Salı, Ağustos 5, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

“Karnında Uçuşan Kelebekler” ya da Yalnızca “Güvensiz” Bir Karın Ağrısı

Hepimizin tanıdığı, örnek aldığı ve “onun gibi” davranmak istediği birileri var. Onun gibi konuştuğu, onun gibi yemek yediği, ona benzemek istediği, hatta en kısa yoldan “o” olmak istediği birileri… Tanıdık geldi mi? En kısa yol… Hep daha kısa bir yol gitmek istemenin ya da bildiğin yoldan şaşmamanın sebebini düşündün mü?

Değiştirmeye direndiğin özelliklerini, “Bu benim karakterim ve ben buyum.” dediğin parçalarını, seni sen yaptığını düşündüğün o parçaları neden değiştirmek ve dönüştürmek istemediğini?

Bir suçun yok çünkü beynimizin en korktuğu şeydir risk. Beyin riski mantık dışı algılar ve hayatta kalabilmemiz için risk sinyali aldığı an kaçmaya meyillidir. Peki ya risk nedir? Bunun çok basit bir cevabı var: Bilmediğin, öğrenmediğin ve alışmadığın her şey.

Öğrendiğimiz ve içinde yaşayarak alıştığımız şeyler örüntülerimizi oluşturur. O örüntülerde bir problem varsa, şayet oldukça sağlıksızsa, apaçık sağlıklı ve net bir biçimde karşımızda duran ve bizi bekleyen diğer ihtimale sırtımızı döneriz. Çok net bir biçimde bu bizim için bir risktir. Öğrenmediğimiz, alışmadığımız ve doğal olarak bunları yapmayı hiç de istemediğimiz bir yerden geliverir hayatımıza ve direniriz.

Beklediğin ilgiyi alabilmek için o ilgiyi “hak etmen” gerektiği gibi bir fikirle büyüdüysen, seni gerçekten seven, sana net bir yol çizen, aradığında ve talep ettiğin her anda yanı başında bulduğun o kişi sana bilinmez gelir ve uzaklaşırsın. Bilmiyorsun çünkü, örüntülerine uymuyor, “Bu böyle olmamalı…” diye düşünüyorsun. Bu yüzden o ilgiyi “hak etme” fikriyle sürekli çabalayacağın, o sevgiyi “kazanmak” için didineceğin ve muhtemelen hüsrana uğrayacağın diğer ihtimale yöneliyorsun çünkü alıştığın ve beyninin kodladığı tüm bilgi ve birikimlere göre sevgi uğraşıp didinerek “kazanılmalı”. Bu düzen böyle işlemeli ve kimse düzenini bozmaktan pek de hoşlanmaz.

Sağlıksız örüntülere sahipsen ve henüz bunları fark edemediysen, doğrudan ve apaçık bir biçimde biri sana sevgisini sunduğunda “Bu kadar basit miydi?” der beynin çünkü sevgi hiçbir zaman bu kadar kolay olmamalı onun için. Eski, alışılmış ve sağlıksız o örüntüye istemsizce geri dönersin. Bu örüntünün tekrarını sana yaşatacak ve böylece seni “güvende” tutacak o kişi olmalıdır hayatında artık.

Bu “güven” gerçekten güvenilir bir şey mi?

Ailen, aile gördüklerin, ilk bakım verenlerin seni gerginlikle, belirsizlikle, duygusal uzaklıkla, üstten bakışla, aşağılamayla sınadıysa, ilişkiler senin için tam olarak bunlardan ibaret olabilir. Bunları okurken olumsuz kavramlar gibi hissediyor olabilirsin, fakat pratikte bunları deneyimlemeye ve iş kendi örüntülerini sorgulamaya geldiğinde muhtemelen tam olarak aradığın seçenekte bunların varlığını bulmaya programlı olabilirsin. Tam tersi nasıl olurdu? Bilmiyorsun.

Sağlıklı olana, sana olması gerektiği gibi değer verene ve aslında “hak etme” kavramı için yalnızca kendin olman gerekene değil de daha görünmez, daha bilinmez olana çekiliyorsan ve aslında “kaçanı kovalama” peşindeysen, bu senin ruhen kendi seçimin olmayabilir çünkü bu seçimi yapan şey travmalarındır. Tanımlayamadıkların, sana öğretilenler ve aksini bilmek istemediğin o sağlıklı “bilinmezlik”tir aslında.

Sana öğretilenlerin sağlıksızlığını, inatla yüzüne kapanan kapıların pervazında durup düşünürken anlarsın aslında. Güvenli bildiğin aslen senin kafesindir. En iyi bildiğin, hiç tanışmaman gerekendir aslında; o zaman anlarsın. Özlediğin şey o kişi değil de onun yokluğuyla tanışmış halindir belki de çünkü sevilmeyi tatmamış olabilirsin fakat yokluğu çok iyi biliyorsundur hâlihazırda.

Yani yine bildiğin yoldan gitmiş oldun böylece. Bildiğinden şaşmadın ve bu seni sen yaptı. Gerçekten böyle mi?

“Bana iyi gelen ne varsa sıkıcı geliyor. Beni seveni değil, benim seveceğim birini istiyorum.” diyor musun mesela? Önce bunu itiraf et kendine. Değişmenin ve iyileşmenin ilk yolu değişmen gerektiğini ve sana öğretilenlerin sağlıksızlığını kabul etmen. Sağlıksıza sağlıksız, yanlışa yanlış diyebilecek kadar cesur kim kaldı? Bunun cesaret olduğunu kim öğretti bize?

Asıl cesaretin açık ve net bir sevgiye güvenebilmenin sonsuz hafifliği olduğunu ve kelebeğe benzetilerek güzellenen huzursuz bir karın ağrısının sevgiyle uzaktan yakından alakası olmadığını kim söyleyecek artık?

İnatla uzaklaşanı, mütemadiyen kaçanı kovalamanın bir meziyet olmadığını, sevginin hak edilmiş maaşlı bir iş olmadığını ve sağlıklı olanı seçmenin dünyanın en keyifli şeyi olduğunu kim söyleyecek?

Dramaya bağımlı bir sinir sistemine olağan bir düz bir çizgide yürümek elbette sıkıcı gelir.

Peki ya gerçeğe, sağlıklı olana, mutlu edene ve asıl hak ettiğin “gerçek” güvene doğru yol almaya ne dersin?

Ülkü Aran
Ülkü Aran
Ülkü Aran, Kadir Has Üniversitesi İngilizce Psikoloji lisans programının üçüncü sınıfını tamamlamaktadır. Aktif olarak Sezgi Psikoloji’de eğitim almaktadır. Psikodinamik Psikoterapi, Çift Terapisinde Psikodinamik Bakış Açısı, Çocuklarda Öykü Alma ve Psikodinamik Vaka Formülasyonu, Psikoterapide İlişkisel Yaklaşım, Ergen ve Yetişkinlerde Öykü Alma, Klinik Gözlem ve Görüşme Becerileri gibi eğitimleri tamamlamıştır. Özellikle travma ve erken çocukluk gelişimi konularına ilgi duymaktadır. Ayrıca, “Bütün Çocuklar Bizim” Derneği’nde bir yıl gönüllü olarak çalışmıştır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar