“Elimde kalan küllerdi sadece, koca bir geçmişten kalan…
O külleri tohuma çevirmek de benim elimdeydi, gömüp yok etmek de…”
Afife Çiçek
Kayıplar, başarısızlıklar, ayrılıklar, hastalıklar… Her biri biz insanların hayatında var olan doğal süreçlerdir. Bu süreçleri atlatmak bazen kolay olsa da, bazen ‘travma’ olarak adlandırdığımız ve etkisi daha uzun süren hasarlara yol açabilir. Alınan hasarları kötü anılar ve izler olarak hayatımıza yerleştirmek yerine, doğru yönetilen bir zihinsel süreçle olgunlaşma ve güçlenme aşamasında olumlu sonuçlar elde edebiliriz. İşte tam olarak bu noktada, Travma Sonrası Büyüme tanımı karşımıza çıkar.
TRAVMA SONRASI BÜYÜME (TSB) NEDİR?
Travma Sonrası Stres Bozukluğu; deneyimlerimizin bizde bıraktığı olumsuz etkilerin genel adıdır, neredeyse herkes bunu duymuştur ve üzerine çok fazla konuşulmuştur. Peki Travma Sonrası Büyüme nedir? Richard Tedeschi ve Lawrance Calhoun, TSB kavramını ortaya atan ilk isimlerdir. Bu tanım; yaşanan travmatik deneyimlerin, kişilerin hayatlarında kendi potansiyellerini keşfetme ve “küllerinden doğma” tabirini gerçekleştirme yolunda nasıl bir rol üstlendiğini açıklar. Bu süreçte birey, sadece travmayı atlatmakla kalmaz, psikolojik iyileşme ile olumlu gelişmelere de açık olur. Araştırmalar, Travma Sonrası Büyüme’nin üç aşamada gerçekleştiğini göstermiştir:
- Kendilik Algısı: Birey travma sonrasında geriye baktığında içindeki gücü, dayanabilme potansiyelini en net haliyle görür ve farkına varır.
- İlişkilerde Gelişim: Bu aşamada birey gerçeklerle yüzleşmiştir, kaybettiklerinin ve elinde olanların farkındadır. Artık hem çevresiyle, hem kendisiyle, hem de var olan diğer her şeyle bağını daha iyi hissetmeye başlar. Sevgisini, aidiyetini, düşüncelerini daha derin yaşar.
- Hayatın Özünü Keşfetme: Travma yaşayan birey, inandığı doğruların elinden gidişine de şahit olur; böylece hayatı için bir bakış açısı, yeni değerler oluşturmak durumunda kalır.
ACI DOLU DENEYİMLER, ÇIKIŞI BULUNAMAYAN KAPILAR
Birey, yaşadığı zorluk karşısında ne yapacağını bilemez hale gelir. “Bir daha asla mutlu olamayacak mıyım? Bugünleri unutamayacak mıyım?” soruları içinde günlerini geçirir. Aslında bu hisler oldukça doğaldır ve sürecin bir parçasıdır. Çünkü travma sonrası verilen her tepki patolojik olarak değerlendirilmez ve bu anlarda bazı hisleri yaşamak içsel gelişim basamakları için önemlidir.
En yoğun hislerin bile bir süresi vardır. Zamanla acı bağırmayı bırakır ve yerini sessiz bir sorgulamaya bırakır. Zihinsel fırtına dindiğinde kişi kendi iç sesini daha net duymaya başlar. Her şey elbette geçmiş değildir, izler devam eder. Ancak kabullenme ile devam eden yolculuk bir süre sonra yerini ders alabilme ve yeni değerler oluşturabilme potansiyeline bırakır. Geçmişe bakıldığında o yoğun duygular yaşanan günlerin “geçmiş” olduğunu görmek rahatlatır ve psikolojik iyileşme’nin ilk adımı gerçekleşir. “Evet, bu yaşandı fakat hislerim ilk anın yoğunluğunda değil.” çıkışına ulaştığında, yolun devamına karşı inanca sahip olur.
Travma Sonrası Büyüme, normale dönüş adımlarıyla devam eder. Hastalıktan önceye, kayıptan, ayrılıktan önceye dönen birey sürekli olarak travmayı düşünmeyi azaltır. İlgisini farklı yönlere çevirebilir ve yeni uğraşlar edinir. Kafasını dağıtmak için katıldığı bir etkinlikte dahi olgunlaşma aşaması ilerler. Daha önce hiç denemediği bu alanda başarılı olduğunu, ilgisinin olduğunu görmek onu heyecanlandırır ve teşvik eder. Yeni ortamlarda yeni çevreler edinir, iletişiminin, benliğinin kaybolmadığını fark eder ve yavaş yavaş kabuğundan çıkmaya başlar.
BÜYÜME HANGİ NOKTADA GERÇEKLEŞİR?
Yeni hayatıyla baş başa kalan kişi, objektif geri bakış için gücünü toplamıştır. Manevi farkındalık ve gelişimin ilk adımı burada atılır. Örneğin, bir kayıp sonrası hatalarını anlamış ve sevdiklerine karşı nasıl davranması gerektiğini görebilmiştir, başarısız olduğu hayat yolculuğunda kendi yeteneklerini keşfetmiş ve ne tarafa yönelmesi gerektiğini anlamıştır, veya yaşanan ayrılık sonrasında kendisine yaptığı kötülükleri fark edip sonraki hayatında insan ilişkilerinde nasıl davranması gerektiğinin farkındadır. Kendisini geliştirmek için uğraşır, kötü anıların yerini olumlu duygularla doldurur. Kimi insanlar bu süreçte dinlerine daha çok bağlanır, bir inanca sahip olmak onu rahatlatır. Kimi insanlar da özgüvenini geliştirecek aktivitelerde bulunarak hayatla bağlantısını artırır.
FARKINA VARMAK
Artık her şey geride kalmıştır. Sabahının gelmeyeceğini düşündüğü geceler gider, gücünü ve benliğini takdir ederek geçirdiği sakin gecelere geçilir. Travma Sonrası Büyüme dediğimiz kavram budur. Zorlukları, engelleri aşıp gerçek benliğine, kendisinin en iyi en anlamlı versiyonuna ulaşan kişi; küllerinden doğmuştur. Bunu fark edebildiğinde, ömrünün geri kalanında yaşayacağı olumsuz deneyimlere karşı hazırlıklı hale gelir. Aynı kuyuya düşme ihtimali azalır, içsel yolculuğuna kötü bir başlangıç yapmış olsa da bambaşka bir sonuç elde eder. Büyümüş, alacağı dersleri almış; Zümrüdüanka’sını inşa etmiştir, hem de kendi küllerinden…
Psikoloğummm harika bir yazı. Psikoloji üzerindeki bilgisi ve donanımı kalemine de yansımış. Yeni içerikleri heyecanla bekliyorum.