Perşembe, Eylül 25, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kadın Cinselliği Üzerindeki Sessiz Kontroller: Ayıp, Günah, Yasak

Toplumların tarih boyunca en çok kontrol ettiği, bastırdığı ve şekillendirdiği alanlardan biri kadın cinselliğidir. Kadının bedeni, arzuları, haz alma hakkı; çoğu zaman toplumsal normlar, dini öğretiler ve kültürel kabullerle denetlenmiş, şekillendirilmiş ve hatta görünmez kılınmıştır. Bu kontrol, çoğu zaman açık ve şiddetli bir baskıyla değil, sessiz kontrollerle yapılmıştır: Ayıp, günah ve yasak gibi görünmez zincirlerle…

Sessiz Kontrollerin Anatomisi

“Ayıp” kelimesi, kadınların cinsellikle ilgili her türlü düşüncesini, hissini ya da davranışını bastırmak için en sık başvurulan araçlardan biridir. Bir kız çocuğuna daha çok küçük yaşlarda bacaklarını kapatması öğütlenirken; aynı anda erkek çocuklarına “oğlan çocuğu işte” denilerek daha serbest davranma hakkı tanınır. Ayıp kelimesiyle şekillenen bu toplumsal öğrenme, kadının bedeniyle olan ilişkisinde utanç kültürünün kökleşmesine neden olur. Bu utanç, kadının kendine yabancılaşmasına, arzularını bastırmasına ve kendi bedeninden utanmasına yol açar.

Bu utanç kültürü, cinsiyetlere yönelik sembollerle daha çocuk yaşta başlar. Kız çocukları ilk regl olduklarında çoğunlukla “kimse duymasın, utanılacak bir şey” mesajı alırlar. Regl, konuşulmaması gereken, gizlenmesi gereken bir meseleye dönüşür. Hâlbuki bu, hayatın doğal bir parçasıdır. Buna karşılık, erkek çocuklarının sünneti ise aile içinde kutlamalarla, davetlerle adeta bir şölene çevrilir. Cinsiyetler arası fark, bedenin hangi bölümlerinin ve hangi işlevlerinin kutsandığını; hangilerinin ise utanılacak hale getirildiğini açıkça gösterir. Erkeklik sergilenebilir, kutlanabilir; kadınlık ise saklanmalıdır. Bu öğrenme, kız çocuklarına henüz küçük yaşlarda kodlanır.

“Günah” ise daha derin bir katmanda işler. Özellikle dini bilgilerle beslenen bu kontrol biçimi, kadın cinselliğini sadece ayıplanan değil, aynı zamanda ilahi bir ceza gerektiren bir durum gibi sunar. Kadının arzusu şeytani, baştan çıkarıcı ve tehlikeli olarak kodlanır. Bu kodlama, sadece bireysel düzeyde suçluluk duygusu yaratmakla kalmaz; aynı zamanda kadınların cinselliği özgürce yaşamasını, ifade etmesini ve keşfetmesini engeller. Kadın bedeni, arzunun değil, itaatin ve suskunluğun alanı haline gelir.

“Yasak” ise toplumun cinsellik konusundaki suskunluğunu resmi bir düzeye taşır. Cinselliğin konuşulmadığı, konuşulsa da utanılarak ve dolaylı ifadelerle ifade edildiği kültürlerde kadınlar, bilgiye ulaşmada engellenir. Cinsel eğitimin verilmediği ya da çok sınırlı sunulduğu sistemlerde, kadınlar kendi bedenlerini tanımadan, neye rıza gösterdiklerini bilemeden cinsellik yaşamaya zorlanabilirler. Bu da hem cinsel şiddet riskini artırır hem de kadınların cinsel sağlık hakkını ellerinden alır.

Sessiz Kontrollerin Bedeli: Sessizlik ve Yalnızlık

Kadın cinselliği üzerindeki bu sessiz kontroller, yalnızca bastırılmış bir cinsellik değil, aynı zamanda ruhsal ve bedensel yalnızlık da doğurur. Kadın, kendi bedenini tanımadan, arzularını anlamadan, haz alma hakkını sorgulamadan yaşamak zorunda kalır. Cinsellik; bizim toplumumuzda iki bedenin buluşması ve duygusal yakınlık değil, görev gibi yaşanır. Bu da kadının ilişkilerinde hem kendisine hem partnerine yabancılaşmasına neden olur.

Birçok kadın, cinsel sorunlarını dile getirmeye çekinir; çünkü o sorunları yaşadığını kabul etmek bile utanç verici olabilir. “Normal değilim”, “Yeterli değilim?” gibi düşüncelerle kendi içine kapanır. Oysa bu sessizlik, kadının değil, onu saran utanç kültürünün ürünüdür.

Ne Yapılmalı?

Bu sessiz kontrolleri aşmanın yolu, cinselliği konuşulabilir, öğrenilebilir ve paylaşılabilir bir alan haline getirmekten geçer. Kadınların cinsellik hakkında konuşma, düşünme, sorgulama ve ifade etme hakkı vardır. Bu hak, sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir ihtiyaçtır. Çünkü bastırılmış cinsellik sadece bireyi değil, toplumu da etkiler. Şiddeti, ayrımcılığı ve eşitsizliği besler.

Cinsellik utanılacak, saklanacak ya da susturulacak bir konu değildir. Kadının bedeni, arzusu ve hazzı; yaşamın doğal bir parçasıdır. Ve her kadın, bu parçada söz sahibi olmayı hak eder. Kadınların kendi bedenlerini tanımaları, haz alma hakkını içselleştirmeleri, “hayır” demeyi öğrenmeleri ve istemedikleri bir cinselliğe zorlanmamaları için öncelikle bu sessiz kontrolleri fark etmeleri gerekir. Ayıp, günah ve yasak gibi görünmez zincirleri kırmak; önce kadınların, sonra toplumun özgürleşmesinin anahtarıdır.

Kadın cinselliği üzerinde kurulan sessiz kontroller; kuşaktan kuşağa aktarılan korkular, yasaklar ve utanç duyguları ile büyür. Bu zincirleri kırmak, hem bireysel cesaret hem de toplumsal dönüşüm gerektirir. Kadınlar kendi seslerini duyurdukça, cinsellik konuşuldukça, bu sessiz kontroller etkisini yitirir. Çünkü en büyük özgürlük, kendi bedenin üzerinde kişinin söz sahibi olabilmesidir.

Ebru Göç Dinler
Ebru Göç Dinler
Ebru Göç Dinler, psikolojik danışman ve yazar olarak geniş bir deneyime sahiptir. Lisans eğitimini Ege Üniversitesinde tamamlamıştır. Özellikle Bilişsel ve Davranışçı Terapi ve Cinsel Terapi alanlarında uzmanlaşmıştır. Çocuk, yetişkin ve ergen bireyler ile çalışmaktadır. Aynı zamanda dijital mecralarda bireylerin yaşam içerisindeki farkındalığını arttırmak ve var olan sorunlara bakış açılarının değişmesine yardımcı olacak içerikler üretmektedir.

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar