Bireyin kim olduğunu hissettiği, benliğini bir bütün olarak algıladığı içsel bir temel yapıdır. Kişinin “ben buyum” diyebildiği, kendilik duygusunun özüdür. Sağlıklı benlik gelişimi erken yaşlardaki deneyimlere dayalıdır. Bu süreç, özellikle 0-3 yaş arasında kritik öneme sahiptir ve büyük ölçüde çocuğun bakım verenle kurduğu ilişki üzerinden şekillenir.
Her çocuk bir kendilik çekirdeği geliştirme kapasitesiyle doğar. Ancak bu kapasitenin gelişip gelişmemesi çevresel koşullara (özellikle ebeveyn tutumlarına) bağlıdır. Kendilik çekirdeği yolculuğu 4 temele dayanır. Bu yolculuk aynalama, duygusal süreklilik, güvenli bağlanma ve ayrışma şeklindedir.
AYNALAMA (EMPATİK YANSIMA)
Bakım veren kişi, çocuğun duygularını anlayan, gören, yansıtıp karşılayabilen bir yerde ise çocuk anlaşıldığını hisseder. Ben varım ve görülüyorum duygusunu inşa eder.
Örneğin bebek ağlarken anne “canın yandı mı?” diye duygusunu görerek onu yatıştırırsa çocuk hem duygusunun görüldüğünü hisseder hem de bu duygu ile baş edebileceğini düşünür. Burada en önemli şey, karşındaki kişiye “seni görüyorum ve anlıyorum” mesajını sözel olmadan verebilmektir.
TUTARLILIK VE DUYGUSAL SÜREKLİLİK
Kendilik çekirdeğinin sağlıklı gelişebilmesi için ebeveyn tepkilerinin de tutarlı olması gerekmektedir. Aşırı duygu durumu değişken ya da tepkisiz ebeveynler, çocuğun “Ben kimim?” sorusuna istikrarlı bir yanıt geliştirmesini zorlaştırır.
Tutarsızlık ve duygusal dalgalanmalı bir ebeveynlik serüveni, çocuğun gelecek hayatında kaygılı bağlanan, güven ya da sınır problemleri olan bir yetişkine dönüşmesine yol açabilir. Bu durum, hem bireysel gelişimde hem de sağlıklı ilişkiler kurmada ciddi engeller oluşturabilir.
İDEALLEŞTİRME – GÜVENLİ BAĞLANMA
Çocuk, ebeveyni bir süreliğine idealize eder; onun güçlü, koruyucu, destekleyici bir figür olan yönünü görür. Bu sayede güven duygusu gelişir, çocuk dış dünyayı keşfetmeye cesaret eder. Bu da içsel güç (kendilik gücünü) oluşturur.
Fakat tam tersi bir ebeveynlik dinamiğinde, çocuk güvenli bağlanma sağlayamadığında kendince savunma mekanizmaları geliştirir. Bu da ilerleyen dönemlerde korkan, kaygılı, abartılı ve çarpıtılmış bir kişilik yapılanmasına dönüşebilir.
AYRIŞMA VE BİREYLEŞME
Sağlıklı bir ayrışma süreci hem bağlılık hem de bağımsızlık dengesini destekler. Ebeveyn bu dönemde çocuğun ayrışma çabalarını cezalandırmaz, desteklerse çocuk da kendi olarak var olabileceğini öğrenir.
Eğer ebeveyn ayrışma yolculuğunda çocuğu desteklemezse; çocuğun sürekli bir onaylanma ihtiyacı, karar almakta güçlük, duygusunu tanımama gibi problemler ile karşılaşması olasıdır.
KENDİLİK ÇEKİRDEĞİ ZEDELENDİYSE
Aşırı ilgisiz, eleştirel, duygusal olarak ulaşılamaz ya da tutarsız ebeveynlerde görülebilir. Çocuğun duygularını bastırmasına, kendini değersiz ve görünmez hissetmesine, sahte bir benlik (başkalarının onayına dayalı bir kimlik) geliştirmesine neden olabilir.
En önemlisi, ebeveynlik yolculuğu yaratılanı aynalamaktır aslında. Çocukluk döneminde dünyaya gelen çocuk, duygusal ve bilişsel anlamda kendine rehber olacak bir figür arar. Bu figür nasıl bir aynalama yarattıysa gelecek yıllarda da onun etkileri görülmeye devam eder.
Gerek ilişkisel bağlamda bağlanma stilleri ile gerekse kişinin benlik yolculuğunda… Bu çekirdek yapı çocuklukta yeterince desteklenmezse, birey yaşam boyu belirli psikolojik zorluklar yaşayabilir.
Zedelenmiş gelişim durumlarında kişi farklı ortamlarda farklı benlikler sergileyebilir. İçsel tutarsızlıklar ve benlikten kopma hisleri yaşanabilir. İlişkilerinde aşırı onay arayan, terk edilme korkusu yaşayan, aşırı bağlılık gösteren ve dengesizliklerle birlikte duygusal iniş çıkışlar gösterebilen bireyler olabilir.
Temelinde duygularını tanıyamaz, ani duygu durum değişiklikleri, anlamlandırılamayan mutsuzluk ve boşluk hissi yaşayan bireylerdir. İç dünyası utanç, değersizlik ve yetersizlik hissine dayanır. “Ne yaparsam yapayım hep bir boşluk hissi var” gibi düşünürler.
Bu duygu, kişinin hayatına belirli maddesel bağımlılıklar veya aşırı başarı odaklı olma gibi arayışlarla bastırılmaya çalışılabilir. Gerçek kendilik yeterince gelişmediyse birey yaşamını farklı roller ile şekillendirir. İyi evlat, başarılı iş insanı, herkesi memnun etmeye çalışan kişi gibi kimliklere tutunur. Ancak bu rollerin ardında, kişiliğine yabancı bastırılmış bir öz benlik vardır.
Bu çıkarımlar genellikle farkında olunmayan ancak yaşam kalitesini düşüren içsel çatışmalar şeklinde kendini gösterir. Ancak sağlıklı ilişkiler, duygusal farkındalık ve terapi yolculuğu bu zedelenmeleri zamanla onarabilir. Sahte benlik yerine özgün benlik güçlendirilmelidir.
ZEDELENMİŞ BENLİK ONARIMI
Bu onarımın hızlıca değil, zamanla olması mümkündür. Süreç; yeniden hissetme ve bağ kurma üzerine kurulur. Bu yolculukta terapist ya da duygusal olarak güvenli bir figür ile kurulan ilişki, ilk kez koşulsuz kabul deneyimini sağlar.
Kişi travmatik iç seslerin farkına varır. Nedir bu iç sesler? “Yetersizsin, sevilmezsin” gibi iç sesler genellikle ebeveynin sesidir. Bu sesleri fark edip onlardan ayrışmak, bunların yerine şefkatli iç sesler koymak kıymetlidir.
Zedelenmiş kendilik genelde duygulardan kopuk ve bağımsızdır. Bastırılmış öfke, utanç ve özlem gibi duyguların yargılamadan farkındalığı sağlanır. Kişi, kendini sürekli başkalarının ölçütleri ile değerlendirmek yerine olaylara kendi penceresinden bakmayı deneyimlemeye başlar.
Özdeğer, yeterince iyi olmak ve insan olmanın doğallığı üzerine yeniden inşa edilir. Bu tabloda, içimizde hâlâ sevgiye, güvene ve görülmeye aç bir çocuk vardır. Onun duygularına kulak vermek, onunla içsel bir ilişki kurmak iyileştiricidir.
Kişi, kendiyle temas kurabileceği alanlar oluşturmalıdır. Yazmak, resim yapmak, doğada zaman geçirmek gibi faaliyetler kişinin kendi özüyle temasa geçmesinin kapılarını aralar. Kişi burada, çevresindekilerin taleplerinden sıyrılıp kendisi için “Ben ne hissediyorum?” sorusuna odaklanabileceği alan açabilir.
Duygularını açıkça ifade edebilmek ve “hayır” diyebilmek, güçlü bir benliğin işaretlerindendir. İlişkide kaybolmadan var olabilmek, kendilik çekirdeğinin güçlendiğinin göstergesidir.
Kendilik çekirdeği zedelenmesi kişinin deneyimleri ile yıllar içerisinde var olmuştur. Zamanla oluşan bu çatlaklar, kendi içsel yolculuğunuz ile temas ettikçe onarılabilir. Unutmayalım ki değişim, içerideki en küçük bir filizlenme ile başlar. Geçmişi değiştirmek pek mümkün olmasa da geleceğimizde açacak çiçekler, bugün ekeceğimiz tohumların ışığında olacaktır.