Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

NARSİSTİK İLİŞKİLERDE GÖRÜNÜRLÜK VE SIKIŞAN BENLİK

Narsizm seni görüyorum!

‘‘Yemeğe çıktığımız bir gece üşüdüğümü fark etti ve ceketini verdi, ben de teşekkür edip ceketini kabul ettim ve ne kadar kibar biri olduğunu düşündüm. Her şey çok güzeldi… Peki sonra benliğim nasıl zedelenmeye başladı? Ben nasıl anlamadım?’’
Buna benzer hikâyeler var mı yaşam deneyiminizde? Şöyle bir film repliği var hafızamda:
‘‘Seninle uğraşayım derken, bütün güzel huylarım değişti.’’ Bu cümle kalbinizde bir yerde yankılandı mı hiç?

Suçluluk duygusunun aktif olduğu bir durumdaysanız, kendinizi yoğun suçluluk duyguları içinde sıkışmış hissediyorsanız, narsist bir bireyle karşı karşıya olma olasılığınız yüksektir. Narsizm sana “seni görüyorum” dedikten sonra, ilk his onun gözünde var olman, kendi varlığının teyidi gibi olmasıdır. Narsistik yapının seninle kurduğu bağın çoğu zaman görünürlüğü merkeze alması benlik değerini karıştırır. Şöyle düşünün: Sen daha onu tanımıyorken gördü seni ve benliğini ruhsal bir sıkışma içine sokana kadar sende bu görünürlüğü anlamlı, özenli ve değerli bulmakta haklıydın… Ama fark etmeye başladığın andan itibaren görünürlük farklı bir anlam kazanır ve soru şuna dönüşür: Artık ben de onu görüyorsam ‘‘Başa çıkabilir miyim?’’

Narsizm seni görüyorum!
Aslında bütün bu mücadele alanlarında hep analiz etmek üzerinde durulur. Durumu analiz ederek, anlamlandırarak netleştirmeye çalışırız. Bu analitik bakış, narsizm kavramıyla ters etkileşimdedir. Bir paradoks olarak, narsizmin yansımalarını analiz etmeye çalıştıkça dibe doğru çekilirsiniz. Analiz etmenin tersinde kalan çok da duymadığınız bir çözüm şudur;
Aslında her zaman her şeyi analiz etmek geçerli bir yol değil, bazen bir davranış sadece o davranışı temsil eder. Burada Sigmund Freud’un söylemi hatırlatıcı olabilir: ‘‘Bir puro bazen sadece bir purodur.’’

Peki Amor Fati kavramını duydunuz mu? Amor Fati, Nietzsche’nin eserlerinde sıklıkla kullandığı bir terim. Kaderini sevmek, kader sevgisi anlamına geliyor. Felsefi olarak; ancak gerçek bir kabul sonrası sıçrama yapabilirsin. Olanı kabul etmek seni yeni seçeneklere açık hale getirir. Buradaki kabulü, sıkıştığın alan içinde kalmak olarak algılarsak bu kavramı uygulayamamış oluruz. Amor Fati’ye göre doğru kabul örneği; narsist bireyle olan bu iletişimden, duygusal yatırıma ve acıya rağmen uzak kalmak, bu ilişkinin olmayacağını kabul etmektir… Narsist bireyi kıran şey, onsuz bir potansiyele sahip olduğunun kanıtı olarak maruz kılmayı kesmektir. Bunun ilk hedefi; karşı tarafın ne anladığının, algıladığının, duyarlılık alanınızın dışında kalmasıdır. Önceliğiniz kendiniz olmalı. Siz kendi potansiyelinizi, varoluşsal parçanızı koruyup, anlamazsanız; o parçanın hasarı, çok daha yüksek olacaktır.

Klinikte çokça karşımıza çıkan bir üçgen var: Kurtarıcı, Mağdur, Suçlayıcı. Bu üçü üçgenin noktalarını temsil ediyor. Patolojik bir durumda ya da kişide kurtarıcı pozisyonuna geçersek, bir süre sonra mağdur ve mağduriyet sonrasında suçlayıcı oluyoruz. Burada kurtaracağınız kişi kendiniz, kendi elinizden tutun. İki elimiz olduğunu hatırlamamız gereken bir an var. O anı yakalayın.

Narsist bireyle diyalogda iki uç var: Ya hep saklanıp görünmemek, ya da görünür olup zafer kazanmak. Bu görünürlük aynı zamanda ‘‘Narsizm seni görüyorum’’un başladığı yer…
Narsizm ile ilgili kurtarıcı formül; maruz kalmayı kesmektir. Buradaki paradoks, görünürlüğün maruz kalmayı kesmekle bağlantısıdır. Görünürlük (farkındalık) eyleme sebep olur. Görünürlüğün eylemi uzaklaşmaktır. “Göç et”. Bu yüzden ikinci senaryoyu zorluda olsa seçmek zaferdir: yani kendine görünür ol (farkındalık, kendine şefkat, kendini seçmek), eyleme geçerek maruz kalmayı durdur. Bunu yapabildiğinizde ilk ve en zorlu adımı tamamlamış oluyorsunuz. Aslında bu şekilde göç ediyorsunuz… Kişiden, ilişkiden göç ediyorsun ve kendinle buluşman ilk burada gerçekleşiyor. Bu etapta henüz farkında değiliz; acı, yorgunluk, kafa karışıklığı daha baskın, ama kendinizle buluşmak için yola çıktınız, tebrikler!

Hayatın birçok farklı alanında narsizm ile karşılaşmalar olacak… Duygusal manipülasyonlara karşı geçirgen olmayıp, karşıdaki kişi tarafından kontrol edilemez olursanız, narsist kişi “narsistik ego zedelenmesi” yaşar. Bu, karşı taraf artık sizi kontrol edemediğinde olur. Buraya dikkat! Çünkü bu zedelenme kişinin oyununu alevlendirebilir ve sizi duygusal ve zihinsel karmaşayla zorlayabilir. O yüzden oyunu tam bitirmek gerekir. Oyundan çıkmak zaten göç etmek anlamına gelir. Buraya kadar flört ilişkisi içindeki kısmı konuştuk… ve bu oyundan çıktık… Göç ettik… Bu göç başladığı an, sürecin tamamı başka bir yeni etap… bir yas… sonra bir travma sonrası büyüme kapısı…

Peki narsizm hayatın birçok farklı alanında da karşımıza çıkmıyor mu? Örneğin iş hayatı… sosyal hayat… İş yerinizdeki narsist yönetici, sosyal alanınızdaki bir arkadaş vb. Bu ilk durumda maruz kalmayı durdurma yöntemi nasıl işler? diye sorduğunuzu duyuyorum. İş hayatı için nasıl olacak? Evet bu durumlarda maruz kalmayı kesmek ilk yöntem olarak kullanılamayabilir. Hayatın diğer öncelikleri bu işte kalmayı daha mantıklı kılıyordur. O zaman geçirgenliğimizi ayarlamak mümkün olabilir. Maruz kalmanıza rağmen, geçirgenliğinizi düşük tutarak (yarı geçirgen) başa çıkabilirsiniz. Psikolojik sınırlarınızı iyi tanımlarsanız, bu süreç yönetilebilir. Amor Fati felsefesini hatırlarsanız burada da işinize yarayabilir.

Toksik olmayan, sağlıklı sistem ortak bir alanı temsil eder. Ortak bir mücadele, ortak bir hayal, ortak bir iyileşme alanı… Birlikte bir arada dönüşmek, gelişmek, iyileşmek çok değerli. Hayat arkadaşlığı sisteminde de, iş hayatındaki ekip stratejinde de, grup arkadaşlığında da böyledir. İlişki; birinin diğerinin benliğini zedelemediği bir yerde çiçek açar… Başa çıkmak için sürekli yıpranmak yerine, “birlikte iyi iş çıkardık” demeli insan…

Sonrası iyi… Sonrası güzel…
Ve hepsinden önemlisi: kişisel dönüşüm, kendinle buluşmakla başlar…

Cansu Angın
Cansu Angın
Cansu Angın, Uzman Psikolog ve EMDR Avrupa onaylı sertifikalı EMDR terapistidir. Psikoloji lisansını İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde bölüm birinciliği ve üstün onur derecesiyle tamamlamış, ardından aynı üniversitede Yüksek Lisans eğitimini de başarıyla tamamlamıştır. Klinik, eğitim ve akademik alanlarda, hastane ve çeşitli kuruluşlarda deneyim kazanmaya ve görevlerine devam etmektedir. Academy of Cognitive Therapy (ACT) sertifika programına birebir uyumlu olarak Kognitif Terapi Workshop sertifikasına sahip olan Cansu Angın, EMDR Europe tarafından verilen uluslararası geçerliliğe sahip "EMDR Sertifikalı Terapist" unvanını kazanmış ve travma üzerine uzmanlaşmıştır. Çalışmalarını, psikolojik travma alanında yoğunlaştırmıştır. Ayrıca, yapımcısı ve sunucusu olduğu “Terapi Odası” isimli psikoloji programını gerçekleştirmiş ve bu programın patent sahibidir. Duyguların tanınmasında, çatışmaların çözülmesinde ve daha işlevsel bir yaşamda insanları doğru bilgiyle buluşturmanın önemine inanarak, psikolojiye dair bütünsel duruşuna devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar