Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Neden Başlayamıyoruz? Ertelemenin Psikolojisi

Giriş

Bir işin başına otururuz. Zihnimizle oradayızdır ama bedenimiz kıpır kıpır başka şeyler arar. Sosyal medya, gereksiz temizlikler, birden hatırlanan mesajlar… Başlamak üzereyken hep başka bir “öncelik” çıkar. Saat ilerler, gün biter. İçimizde ince bir pişmanlık, ama yine de “yarın başlarım” diyerek geçiştiririz.

Erteleme, yüzeyde sıradan bir zaman yönetimi problemi gibi görünse de, aslında bireyin benliğiyle kurduğu ilişkinin kırılgan bir göstergesidir. Çünkü erteleme, sadece işleri değil, kişinin kendisini de askıya alır. Bazen korkular, bazen değersizlik hissi, bazen geçmişte açılmış ama hâlâ kapanmamış duygusal dosyalar… Ve biz, bu yığınların içinde bir göreve değil; çoğu zaman kendimize başlamaktan kaçarız.

Ertelemenin Sessiz Çığlığı: “Yeterli Değilim”

Ertelemenin ardında genellikle şu düşünceler aktiftir: “Ya yeterince iyi olmazsa?” Bu düşünceler çoğunlukla bilinçli zihne gelmez, çoğunlukla geçmişte yaralanmış bir benliğin yankısıdır. Belki çocukken yaptığı bir hata yüzünden azarlanmış, belki çabası görülmemiş ya da karşılaştırmalarla ezilmiş bir iç çocuk konuşur içimizde: “Ne yaparsam yapayım yine eksik olacak.” Bu iç ses yüzünden kişi, başlamanın bile bir tehdit olduğuna inanır. Çünkü başlamak, görünür olmak, yargılanabilir hâle gelmek demektir. Bir işi yapmaya başlamak, aynı zamanda bir iddiada bulunmaktır: “Ben bunu yapabilirim.” Ancak kişi kendine bunu söyleyemiyorsa, ertelemek daha “güvenli” bir sığınak olur. Ve bu noktada erteleme artık sadece bir alışkanlık değil, bir savunma mekanizmasıdır. Kişi aslında görevi değil, kendisiyle yüzleşmeyi erteliyordur.

Zaman Geçmez, Biz Kaçarız

Zaman hep akar, ama biz zamanın içinde kalmak yerine ondan kaçarız. Saat işlemeye devam ederken biz zihnimizde başka “öncelikler” yaratır, bazen fiziksel ama çoğu zaman duygusal olarak o işten uzaklaşırız.

Bir işe başlamak istersin ama başlamadan önce kaygı/korku duygularını yoğun yaşayarak kendinize ‘’Şimdi yapmam gerekmiyor, biraz daha oyalanabilirim.” Diyerek bu duruma girmemek için ertelersiniz. Bu kaçış, kısa vadede bir rahatlama getirir. Ancak uzun vadede bu rahatlık, yerini suçluluk ve kendinden utanmaya bırakır. Bu şekilde devam ettikçe de özsaygı da azalır ve yine bu durumlara girmemek için ertelersiniz. Aslında kişi farkında olmadan kendi değersizlik inancını besleyen bir kısır döngünün içinde yaşamaya başlar.

“Yarın”ın Psikolojisi: Zihnin Uydurduğu Konfor

“Yarın yaparım.” Bu cümle ilk duyulduğunda umut verir. Oysa çoğu zaman bu, zihnin bizi kandırma biçimidir. Çünkü ertelenen şey aslında zaman değil, yüzleşmektir. Ve yarın geldiğinde zihnimiz yine aynı bahaneyi bulur. “Bugün yeterince hazır değilim. Zaten kafam dağınık, nasıl olsa iyi yapamayacağım. İlham gelmeden bir işe başlamak saçma olur. vb.’’

Zihin, erteleme için sayısız neden bulur. Ama aslında olan şudur: Kişi, kendisiyle ilgili bazı acı inançlarla yüzleşmek istemiyordur. Yetersizlik, değersizlik, başarısızlık korkusu, eleştirilme kaygısı… Tüm bunlar zihinsel değil, duygusal yüklerdir. Ve kişi bu duyguları hissetmemek için “mantıklı” bahaneler üretir.

Ertelemeyi Önlemek Değil, Anlamak

Pek çok kişi ertelememek için önlem alır: Daha sıkı planlar yapar, daha erken kalkar, telefonunu kapatır. Ama bu önlemler çoğu zaman kalıcı olmaz. Çünkü davranış değişikliği, duygu farkındalığı olmadan yüzeyde kalır. Oysa erteleme bir düşman değil, bir mesajdır. Kişi ertelediğinde “neden” sorusunu kendini anlamaya yönelik sormalıdır. “Bu işe başlamak bana ne hissettiriyor? Başladığımda neyin ortaya çıkmasından korkuyorum? Bunu yapamazsam, kendimle ilgili hangi inancım yeniden doğrulanacak?’’ gibi mantığına değil duygularına odaklı sorular sormalı.  

Ertelemeyle baş etmek, zihni değil, kalbi dinlemeyi gerektirir. Çünkü çoğu zaman mesele yazıyı yazmak değil, o yazıyı yazarken hissedilecek olan “yetersizlik” duygusudur. Kişi bunu görebildiğinde, artık davranışı değil duyguyu dönüştürmeye başlar.

Küçük Başlangıçlar, Gerçek Dönüşümler

Ertelemenin panzehiri büyük kararlar değil, küçük adımlardır. Zihin “tamamını yap” diye bağırırken, siz sadece ilk adımı atın. Çünkü her hareket, bir inanç yaratır. Ve yapılan her küçük iş, beyninize şu mesajı gönderir: “Bak, yapabiliyorsun.” Bu adımlar zamanla birleşir ve kişi kendi gözünde yeniden “başlayan biri” olmaya başlar. Özgüven dışarıdan gelen bir övgü değil, kendi deneyimimizle içselleştirdiğimiz bir gerçek olur. 

İlk paragraf, ilk dakikalık meditasyon, ilk egzersiz, ilk telefon görüşmesi… Hepsi bir zincirin halkasıdır. Ve zincirin gücü, en küçük halkayla başlar.

Kendine Kızmak Değil, Kendine Yaklaşmak

Erteleme yüzünden kendine kızmak kolaydır. Ama bu sadece döngüyü daha da güçlendirir. Çünkü kişi kendini cezalandırdıkça, içsel değersizlik daha da derinleşir. Oysa “Şu an zorlanıyor olabilirim ama bu beni tembel yapmaz. Ertelemek bir sorun, ama ben bu sorunla başa çıkabilecek biriyim. Yeniden başlamak, hâlâ mümkün.’’ gibi sadece şefkatli bir ses gerekir.

Erteleme, geçmişten gelen bir savunmadır. Ama her savunma gibi, fark edilip anlaşılırsa artık korunmaya değil, dönüşmeye başlar. Ve kişi kendi erteleyen yanına kızmak yerine, onun neyi korumaya çalıştığını sorarsa iyileşme başlar.

Son Söz: Zamanı Değil, Kendini Kazanmak

Bazı insanlar hayatlarını “yarın” yaşar. Sürekli hazırlanırlar ama asla başlamazlar. Sürekli düşünürler ama harekete geçemezler. Çünkü asıl mesele zaman değil, cesarettir. Kendine yaklaşma, kendine inanma ve içindeki kırılgan sesleri duymayı göze almadıkça, hiçbir ajanda seni gerçekten değiştiremez.

Bugün, belki çok küçük bir şey yaparsın. Belki sadece bu yazıyı sonuna kadar okursun. Belki sadece “Evet, ben de böyle hissediyorum.” dersin. Ama bu da bir adımdır. Ve unutma:

‘’Zaman seni beklemiyor. Ama sen, artık kendini beklemek zorunda değilsin.’’

Rukiye Kepenek
Rukiye Kepenek
Rukiye Kepenek, çeşitli yerlerde stajyer olarak çalışarak deneyim elde etme fırsatı bulmuştur. Lisans eğitimini psikoloji alanında tamamlayan Kepenek, bilişsel ve davranışçı terapi, kısa süreli çözüm odaklı terapi, cinsel terapi, aile danışmanlığı ve objektif- projektif test uygulayıcı eğitimlerini tamamlayarak uzmanlaşmıştır. Şu anda da psikoloji ve kişisel gelişim alanlarında yazılar kaleme almaktadır. Psikolojiyi herkes için anlaşılır hale getirmek, bireylerin ruh sağlığını güçlendirmeye yönelik içerikler üretmeye devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar