Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kıskançlık mı, Sevgi mi? Yakın İlişkilerde Sınırlar Nerede Başlar?

Yakın ilişkilerde bazen o tanıdık duygu çalar kapıyı. Hani o içimizi kemiren, bazen kalbimizi sıkıştıran, bazen de bizi hiç olmadığımız birine dönüştüren o duygu: Kıskançlık… Yakın ilişkilerin çoğunda bir şekilde karşımıza çıkan, ama çoğu zaman yanlış anlaşılan bir his. Kimi zaman sevginin bir yansıması sanılır, kimi zaman ise güven eksikliğinin bir belirtisi olarak görülür.

Ama gerçekte kıskançlık nedir? Ve yakın ilişkilerde bu duygu nasıl şekillenir?

Bu yazıda, kıskançlık duygusunun görünmeyen yüzüne birlikte bakacağız. Çünkü bu duygu, sanıldığından çok daha derin bir yerden seslenir bize.

Kıskançlık Gerçekte Ne Anlatır?

Kıskançlık, çoğu kişi için sevginin bir ölçüsü gibi algılanır. Çoğu zaman bu duyguya yüklediğimiz anlam oldukça nettir: “Seven insan kıskanır.” İlk bakışta partnerimizi ne kadar çok sevdiğimizin kanıtı gibi görünse de aslında genellikle kıskançlık, bizim içsel ihtiyaçlarımızın bir yansımasıdır: Güvensizlik, terk edilme korkusu, değersizlik hissi, onaylanma arzusu… Bu duygular içimizde sessizce dolaşırken, dışa vurumu kıskançlık olarak kendini gösterebilir.

Kıskançlık bazen karşımızdakine yönelttiğimiz bir suçlama gibi gözükür, bazen de kontrol ihtiyacımızın bahanesi haline gelir. Oysaki bu duygu çoğu kez bizden çok, içimizdeki geçmiş yaralarla ilgilidir ve karşımızdakinden ziyade, kendimizle olan ilişkimizi anlatır. Bir nevi iç sesimizi fısıldar:  

  • “Görülmek istiyorum…”  
  • “Yeterli miyim?”  
  • “Önemli miyim?”  
  • “Benim yerim onda sabit mi?”

Yakın ilişkilerde kıskançlık çoğu zaman, sevdiğimiz kişiden çok kendimize dair duyduğumuz güvensizlikten beslenir. Bazen çocuklukta duyulmayan sesler, görülmeyen ihtiyaçlar, karşılanmamış sevgi beklentileri bugüne yansır ve bugünün ilişkisine ait olmayan o eski acılar, kıskançlık kılığında sahneye çıkar.

Kıskanmak bazen “Beni unutma”, “Orada mısın?” ya da “Hala benim misin?” sorularının farklı bir ifadesidir. Bu sorulara net yanıtlar alamadığımızda, duygularımız kıskançlık penceresinden sızar.

Yakınlık Artınca Kıskançlık Neden Tetiklenir?

Yakınlık her zaman rahatlık sağlamaz. Aksine, ilişkilerde bağ kurdukça, yakınlık arttıkça savunmasız hale geliriz. Ne kadar bağ kurarsak, kaybetmekten de o kadar korkarız. Sevdiğimiz kişiyi kaybetme ihtimali, içimizdeki eski korkuları da canlandırır. Tam da bu nedenle en sevdiğimiz kişilere karşı kıskançlık hissederiz. Çünkü onlar bizim için “kaybetmekten en korktuğumuz” kişilerdir. Sevdiğimiz insanı kaybetme korkusu, bir anda kıskançlık maskesiyle çıkar karşımıza.

Sağlıklı Sınırlar, Sağlıklı İlişkiler

Yakın olmak; her an birlikte olmak, her şeyin ortak yaşanması, her şeyi birlikte yapmak, sürekli temas halinde olmak demek değildir. Birey olabilmek, ilişkideki en güçlü bağlardan biridir. Sağlıklı sınırlar, iki bireyin de kendi benliğini koruyabildiği, kendine ait bir alan yaratabildiği bir ilişkidir.

Partnerimize alan tanımak, onun farklı deneyimler yaşamasına, kişinin bireyselliğine saygı duymak aslında sevginin en olgun halidir ve gerçek sevgi kontrol etmekten değil, güvenmekten beslenir. Bu nedenle kıskançlığın en etkili panzehri, açık iletişim ve karşılıklı güvendir.

Kıskançlıkla Nasıl Baş Edilir?

Kıskançlık kötü bir duygu mu? Hayır, değil. Ancak kıskançlığı bastırmak ya da yok saymak çözüm değildir. Asıl çözüm bu duygunun bize ne anlattığını duymaya çalışmaktır. Belki de sadece ilgiye ihtiyacımız vardır ya da belki anlaşılmaya, belki değerli hissetmeye… Duygunun kökenine inmeden sadece davranışları kontrol etmeye çalışmak, bizi daha da yalnızlaştırır.

Duyguların en şifalı tarafı, onlara yöneldiğimizde bizi içsel bir keşfe çıkarmasıdır. Kıskançlık da bu duygulardan biridir. Sadece bir “tehlike alarmı” değildir; aynı zamanda bir “ihtiyaç sinyali”dir.

Kendimize şu soruları sormak bazen her şeyi değiştirebilir:  

  • “Ben şu anda gerçekten neye ihtiyaç duyuyorum?”  
  • “Bu duygunun altında hangi korkum yatıyor?”  
  • “Karşımdakinden mi emin değilim, yoksa kendimden mi?”

Bu sorularla yüzleşmek kolay değildir. Cevap bazen bir ilgi ihtiyacı, bazen bir onay ihtiyacı, bazen de sadece bir sarılma ihtiyacı olabilir. Dürüstlükle yaklaşıldığında ilişkiyi de kendimizi de iyileştiren güçlü bir farkındalık yaratır.

Son Söz: Duygularla Yalnız Değilsin

İlişkiler büyümek içindir. Ve büyüme bazen kendimizi en kırılgan hissettiğimiz yerde başlar. İlişkilerde büyümek; duyguları anlamaktan, sağlıklı sınırlar keşfetmekten ve kendimize dürüst olmaktan geçer.

Kıskançlık bizi utandırması gereken bir duygu değildir. Aksine, onun rehberliğinde iç dünyamıza doğru bir yolculuk yapabiliriz. Çünkü her duygu gibi kıskançlık da bize bir şey öğretmek, bizi bir şeye yönlendirmek ister. O da tıpkı sevgi gibi, korku gibi, neşe gibi bir insanlık halidir. Yalnızca sesini duymaya, içeriğini anlamaya ve ona şefkatle yaklaşmaya ihtiyaç duyar.

Unutulmamalıdır ki her duygu bizi birbirimize biraz daha yaklaştırmak için vardır. Bir ilişkide en sağlıklı sınırlar anlayışla kurulur. Ne zaman ki “Sen beni anladın” duygusu oluşur, orada kıskançlığın yerini güven alır.

Senin hikayende kıskançlık nasıl bir yer tutuyor?

Sahi, sen gerçekten neye ihtiyaç duyuyorsun?

Duygu Münevis
Duygu Münevis
Uzman Psikolog ve Aile Danışmanı Duygu Münevis, lisans eğitimini 2010 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde Psikoloji Bölümünde tamamlamış olup, mezuniyetinin ardından Ege Üniversitesi Aile Danışmanlığı Yüksek Lisans Programından 2016 yılında mezun olmuştur. Bunların yanı sıra, ‘Oyun Terapisi, Masal Terapi, Gottman Çift Terapisi, Bilişsel ve Davranışçı Açıdan Sınav Kaygısı ve Başa Çıkma Yöntemleri, Çocuk Değerlendirme ve Dikkat Testleri, Stres Yönetimi, Psikolojik İlk Yardım’ gibi çeşitli alanlarda eğitimler almaya devam etmektedir. Eğitimine katkıda bulunacak ruh sağlığı ile ilgili pek çok seminer ve kongreye katılım sağlamıştır. Eğitim hayatı süresince eğitim, klinik ve çocuk gelişimi alanlarına yönelik olarak stajlar yapmıştır. Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi ile Ege Üniversitesinde çeşitli vaka sunumları, testler ve olgu değerlendirmelerine katılmıştır.Çalışma alanları arasında Yetişkin ve Çift Terapisi, Çocuk ve Ergen Terapisi, Aile Danışmanlığı yer almaktadır. Terapi ekolleri arasında Gottman Çift Terapisi, Çocuk Merkezli Oyun Terapisi ve Bilişsel Davranışçı Terapi bulunmaktadır. Aile içi ve çiftler arası iletişim güçlükleri, kaygı bozuklukları, boşanma, sınav kaygısı, travma, depresyon gibi alanlarda çalışmalarını yürütmekte ve ebeveyn danışmanlığı yapmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar