“Olumlu düşün, hayat sana gülümsesin.”
“Bunu atlatman lazım, üzülerek zaman kaybetme.”
“Sabret, her şeyin bir sebebi vardır.”
Bu cümleler kulağa umut verici gelebilir. Hatta belki de çoğumuz zor zamanlarımızda bu sözlerle teselli edildik. Kimi zaman bu tür sözlerin, içinde bulunduğumuz karanlık duygulardan çıkmamıza yardımcı olduğunu düşündük. Ancak burada durup kendimize sormamız gereken çok önemli bir soru var: Acaba her şeyin iyi tarafını görmeye çalışmak, duygusal sağlığımız için her zaman iyi mi?
Son yıllarda psikoloji dünyasında kendine yer bulan bir kavram, bu soruya farklı bir pencereden bakmamızı sağlıyor: Toksik pozitiflik. Yani, her koşulda olumlu kalmaya çalışmak, olumsuz duyguları bastırmak ve yalnızca iyi hissetmenin “doğru” olduğuna inanmak. Bu düşünce yapısı, bireyin gerçek duygularını inkâr etmesine neden olabilir ve zamanla ciddi psikolojik etkiler yaratabilir.
Toksik Pozitiflik Nedir?
Toksik pozitiflik; üzülmeye, yorulmaya, öfkelenmeye, hayal kırıklığına uğramaya sıcak bakmayan, hatta bu duyguları eleştiren bir yaklaşımdır. Bir kayıp yaşadığınızda “En azından daha kötüsü olmadı” denmesi, bir başarısızlık yaşadığınızda “Buna da şükür” denmesi ya da bir derdinizi anlattığınızda “Ama mutlu olmak senin elinde” gibi yanıtlar almanız, bu yaklaşımın gündelik hayattaki yansımalarından sadece bazıları. Aslında bu sözler iyi niyetli gibi görünse de veya o niyetle söylense de çoğu zaman kişinin yaşadığı duyguları önemsiz kılar ve onu yalnızlaştırır. Oysaki duygular, bastırıldıkça değil; anlaşılıp yaşandıkça duygusal iyileşme sağlar.
Sürekli pozitif olmaya çalışmak, insanı hem kendine yabancılaştırır hem de zamanla kendi duygularını sorgulamasına neden olur. Bir süre sonra kişi şunu düşünmeye başlar: “Neden hâlâ kötü hissediyorum? Demek ki ben yeterince güçlü değilim.” Bu da kişinin kendilik algısını zedeleyebilir ve kendini sorgulamasına sebep olabilir.
Çevresel Baskı ve Sosyal Medya
Daha da önemlisi, bu “iyi hissetme baskısı” çoğu zaman kişinin çevresinden gelir. Özellikle sosyal medyada herkesin mutlu, üretken ve enerjik görünmeye çalıştığı bu çağda, üzülmenin bile “ayıp” sayıldığı bir atmosfer oluştu. Kederli bir paylaşım yapan kişi ilgi çekmeye çalışmakla suçlanırken, öfkelenen bir birey “negatif enerji yaymakla” etiketlenebilir. Oysaki artık sevinçlerimiz, şaşkınlıklarımız, kısacası her şeyimiz sosyal medyadaysa, mutsuzluğumuz neden olmasın? İnsanlar gerçek duygularını yaşamak yerine, “mış gibi” yaparak yaşamaya yönlendiriliyor. Bu da yalnızca bireyin içsel çatışmalarını artırmakla kalmıyor, aynı zamanda gerçek ilişkilerin kurulmasını da engelliyor.
İnsanlar terapiye gittiklerinde bile terapistlerine kötü hissettiklerini itiraf etmekte zorlanabiliyor; “Ama şükretmem gerekiyor”, “Daha kötü durumda olanlar var” gibi cümlelerle duygularını bastırıyor. Oysa duygusal iyileşmenin ilk adımı, kötü hissetmenin de yaşamın ve insanın doğal bir parçası olduğunu kabul edebilmektir. Duygularını kabullenebilen birey, zamanla bu duygularla baş etme becerisi de geliştirir. İyileşme ancak üzüntümüzü ciddiye aldıktan sonra başlar.
Psikolojik İyilik Hali ve Duygusal Denge
Unutmayalım: Pozitif düşünmek güzeldir, ama her duygunun bir yeri ve zamanı vardır. Neşe kadar keder de, umut kadar öfke de insana aittir. Gerçek psikolojik iyilik hali, tüm bu duygulara alan açabilmekle mümkündür. Belki de gerçekten iyileşmek, “sürekli mutlu olmalıyım” fikrinden özgürleştiğimiz anda başlar.
Peki, Ne Yapmalı?
Toksik pozitiflikten uzak, daha sağlıklı bir duygusal yaşam için öneriler:
- Duyguların Varlığını Kabul Edin: Üzgün olmak, hayal kırıklığına uğramak ya da sinirlenmek zayıflık değil, insan olmanın doğal bir parçasıdır. Duygularımız bizi tanımlar, onları yaşamak bizi insan yapar.
- Baskıyı Sorgulayın: “İyi hissetmeliyim” baskısını fark edin. Sürekli pozitif olmanız gerektiğini düşündüğünüzde, bunun sizden mi yoksa çevresel beklentilerden mi kaynaklandığını sorgulayın.
- Destekleyici ve Gerçekçi Olun: Bir yakınınız zor zamanlardan geçiyorsa sadece “Olumlu düşün” demek yerine, sadece yanında olduğunuzu da söyleyin. Empati kurmak çoğu zaman telkinden daha değerlidir.
- Duyguları İfade Edin: Duygularınızı bastırmak yerine ifade edin. Yazmak, konuşmak, hatta sadece bir süre hisle baş başa kalmak bile duygusal iyileşmeye yardımcı olabilir. Bu süreçte profesyonel bir destek almak da oldukça faydalıdır.
- Sosyal Medyanın Yanıltıcı Haline Dikkat Edin: Herkesin hayatı “iyi” görünse bile böyle bir zorunluluğumuz yok. Gerçekliği görmeyi ve göstermeyi öğrenmek psikolojik iyilik halini destekler.
Sonuç
Gerçek mutluluk, duygularımızı bastırmak değil, onlara açık bir şekilde yer vermek ve her anı olduğu gibi kabul edebilmektir. Kendinize dürüst olduğunuzda, hayat da size daha gerçek bir yüzünü gösterir.