Cuma, Ağustos 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kelimeler Aracılığıyla Dönüşüm

Her kelime, bir yaşantının izini taşır. Zamanla değişen anlamlar, sadece kelimeleri değil, bizi de dönüştürür. Bu yazı, kelimeler aracılığıyla içsel değişimi ve bireysel sözlüğümüzün nasıl şekillendiğini keşfedebileceğimiz bir yolculuğun kapısını aralıyor.

I. Başlangıç: Kelimelerle Tanıştığımız Yer
Hayat, bizlere kelimelerin yalnızca okulda öğretilen anlamlarını sunmaz. Her insan, yaşadığı deneyimlerle kendi içsel yolculuğunun sözlüğünü oluşturur. Bu sözlük, herkesin kendine özgü anlamlarla doldurduğu; zamanla değişen, silinen, yeniden yazılan bir anı defteridir. Sözlüklerdeki tanımlar nesneldir; oysa insanın kendi sözlüğü, öznel bir gerçekliğin yansımasıdır. Bu noktada, Piaget’nin bilişsel yapılandırma teorisi devreye girer; zira bireyler yaşadıkları deneyimleri aktif olarak yorumlayıp kendi anlam dünyalarını inşa ederler (Piaget, 1954). Böylece her kelime, kişisel deneyimlerle şekillenen özgün bir anlam kazanır.

Bazı kelimelerin anlamlarını bulmak keyifli bir yolculuktur; bir tebessüm kadar güzel bir deneyimin sonucunda elde ettiklerimizdir. Bu kelimeleri tanımlarken yüzümüzde beliren küçük bir gülümseme, kalbimizde de yerini çoktan almıştır. Ancak bazı kelimeler vardır ki, onların anlamlarını keşfetmek için bazen ödenmesi gereken bedeller, bazen ise vazgeçilmesi gereken inançlar çıkar karşımıza. Bu kelimelerin anlamlarını yazmak çoğu zaman yıpratır bizi. Çünkü bu sefer anlamlar daha ağır tecrübelerin sonucunda yazılır. Kalemi elimize aldığımızda ise bu kez eşlikçimiz tebessümden uzak gözyaşlarımızdır. Çünkü yaşadığımız acılar, hayal kırıklıkları ve kayıplar o kelimelere yüklediğimiz anlamları derinleştirir. Bu süreç, psikolojik dayanıklılık (resilience) kavramıyla paralel olarak, kişinin zorluklar karşısında yeni anlamlar geliştirmesine olanak sağlar (Masten, 2001).

Kimi zaman ise daha öfkeli bir yerden başlarız sözlüğü doldurmaya. Kelimelere anlamlarını bastıra bastıra yazarız; bu, kaleme karşı bir güç gösterisi değil, unutmamak ve tekrarını yaşamamak için yapılan bir direniştir. Bazı anlamları ise silik harflerle yazarız, çünkü kelimelerin anlamlarının değişimine henüz hazır değilizdir. Görmezden gelirsek yaşanmamış olacaklarına dair sahte bir inanca sığınırız. Bu ise kabullenemeyişin kendisidir. Psikoloji literatüründe bu durum, savunma mekanizmalarından biri olan “inkâr” olarak tanımlanır (Freud, 1926).

II. Kırılma: Anlamların Değiştiği An
Zaman geçtikçe ve yaş aldıkça, sadece yüzümüzdeki çizgilerle değil; içimizdeki sözlükle, öğrendiğimiz anlamlarla da büyürüz. Sözlüğümüzün neredeyse tamamlandığını düşünüp, yorgun ama sakin bir kabullenişle yaşamaya devam ederken, hayat bizi yine ve yeniden şaşırtır. Kaç yaşında olursak olalım, sözlüğümüzdeki her anlam değişmeye açıktır. Bazen hiç beklemediğimiz bir olayla, bazen de içten içe bildiğimiz ama görmezden geldiğimiz bir gerçekle yüzleşiriz.

Aşkın, arkadaşlığın, ailenin, sağlığın, mutluluğun, yalanın, paranın, pişmanlığın ve daha pek çok kelimenin anlamı bizimle doğar ve değişir. Bazen dış etkenler, bazen de inançlarımız bu dönüşümün yönünü belirler. Fakat değişmeyen tek şey, her anlamın zamanla değişebileceğidir.

Öğrenmek zordur, ama belki de en zoru, bir zamanlar öğrendiğimiz, inandığımız, içselleştirdiğimiz kelimelerin anlamlarının değişebileceğini kabullenmektir. Çünkü bu, insanın en temel duygusu olan güvene saplanan ince bir kıymık gibidir: küçük ama rahatsız edici bir kıymık. Öte yandan, her değişim bir yüzleşmeyi, bir kabulü getirir peşinde. Değişim çoğu zaman sancılıdır çünkü kişi, sonucunda her zaman dönüşür. Bazen bedeni gerçekleştirir bunu, bazen ise değişimin izlerini ruhunda yaşatır.

III. Dönüşüm: Kendine Doğru Yeni Bir Sözlük
Yine de hayatın özü budur: Anlamların değişebileceğini kabul etmek ve o değişimin içinde kendimizi yeniden tanımaktır. Kimi zaman eksilerek, ama çoğu zaman başka bir hâle evrilerek yeniden var olmak, yaşamın ta kendisidir.

Gelen her yeni anlamı zamanla kabul etmek, bizi olduğumuz kişiden çok farklı birine dönüştürebilir. Bazı duygularımız zamanla küntleştirirken bazıları ise geleceğe dair daha güçlü umutlara dönüşebilir. Sonuca doğru ilerleyen her süreçte, kendimizin farklı hâllerini gördükçe yeni bir benlik kazanırız.

Günün sonunda, sözlüğümüzdeki her kelimenin anlamının dönüşümü bizden bir şeyler alırken bize başka şeyler kazandırır ve böylece yeni bir kimlik inşa ederiz. Güncelde var olduğumuz kişiden memnun kalmadığımızda, yaşadıklarımız için suçlamalarda bulunmak çoğu zaman bizi rahatlattığı için ilk tercihimiz olabilir. Ancak dışarıdan dayatılmış gibi görünse de her varoluş hâlimiz nihayetinde kendi seçimlerimizin bir sonucudur.

Yeni bir sözlüğü, yeni bir benlikle doldurmak; yeni başlangıçların heyecanı ve mutluluğuyla da karşılanabilir. Frankl’ın da belirttiği gibi, insanın temel güdüsü hayatta kalmak değil, hayata bir anlam bulmaktır (Frankl, 1985). Bu anlam zamanla değişirken biz de onunla değişiriz. Yaşanan sürecin sonunda değişimi kabul edip sarılabilmek ise sonucun en güzel hâlidir.

Kaynakça

  • Frankl, V. E. (1985). Man’s search for meaning (Rev. ed.). New York, NY: Washington Square Press. (Orijinal eser 1946’da yayımlanmıştır.)

  • Freud, S. (1926). Inhibitions, symptoms and anxiety (J. Strachey, Trans.). London: Hogarth Press. (Original work published 1926)

  • Masten, A. S. (2001). Ordinary magic: Resilience processes in development. American Psychologist, 56(3), 227–238. https://doi.org/10.1037/0003-066X.56.3.227

  • Piaget, J. (1954). The construction of reality in the child. New York, NY: Basic Books.

Necla Akçiçek
Necla Akçiçek
2024 yılında Özyeğin Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun oldum. Şu anda Üsküdar Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı’nın son dönemindeyim. Lisans ve yüksek lisans eğitimim süresince çocuk, ergen ve yetişkin bireylerle çeşitli klinik ortamlarda doğrudan çalışma fırsatı elde ettim. Psikoloji alanındaki ilk gönüllü deneyimime, özel gereksinimli çocuklarla çalışan bir rehabilitasyon merkezinde başladım. Sonrasında; Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, İstanbul Esnaf Hastanesi, Fransız Lape Hastanesi, NP Feneryolu Tıp Merkezi gibi sağlık kurumlarında staj ve gözlem çalışmaları yaparak klinik deneyimimi pekiştirdim. Mesleki gelişimimi desteklemek amacıyla kriz, travma ve yas süreçleri, yeme bozuklukları ve Kişilerarası İlişkiler Psikoterapisi (KİPT) alanlarında teorik ve uygulamalı eğitimler aldım. Şu anda Prof. Dr. Hakan Türkçapar’dan Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) eğitimi almaya devam ediyorum. Güncel olarak yetişkin danışanlarla bireysel psikoterapi çalışmalarımı sürdürüyorum. Bu süreçte düzenli olarak klinik süpervizyon desteği almakta ve danışanlarıma bilimsel ve etik çerçevede etkili bir şekilde eşlik etmeye özen göstermekteyim. Psikolojiye olan ilgim ve insanlara destek olma motivasyonum doğrultusunda, etik ilkelere bağlı, bütüncül ve bilimsel temelli bir yaklaşımla çalışmayı benimsiyorum. Klinik alandaki bilgi birikimimi, danışanların ihtiyaçlarına duyarlı, etkili ve sürdürülebilir çözümler sunmak amacıyla kullanmayı hedefliyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar