“Sadece pozitif düşün, her şey yoluna girer!” Peki ya girmezse?
Mutluluk Takıntısının Gölgesinde
Son yıllarda, kitapçılarda en çok satan raflarının değişmez üyeleri haline gelen kişisel gelişim kitapları, sosyal medyada algoritmalar tarafından sürekli karşımıza çıkarılan “motivasyon konuşmacıları” ve her derdin çaresi gibi sunulan psikolojik tavsiyeler… Bunların hepsi günümüzde popülerleşen kendine yardım kültürünün izlerini taşıyor.
İlk bakışta, bu içerikler umut verici, motive edici ve pozitif bir enerji yayıyor gibi görünüyor. Ancak bu söylemler ne kadar bilimsel? Ve daha önemlisi: Gerçekten işe yarıyorlar mı? Araştırmalar, bireylerin iyi niyetle sarıldığı bu içeriklerin bazılarının, özellikle bilimsel temelden yoksun ve genelleyici tavsiyelere dayananlarının, psikolojik iyilik hâline zarar verebileceğini gösteriyor (Coyne & Tennen, 2010). Bu yazıda, popüler kendine yardım söylemlerinin arka planını, olası zararlarını ve alternatiflerini ele alıyoruz.
Toksik Pozitiflik: Duygularla Değil, Onlardan Kaçmakla Baş Etmek
“Kendini kötü hissetme!”, “Olumlu düşün, olumlu olsun!”, “Enerjini düşürme!” gibi ifadeler, özellikle sosyal medyada duygusal zorluk yaşayan bireylerin karşılaştığı en yaygın mesajlar arasında. Bu söylemler, olumlu düşünceyi önermenin ötesine geçip, negatif duyguların bastırılmasını teşvik ediyor.
Bu durum literatürde toksik pozitiflik olarak tanımlanıyor. Yani, her koşulda pozitif kalmaya zorlayan bu kültür, kişinin gerçek duygusal deneyimlerini inkâr etmesine neden oluyor (Quintero & Long, 2019). Oysa psikolojik iyilik hâli, olumsuz duygularla yüzleşmeyi, onları tanımayı ve zamanla dönüştürmeyi gerektirir bastırmayı değil.
Bastırılmış duyguların uzun vadede anksiyete, depresyon ve hatta psikosomatik belirtilere neden olabileceği çok sayıda çalışmada gösterilmiştir (Gross & John, 2003). Kısacası, her zaman “iyi” hissetme zorunluluğu, aslında kendimizi duygusal olarak inkâr etmemize neden olur.
Manifest etme ve Gerçeklikten Kopuş
“Manifest etme” akımı, pozitif düşünmenin adeta sihirli bir alet olarak gösterilmesiyle öne çıkıyor. Özellikle TikTok ve Instagram gibi platformlarda hızlı bir şekilde yayılmaktadır. “Sadece pozitif düşün, her şey yoluna girer!” gibi cümleler ilk bakışta bir motivasyon kaynağı olarak görülebilir fakat bu durum kaçınılmaz olarak kontrol yanılgısına (illusion of control) sebep olabilir (Langer, 1975).
Manifest etme kültürü, özellikle hayal edilen şey gerçekleşmediğinde, bireyin tüm suçu kendisine yüklemesine neden olabiliyor: “Demek ki yeterince istemedim”, “Ben negatif düşündüm, o yüzden olmadı.” Bu tarz düşünce kalıpları, başarısızlık durumlarında kişinin öz şefkatsizliğini artırırken, aynı zamanda gerçekçi problem çözme becerilerini de zayıflatabilir (Neff, 2003).
Elbette umut etmek değerlidir. Ancak umut, gerçeklikle bağını kopardığında, kişinin duygusal olarak izole hissetmesine neden olabilir. Özellikle sosyoekonomik zorluklar yaşayan bireyler için bu tür söylemler, içinde bulundukları koşulların yapısal boyutlarını göz ardı eder. Yani bazı şeyler “pozitif düşünerek” değil, ancak kolektif çaba ve adaletle değişebilir.
Sürekli “En İyi Versiyon” Peşinde Olmanın Yorgunluğu
“Kendinin en iyi versiyonu ol” mesajı, hepimizin duyduğu, hepimizin aklında tuttuğu bir tür kişisel gelişim mantrasıdır. Bu söylem bireyin potansiyelini gerçekleştirmesi yönünde motive edici gibi görünse de sınırları belirsiz bu “en iyi versiyon” fikri, özellikle mükemmeliyetçiliğe yatkın bireylerde tükenmişlik, öz yetersizlik ve benlik kaygısı yaratabilir (Shafran et al., 2002).
Kendini sürekli dönüştürmeye zorlamak, kişisel gelişimi desteklemek yerine bir tür kendilik yorgunluğuna (self-fatigue) dönüşebilir. Gerçek psikolojik iyilik hâli, sürekli daha iyi olmak değil, bazen sadece olduğu haliyle kendini kabul edebilmek ile başlar.
Pop Psikoloji: Bilimi Basitleştirirken Saptırmak
Kendine yardım kitaplarının çoğu, psikolojik kavramları erişilebilir kılmak adına basitleştirir. Fakat bu basitleştirme, hayatımızın birçok noktasında elde edilen bilimsel bilgilerin yanlış bir şekilde anlaşılmasına neden olabilir. Örneğin, “Travmanı bırak, özgür ol!” gibi öneriler, travmanın karmaşık yapısını göz ardı ederek bireyde bir tür kendiyle yarış hali yaratır.
Psikoterapi süreci ise bireyin geçmiş deneyimlerini, savunma mekanizmalarını ve duygusal regülasyon becerilerini anlamayı gerektirir. Bu karmaşık süreçlerin üç maddelik çözümlerle geçiştirilmesi, bireyde “Ben neden iyileşemiyorum?” şeklinde bir ikincil suçluluk duygusu yaratabilir.
Bu bağlamda, psikoloji biliminin halkla buluşmasında şeffaflık ve etik sorumluluk kritik önem taşır. Bilimsel gerçeklik ile popülerlik arasında dikkatli bir denge sağlanmalıdır.
Kendine Yardım mı, Yarışa Katılmak mı?
Kendine yardım kültürü, kişisel farkındalığı ve ruhsal gelişimi desteklemek için güçlü bir araç olabilir. Fakat bu araç, bilim ile çelişen, duygusal inkârı destekleyen ya da genelleme yapan bir şekilde sunulduğunda; kişinin psikolojik iyilik hâline değil, hassasiyetine katkıda bulunur.
Gerçek iyileşme, hızlı ve parıltılı bir yol değildir. Duyguları bastırmadan yaşamak, başaramadığımızda kendimize şefkat gösterebilmek ve bazen sadece “yeterince iyi” olmayı kabul edebilmek, ruhsal denge için çok daha değerlidir.
Belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, “mükemmel” olmak değil; kendimizi, çelişkilerimizle birlikte insan olarak kabul edebilmek.
Kaynakça
- Coyne, J. C., & Tennen, H. (2010). Positive psychology in cancer care: Bad science, exaggerated claims, and unproven medicine. Annals of Behavioral Medicine, 39(1), 16–26.
- Gross, J. J., & John, O. P. (2003). Individual differences in two emotion regulation processes: Implications for affect, relationships, and well-being. Journal of Personality and Social Psychology, 85(2), 348–362.
- Langer, E. J. (1975). The illusion of control. Journal of Personality and Social Psychology, 32(2), 311–328.
- Neff, K. D. (2003). The development and validation of a scale to measure self-compassion. Self and Identity, 2(3), 223–250.
- Quintero, M., & Long, M. (2019). Toxic positivity: The dark side of positive vibes. Psychology Today. https://thepsychologygroup.com/toxic-positivity/
- Shafran, R., Cooper, Z., & Fairburn, C. G. (2002). Clinical perfectionism: A cognitive-behavioral analysis. Behaviour Research and Therapy, 40(7), 773–791.