Salı, Ağustos 5, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

İş Yerinde Aidiyet: Kurum Kültürünün Sessiz Dili

Bazen sabah alarmına bile uyanmadan, bir bakmışsın ofistesin. Gün başlamış, insanlar konuşuyor, takvim dolu… ama senin içinde bir boşluk.

Kimi zaman ise aynı masa, aynı ekran, insana evindeymiş gibi bir güven verir.

Peki bu fark nereden geliyor?

Aidiyet dediğimiz şey, sadece fiziksel olarak “orada olmak” değil.
Görünmek, duyulmak, değer görmek…
Ve en önemlisi: Bir kültürün parçası olmak.

Aidiyet, İçeriden Hissedilir Ama Dışarıdan Kurulur

Aidiyet, içerden gelen bir sıcaklıksa, onu sağlayan yapı dışarıdan şekillenir.
İşte tam da bu noktada devreye kurum kültürü giriyor.

Bir iş yerinde aidiyet duygusunun ne kadar güçlü olduğunu anlamak için yöneticilerin söylediklerinden çok, şu sorulara bakmak gerekir:

  • Kim konuşabiliyor?

  • Kimler dinleniyor?

  • Kimler fark ediliyor, kimler görünmez oluyor?

Aidiyetin güçlü olduğu kurumlar, şu yedi temel prensip üzerinde yükselir:

1. Kültür, Adaletle Başlar

Eğer bazı çalışanlar sürekli öne çıkarılır, bazıları hiç görülmüyorsa, orada aidiyet değil ayrıcalık vardır.
Kültür, sessiz kalanların sayısıyla da ölçülür.
Adalet, fırsat eşitliğidir. Herkesin kendini değerli ve şanslı hissettiği ortamlarda, aidiyet filizlenir.

2. Kültür, Katılımla Büyür

Sana hiçbir şey sorulmuyorsa, orada olmanın da pek anlamı kalmaz.
Katılım sadece fikir istemek değil; o fikrin uygulanabileceği ortamı yaratmaktır.
İnsan ancak sürecin bir parçası olduğunda, o kuruma kendini ait hisseder.

3. Kültür, Şeffaflıkla Güçlenir

Kapalı kapılar ardında alınan kararlar, güveni değil mesafeyi büyütür.
Şeffaflık, “bu kurumda her bireyin bilme hakkı var” demenin yapısal hâlidir.
Bilginin paylaşımı, aidiyetin omurgasını oluşturur.

4. Kültür, Davranışlarla Anlatılır

“Kadın liderliğini destekliyoruz” deyip tüm terfileri erkeklere vermek…
Bu, kültürün sözde kaldığının göstergesidir.
Gerçek kurum kültürü, PowerPoint sunumlarında değil; gündelik kararlarda, davranış biçimlerinde yaşar.

5. Kültür, Kutlamayı Bilir

Kriz yönetimi önemlidir, ama başarıyı kutlamak daha da kıymetlidir.
Küçük ya da büyük demeden başarıları görünür kılmak, “sen değerlisin” demenin en sade ama etkili yoludur.
Her kutlama, kültürel bağları güçlendiren bir harçtır.

6. Kültür, Yeni Gelenleri Ağırlamayı Bilir

İlk gün yalnız bırakılan bir çalışan, aidiyet duygusunu daha baştan kaybeder.
İyi bir kurum kültürü, etkili bir onboarding süreciyle başlar.
Yeni gelenin “biz”e dâhil edildiği anlar, uzun vadeli bir bağın temelini oluşturur.

7. Kültür, Bütün Varlığı Kucaklar

Çalışan sadece CV’siyle değil, yaşam hikâyesiyle gelir.
Ve insan ancak olduğu gibi kabul edildiğinde kurum içinde iz bırakır.
Farklılıkların yargılanmadığı değil, anlaşıldığı bir yapı, kültürel zenginliği beraberinde getirir.

“Seni İşe Mi Aldılar, Yoksa İçeri Mi Aldılar?”

Bu sorunun cevabı, çalışanın performansından önce, hissiyatında gizlidir.
Aidiyet; içten gelen bir duygu, ama kurumsal davranışlarla şekillenen bir gerçekliktir.
Ve bu noktada duygusal zekâ, kültür inşasının en güçlü aracıdır.

Çünkü duygusal zekâ yalnızca empati kurmak değil:

  • görünmeyeni fark etmek,

  • duyulmayanı duymak,

  • sessizliğin içindeki mesajı okuyabilmektir.

İş yerinde duyguya yer yok sanan kurumlar, çoğu zaman sessizce tükenir.
Ama duygusal zekâ ile şekillenen kurum kültürleri;
yaşar, gelişir ve insanı da geliştirir.

Aidiyetin sıcaklığını hissetmek için…

Kültürün sesine değil, davranışlarına kulak verin.

Çünkü gerçek kurum kültürü, yüksek sesle anlatılmaz — sessizce yaşatılır.

Dilara Demirhan
Dilara Demirhan
Dilara Demirhan, psikoloji alanında lisans eğitimini tamamlarken aynı zamanda felsefe çift anadal programını bitirmiştir. İnsan zihnini ve davranışlarını anlama ilgisi, onu terapi ve çocuk gelişimi alanlarında çalışmaya yönlendirmiştir. Lisans sürecinde çeşitli hastanelerde staj yaparak klinik psikoloji alanında deneyim kazanmış, ardından oyun terapisti ve rehabilitasyon merkezinde psikolog olarak çalışmıştır. Bu süreç, insan doğasını daha iyi anlamasına ve farklı yaş gruplarıyla çalışma becerilerini geliştirmesine katkı sağlamıştır. Zamanla bu bilgi birikimini iş hayatına taşımak isteyerek insan kaynakları alanında uzmanlaşmaya karar vermiştir. Şu anda Yıldız Teknik Üniversitesi’nde İnsan Kaynakları Yönetimi yüksek lisansı yapmaktadır. Aynı zamanda BC Consulting bünyesinde araştırmalar yürütmekte ve eğitim içerikleri hazırlamaktadır. Çalışma hayatında duygusal zekâ, iletişim ve işyeri iyi oluşuna odaklanarak şirketlerin çalışma ortamlarını iyileştirmeye yönelik çalışmalar yapmaktadır. İş ortamlarının sadece verimli değil, aynı zamanda çalışanlar için anlamlı ve destekleyici olması gerektiğine inanır. Sanata ve keşfetmeye meraklı biri olarak, farklı bakış açılarını anlamayı ve yeni şeyler öğrenmeyi sever. Hem akademik hem de profesyonel olarak kendini geliştirmeye devam ederken, bilgiyi paylaşmayı ve insanların hayatına dokunmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar