnerin yorgunsa = Beni artık sevmiyor
- Sessizse = Kesin uzaklaşıyor
- Plan yapmadıysa = Artık istemiyor
Beyin, geçmişteki terk edilme korkusunu bugünkü ilişkinin içine sızdırır. Ve sen hiç yaşanmamış bir terk edilişe, daha yaşanmadan üzülmeye başlarsın.
Savunma Mekanizmaları: Gitmesin Diye Önden Gönderiyoruz
Terk edilmekten korkan biri, bazen en önce terk eden olur. Bu fark edilmeden yapılan bir savunmadır:
“Ben üzülmeden önce, sen git.”
Bu davranış, çoğu zaman şu mekanizmaların etkisindedir:
- Yansıtma (Projection): Kendi korkusunu karşı tarafa yükler.
“O benden uzaklaşmak istiyor” (Halbuki kendi içindeki değersizlik hissi konuşur.) - Kendini Gerçekleştiren Kehanet: Korktuğun şeyin olmasını hızlandırırsın.
“Nasıl olsa terk edeceksin” diyerek karşı tarafı uzaklaştırırsın.
Ve bu duygusal döngü, her ilişkide aynı şekilde yeniden yaşanır. Yeni biri gelir, umut artar, yakınlık kurulur… Sonra beyin “şimdi kaybedeceğiz” diyerek alarm verir. Ve kişi, gitmeden gitmiş olur.
Sürekli Aynı Kişilere Çekilmek: Travmayı Yeniden Yazma Arzusu
Psikoterapist Harville Hendrix’in “imago” kuramı bunu çok güzel açıklar:
Çocukken eksik kalan sevgiyi tamamlamak için, bilinçdışı zihnimiz o eksikliği yeniden yaşatacak kişilere çekilir. Ulaşılmaz, soğuk, gelgitli kişiler bu yüzden caziptir. Çünkü o yarım kalan hikâyeyi nihayet tamamlamak isteriz.
Ama o hikâye, her seferinde aynı yerden kırılır.
Peki Ne Yapılabilir?
Terk edilme korkusu bir kader değil, fark edilip dönüştürülebilecek bir duygusal mirastır.
- Bağlanma stilini öğren, sonra duygularını yeniden adlandır
Google’da “bağlanma stilleri testi” yapabilir, terapist eşliğinde kendi bağlanma kalıbını anlamlandırabilirsin. - Duyguların gerçeklik olmadığını kendine hatırlat
“Şu an olan şey mi canımı yakıyor, yoksa geçmişte kalan bir iz mi tetiklendi?” diye sor. - İçsel çocuğunu iyileştirmek için yazma çalışmaları yap
“O zaman seni kim bırakmıştı? Ve sana kim ‘Kalacağım’ demeliydi ama demedi?” sorusunu yaz. - Tetikleyicileri fark et, kaçınmak yerine kalmayı dene
“Şu an yalnız hissediyorum ama bu beni terk ettikleri anlamına gelmez” gibi cümlelerle duyguyu adlandır. - Kaotik değil, güvenli ilişkiler kurmayı öğren
Sana huzur veren biriyle 2 haftalık iletişim denemesi yap. - Profesyonel destek al
Şema terapi, bağlanma temelli terapi veya içsel çocuk çalışmaları yapan bir psikologla görüşmeyi düşünebilirsin.
Gerçekten Terk mi Ediliyorsun, Yoksa Korkun mu Seni Yalnız Bırakıyor?
Terk edilme korkusu, çoğu zaman yaşanandan çok, yaşanmasından korkulan bir senaryodur.
Ve zihin, bu senaryoyu gerçekmiş gibi yaşamaya başlar.
Bu bir tesadüf değil, çözülmemiş bir yaradır.
Aynı hikâyeye sahip çıkmadıkça, sonunu da değiştiremezsin.
Kendine Not
Terk edilme korkusu, yalnız kalmaktan değil; sevildiğinde bile o sevgiyi hak etmediğini düşünmekten doğar.
Ama unutma:
Sen sevgiye muhtaç bir çocuk değilsin artık.
Bugün, kendi yanında durabilecek bir yetişkinsin.
Ve biri gitmeye karar verirse…
Bu seni tanımsız bırakmaz.
Çünkü sen artık, kendi hikâyenin yazarı sensin.
Ve bu kez, yarım kalan hiçbir şeyi başkası tamamlamak zorunda değil.
Bu kez, kendin için kalmayı seçebilirsin.
Kendine iyi davran.
Kaynakça
- Bowlby, J. (1988). A Secure Base: Parent-Child Attachment and Healthy Human Development. Basic Books.
- Young, J. E., Klosko, J. S., & Weishaar, M. E. (2003). Schema Therapy: A Practitioner’s Guide. Guilford Press.
- Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2007). Attachment in Adulthood: Structure, Dynamics, and Change. Guilford Press.
- Lemay, E. P., & Clark, M. S. (2008). How the head liberates the heart: Projection of communal responsiveness guides relationship promotion. Journal of Personality and Social Psychology.