Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Küçük Kalplere Büyük Gerçek: Çocuklara Ölümü Anlatmanın Yolları

Ölüm, her bireyin hayatı boyunca karşılaşacağı en yaygın gerçeklerden biridir. Fakat bu yaygınlıkla birlikte, özellikle çocuklara bu konunun anlatılması söz konusu olduğunda, birçok ebeveyn ve yetişkin için oldukça karmaşık ve hassas bir mesele haline gelir. Çocuklar, gelişimsel seviyeleri nedeniyle ölümü soyut bir kavram olarak anlamakta zorluk çekebilir ve bu durum, ölümle ilgili yanlış anlamalar ile yoğun kaygılar yaşamalarına yol açabilir. Bu yüzden, çocuklara ölümü anlatmak, hem gelişimsel hem de psikolojik yönleri göz önünde bulundurularak, uygun yöntem ve yaklaşımlarla yapılmalıdır.

Ölüm Haberini Kimin Vermesi Gerekir?

İlk olarak ölüm haberi çocuğa bir uzman tarafından değil, çocuğun kendine en yakın gördüğü kişi tarafından verilmelidir. Çocuk, en yakınındaki bireye duygusal olarak bağlanmış ve ona güven duymuştur. Bu kişi, çocuğun güvende ve sevgi dolu bir çevrede yer aldığını hissettirir. Böylelikle zor ve üzücü bir durumu öğrenirken kendini çaresiz veya korkmuş hissetmez. Yakınıyla temas kurulana kadar “Bir bilgim yok” veya “İyi olacaktır” gibi ara cevaplar verilmelidir. Burada empati kurmak, çocuğun duygusal güvenliğini korumak açısından önemlidir.

Doğru ve Net İfadeler Kullanmak

Çocuğa ölüm haberi “vefat etti” ya da “öldü” gibi net ve doğru ifadeler ile verilmelidir. Çocuklar soyut ve mecazi anlamlara sahip ifadeleri (örneğin “uykuya daldı” veya “yolculuğa çıktı”) gerçek şekilde kavrayamayabilir veya hatalı bir anlayış geliştirebilir. Bu durum, zihinlerinde kafa karışıklığına ve gereksiz endişelere neden olabilir. Doğrudan ve net bir ifade, çocuğa güven aşılar. Ebeveyn veya yakın bir kişi samimi olduğunda, çocuk durumu daha rahat kabullenir ve güven hissi sarsılmaz.

Kademeli Anlatım Tekniği

Ani gelişen durumlarda haber çocuğa kademeli olarak verilmelidir. Örneğin, “Deden sabah kendini çok kötü hissetti. Hastaneye götürdüler. Doktorlar onu iyileştirmeye çalışıyor.” denildikten bir iki gün sonra ölüm haberi verilebilir. Bunun sebebi, ani ve sarsıcı bir haberin çocuğun zihinsel ve duygusal kapasitesini aşabilmesidir. Kademeli anlatım, çocuğun zihinsel olarak duruma hazırlanmasına olanak tanır ve travmatik etkiyi azaltır.

İnanç ve Ölümün Bedensel Yönünü Açıklamak

Ölümden sonra kişinin toprağa verilmesi gerektiği ifade edilmelidir. Ailenin bir inancı varsa, “Melekler onu toprağın altından alıp cennete götürdü” şeklinde söylenebilir. Cennet, kısaca abartılmadan tanımlanabilir. Eğer ailenin inancı yoksa, “Zaman geçtikçe ölen kişi de toprağın bir parçası haline gelir” denilebilir. Küçük çocuklar soyut kavramları (ölüm, ruh, sonsuzluk vb.) tam olarak anlayamaz. Bu yüzden ölümün bedensel bir yönü (toprak altına konma gibi) açıkça ifade edilmelidir ki, çocuk gerçekliği kavrayabilsin.

Cenaze Törenlerine Katılım

12 yaşından küçük çocukların cenaze işlemlerinden, yoğun matem ortamlarından ve merhumu görmelerinden kaçınılmalıdır. Bu yaş grubundaki çocuklar, ölümü ve onun biyolojik yönlerini tam anlamış değillerdir. Cenaze töreni ya da cesetle karşılaşmak gibi yoğun ve somut ölüm görüntüleri, onların zihinsel ve duygusal kapasitesini aşabilir.

Mezar Ziyaretleri ve İletişim

Ölümün ardından geçen günlerde, kaybedilen kişinin mezarına gitmek çocuk için bir teselli kaynağıdır. Zihninde, hayatını kaybeden kişiye ait somut bir mekan oluşturmuş olur. “Sen de ölecek misin?” diye soru soran çocuğa “Herkesin ölümü var ama ben daha çok yıl yaşayabileceğimi düşünüyorum. Seninle birlikte olacağım. Birlikte mutlu günler geçireceğiz.” diye yanıt verilebilir ve geleceğe dair hoş hayaller kurulabilir. Bu sorunun altında aslında “Sen de gidecek misin? Beni yalnız bırakacak mısın?” merakı yatar. Bu nedenle verilecek cevap, çocuğun duygusal güvenliğini koruyacak şekilde olmalıdır. Burada açık iletişim, çocuğun kaygısını azaltır.

Uzmana Başvurulması Gereken Durumlar

Ölümden sonra çocuk eğer kaybı göz ardı ediyorsa, hayatını kaybeden kişi hakkında hiçbir soru sormuyorsa, bu konuyu gündeme getirmiyorsa; sürekli olarak “Biliyor musunuz benim annem/babam öldü” gibi ifadeler kullanıyorsa ya da farklı davranış sorunları yaşamaya başladıysa, bir uzmanla görüşmek önemlidir. Çocuk kaybı görmezden geliyor, konuşmuyor ya da hiç duygusal tepki vermiyorsa, bu durum çocuğun acısını bastırmaya çalıştığını gösterebilir. Yas süreci her çocukta farklı şekillerde ortaya çıksa da duyguların tamamen bastırılması, çocuğun iç dünyasında çözülmemiş bir acının varlığına işaret eder. Bu tür bastırmalar zamanla travma, anksiyete, depresyon gibi ciddi psikolojik sorunlara zemin hazırlayabilir. Bu nedenle bir uzmandan psikolojik destek almak, çocuğun yas sürecini sağlıklı bir şekilde yaşayabilmesi ve duygularını ifade edebilmesi açısından büyük önem taşır. Uzman desteğiyle çocuk, yaşadığı kaybı anlamlandırma, kabul etme ve duygularıyla baş etme konusunda güvenli bir yol bulabilir.

Yusuf Küçükbirer
Yusuf Küçükbirer
Yusuf Küçükbirer, 23 yaşında, Uşak Üniversitesi Psikoloji Bölümü son sınıf öğrencisidir. Türk Psikologlar Derneği (TPD) ve Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği (UCİM) üyesidir. Profesyonel ve gönüllü olarak birçok sosyal proje ve sivil toplum kuruluşunda aktif görev almıştır. Mesleki ve kişisel gelişimini desteklemek amacıyla çeşitli üniversiteler tarafından düzenlenen çok sayıda seminer ve eğitime, hem çevrim içi hem de yüz yüze olarak katılmıştır. Klinik deneyimlerini İstanbul Bakırköy’de bulunan özel bir kurum olan Luna Day Psikoterapi ve Eğitim Merkezi’nde gerçekleştirdiği staj süreciyle pekiştirmiş; burada özellikle çocuk ve ergenlerle çalışma fırsatı elde etmiş, Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) alanında gözlem ve uygulama deneyimi kazanmıştır. Ardından Uşak’taki Zeitgeist Psikoloji adlı özel klinikte stajına devam etmiş; bu süreçte yetişkin danışanlarla çalışmış ve Psikodinamik kuram üzerine bilgi ve deneyim edinmiştir. Şu anda lisans eğitimine devam eden Yusuf Küçükbirer, aynı zamanda Bilişsel Davranışçı Terapi ekolünde profesyonel bir eğitim programına katılmaktadır. Akademik ve uygulamalı psikolojiye olan ilgisiyle gelişimini çok yönlü olarak sürdürmektedir. Yazma, onun mesleki birikimlerini paylaşma ve psikolojiye katkı sunma isteğinin en güçlü yollarından biridir; bu dergide yer almak da bu tutkusunun anlamlı bir adımıdır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar