Perşembe, Temmuz 31, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kapalı Bir Kutu: Beynimiz

Bir insan beynini fiziksel olarak incelediğimizde, 1,2-1,4 kilogram ağırlığında, 3 bölgeden oluşan ve 2 yarımküresiolan, girintili çıkıntılı ve cıvık bir yapıyla karşılaşmamız mümkündür. Lakin, nasıl olur da bu yapı temel işlevlerimizden tutun da (vücut hareketlerimiz, görme ve işitme gibi duyularımız ve reflekslerimiz) üst düzey karmaşık ilişkilerimize (düşünme, hafıza, öğrenme, duygular ve bilinç) kadar bilgi işler? Daha enteresanı, bunların çoğunu nasıl yalnızca bir ampulü yakmaya eşdeğer bir enerjiyle yapar? Şimdi bu kapalı kutu içindeki cevheri biraz inceleyelim.

Sinir Sistemi ve Beyin İşlevi

Aslında hemen hemen her şeyi sinir sistemimize borçluyuz. Sinir sistemi, duyu organlarımızla algıladığımız girdileri (örneğin tenimize dokunan bir ipek kazağı, gün batımı manzarasını, çikolatalı dondurmayı), her duyuya özelleşmiş olarak işlev gören reseptörler ve bunların bağlı olduğu sinirler aracılığıyla beynimize sinyal gönderir. Peki hemen hemen her şey sinirsel bir uyarım sayesinde ise beyin bu bilgilerin nereden geldiğini nasıl anlar ve yorumlar? Öyleyse kör ya da sağır biri de belki görebilir ve işitebilir mi? İşte teknolojinin gelişmesiyle birlikte buna cevabımız EVET!

Çoğumuz koklear ya da retinal implant gibi aygıtları duymuşuzdur. Fakat bu tarz buluşlar söz konusu girdinin yine aynı alıcı organ tarafından yapılmasını sağlamaktadır. Oysaki beyine farklı ve alışılmadık kanallardan da veri aktarılabilmesi mümkündür. Son dönemlerde yapılan çalışmalar, beyine aktarılmasını istediğimiz bilgiyi bir şekilde elektrokimyasal sinyaller ile verebildiğimiz sürece bilginin alınmasının ve işlenmesinin mümkün olabileceğini göstermektedir. Hadi bazı çalışmalara birlikte bakalım.

Sağırlığa Bir Çözüm Olabilir: Neosensory Vest

Sinirbilimci David Eagleman, dünyaya açılan penceremizin bir avuç duyu organımızla algılayabildiklerimizle sınırlı olduğunu söyler. Ayrıca deri gibi hem yüzeysel olarak çok büyük hem de yapısal olarak inanılmaz karmaşık bir bilgisayarımsı malzemedir. David Eagleman buradan yola çıkarak sağır bireylerin duyması için bir yelek geliştirebileceği fikri üzerine düşünmüştür ve başarılı da olmuş gibi görülmektedir. Bir deri ile kulak yapısı elbette aynı yapısal düzeneğe sahip değildir, lakin bizler de duyduğumuz her şeyden anlam çıkaran organizmalar değiliz. Örneğin telefonla konuştuğumuzda duyduğumuz şey konuşmanın anlık kayıtlarıdır, lakin tüm konuşma kayıtları yerine beynimize gönderdiğimiz şey duyduklarımızın sıkıştırılmış bir halidir. İşte bu bağlamda Eagleman, sıkıştırma tekniğinden yararlanarak bu yeleği tasarlamıştır. Yeleği üstüne giyen katılımcılar ilk olarak sesleri deri üstünde oluşan tuhaf titreşimler olarak algılar fakat denemeler arttıkça beyin söz konusu sinyallerin şifrelerini çözümleyip anlamlandırıyor. Doğuştan sağır olan katılımcılar bile, bir süre sonra konuşulan bir ortamda titreşimlere odaklanıp konuşulanları anlayabiliyor. (Topaktaş,2021)

Dille Görmek: BrainPort

Normalde tat alma organı olarak düşündüğümüz dilin üstü yediklerimizin dokusunu anlayabilmemiz için bir sürü doku reseptörleriyle de doludur. Bach-y-Rita ve ekibi katılımcının alnına bir kamera ve diline de küçük bir elektrot ızgarası yerleştirdi. Elektrotlar şekillerin konumuyla uyumlu küçük atımlar üreterek nesnelerin konumu, biçimi, mesafesi ve hareket yönü gibi niteliklerin farkına varılmasını sağlıyor. (Eagleman, 2022)

Var olan Sistemi Güçlendirmek

Henüz yaygın olarak kullanılmayan yukarıda bahsettiğimiz iki araç dışında benzerleri üzerinde de çalışmalar yapılmakta. Hatta var olan duyularımızın işlevini de arttırmaya yönelik bazı cihazlardan bahsetmek mümkün. Örneğin renk körü olan ressam Neil Harbisson başına taktığı, renkleri titreşimlere dönüştüren ve kulağının arkasındaki kemiklere ileten Eyeborg cihazı ile renkleri duyarak ayırt etmeye, hatta öyle ki morötesi ve kızılötesi gibi renkleri de kodlayabilmeye başlamıştır. Ya da yukarıda bahsettiğimiz VEST ile yapılan bir deneyde kokpit verilerinin ve insansız hava araçlarından gelen verilerin pilotlara aktarılması denenmiş ve başarılı olmuştur. Bu bağlamda pilotluk eğitiminde ya da var olan pilotluk becerilerinin geliştirilmesinde de kullanılabilecek bir alet olabilmesi mümkün.

Görmek İstemiyorum!

Yukarıda bahsettiğimiz gelişmeler her zaman insanları mutlu etmeyebilir. Görme yetisini kimyasal bir patlama sonucu küçükken kaybeden Mike May, gelişen teknoloji ile görme yetisini 40 yıllık körlükten sonra geri kazanmıştır. Ama Mike için işler hiç de iyiye gitmemiştir. Görme yetisinin beraberinde getirdiği derinlik algısı, Mike’ın beyni ile adeta dalga geçiyor gibidir. Mike profesyonel bir kayakçı iken, görme yetisini kazandıktan sonra kaymayı becerememiştir. Ağaçlar, çukurlar, ışık oyunları kayak yapmasını bırakın, yürümesini bile zorlaştırır hale getirmiştir. Belki Mike, daha genç yaşta görme yetisini geri kazabilseydi, beyni yeni duruma daha kolay uyum sağlayabilirdi. Ama yaşının da getirisiyle, uyum sağlama yeteneğini de eskisine göre görece kaybetmişti. Bu uyum sağlama yeteneğine de ilerleyen bir yazımızda değinebiliriz.

Sonuç

Sonuç olarak beynimizin kapalı bir kutu olmasına karşın aynı zamanda ona sunduğumuz verileri ne kadar karmaşık ve büyüleyici şekilde işleyip bize geri sunabildiğini gördük. Aslında belki de beynin kapalı bir kutu olması onu açık bir kutu olmasından daha işlevsel yapıyor olabilir. Sevgiyle ve bilimle kalın…

Kaynakça

Eagleman, D. (2022). Canlı devre (Z. Arık Tozar, Trans.). Domingo Yayınları.

Topaktaş, C. E. (Ed.). (2021). Beynimiz nasıl çalışır? Say Yayınları.

Mahire Asel Korun
Mahire Asel Korun
Psikolog ve yazar Mahire Asel Korun; deneysel psikoloji, nöropsikoloji, bilişsel psikoloji ve çocuk ergen psikoterapisi üzerinde uzmanlaşma yapmaktadır. Lisans eğitimini Aydın Adnan Menderes Üniversitesi psikoloji bölümünde bitirmiş, yüksek lisans eğitimine ise Manisa Celal Bayar Üniversitesinde deneysel psikoloji alt alanında devam etmektedir. Lisans döneminde akademik alanda nöro-estetik, psikometri, duygu-bellek ve bağımlılık üzerine çalışmalara katkıda bulunmuş ve lisans tezi olarak öğrenme performansını ölçen aracın söz konusu 14-18 yaş arasındaki değer aralıklarını bulmuştur. Psikolojinin beyin ile olan zaman zaman döngüsel zaman zaman da doğrudan ilişkilerini meraklılarına aktarmayı amaçlayan yazar, bireylerin kendilik süreçlerini anlamaya ve anlamlandırmaya yönelik içerikler üretmeyi amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar