Perşembe, Nisan 24, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

İnançlarımız Gerçekliği Şekillendirir mi? Plasebo Etkisi ve Ötesi

Günlük hayatta sıkça duyduğumuz bir söz var: “Neye inanırsan, o olur!” Peki, bu yalnızca bir motivasyon cümlesi mi yoksa bilimsel bir gerçek mi? Olumlama teknikleri, manifest yapma pratikleri veya kurduğumuz cümlelerin gerçekliğimize etkisi hakkında gün geçtikçe daha fazla şey okuyor ve duyuyoruz. Söylediklerimize dikkat etmemiz ve düşüncelerimizi düzenlememiz noktasında öneriler alıyoruz.

Eski inanışlardan, yaşam felsefelerine hatta tıp alanından psikolojiye kadar çoğu yerde istediğimiz hayatı yaşamanın kontrolünün bizde olduğu vurgulanıyor. Bunun da bakış açımızla, düşünce tarzımızla ve inançlarımızla mümkün olabildiği söyleniyor. Bu, kimi zaman bizlere umut verirken kimi zaman da hayatın karmaşıklığını basitleştirebiliyor. Öte yandan, tüm bunları salt bir motivasyon cümlesi olarak görmek yetersiz kalır.

Peki, nedir bunların arkasındaki bilimsel gerçek? Gerçekten, ne yaşadığımızı belirleyen inançlarımız olabilir mi?

1950’lerde İlginç Bir Olay

1950’lerde, savaş zamanlarında, cephanelikleri tükenen bir hastanede ağır yaralı askerler için kullanılmak üzere ilaç stoklarının bir kısmı tükenmişti. Bunun karşısında çaresiz kalan sağlık ekibinin aklına bir fikir geldi: Hastalara ağrı kesici yerine tuzlu su enjekte etmek. Evet, doğru okudunuz. Askerlerin ağrılarını ve acılarını dindirmek için onlara tuzlu su enjekte ettiler. Olayı ilginç kılansa şuydu: Askerler tuzlu su değil güçlü bir ağrı kesici aldıklarına inanıyorlardı. Sonuçları değerlendirirken gördüler ki yaralıların çoğu (yaklaşık %40’ı) gerçekten de ağrılarının dindiğini belirtmişti. Tuzlu su enjektesi, ağrı kesicilerle aynı etkiyi oluşturmuş ve yaralıların ağrılarını geçirmişti.

Bu durum bilim insanlarının dikkatini çekti. Neticede tuzlu suyun bilinen bir ağrı kesici özelliği yoktu. Öyleyse ağrıyı geçiren ne olabilirdi?

Konuyla İlgili Araştırmalar: Plasebo Etkisi

Plasebo etkisi, tıp alanında sıkça karşılaşılan ve üzerine çok sayıda araştırma yapılan bir fenomendir. Plasebo, gerçek bir ilaca benzeyen ancak tedaviyi doğrudan sağlamayan maddelerdir. Plasebo etkisi, bilinen gerçek bir etkisi olmaksızın, kişinin işe yarayacağına inandığı bu maddelere verdiği gerçek tepkilerdir.

Dr. Henry Beecher, bu olayı araştırmaya başladığında, hastaların tuzlu su almalarına rağmen beyinlerinde ağrıyı kesmeye yönelik dopamin ve endorfin gibi kimyasalların salgılandığını keşfetti. Hastaların beyni, kendilerine ağrı kesici verildiğine inandıkları için, aldıkları sıvıya karşı olumlu yanıt veriyordu. Sonuçlar gösterdi ki beynimiz bir şeye inandığında ona uygun tepkiler vererek onu gerçekmiş gibi yaşayabiliyordu.

Plasebo etkisi, psikoloji, farmakoloji, tıp gibi birçok alanda üzerinde yapılan araştırmalarla tıbbi tedavi süreçlerinde önemli bir yer edinmiştir.

Plasebo Etkisi ve Yaşamımızdaki Yeri

Plasebo etkisinin yaygın örneklerine; ağrı kesici yerine kullanılan şeker hapları, sadece derinin kesilip dikilmesinden ibaret olan ameliyatlar veya depresyon tedavilerindeki antidepresanlar yerine kullanılan ilaçlar verilebilir. Alternatif tıp kapsamında uygulanan tedavilerin fizyolojik etkileri olmamasına karşın insanların fayda görmesini de bu etkiyle açıklayabiliriz.

Öte yandan sadece bir doktor muayenesiyle iyileştiğini söyleyen kişilere de denk gelmişsinizdir. Günlük hayatımızdaki ilginç örneklerden biriyse kontrol hissimizi sağlamak için asansör veya yaya geçitlerindeki plasebo düğmeleridir.

Kendimizle İlgili İnançlarımız Gerçeğimiz Olur

Kendimizle ilgili inançlarımızın yaşantımıza nasıl etki ettiğini gösteren başka bir örnek olarak kişisel deneyimlerimden birini anlatmak istiyorum. Çocukluğumda anneannem ile sıkı bir ilişkimiz vardı ve hastalandığı zamanlar kendi kendine: “Bu hastalığı kabul etmiyorum, vücudum bunu atacak.” derdi. Doğruyu söylemek gerekirse, o zamanlar, bu sözler bana oldukça ilginç gelirdi ve anlam veremezdim. Gerçekten de hastalıklarını hafif atlatır ve hızla toparlanırdı. Zamanla fark ettim ki, onun bu inanç sistemi aslında plasebo etkisiyle açıklanabilirdi. Beyni, bu inanç sayesinde iyileşmesini destekleyen biyolojik ve fiziksel süreçleri harekete geçiriyordu.

Olumlu ve olumsuz inançlarımızın, yaşantımıza nasıl etki ettiğini açıklayan başka örnekleri inceleyelim:

Olumsuz İnançlar

  • “Ben başarısızım.” → Beyin, hata yapma korkusunu artırarak öğrenme ve problem çözme yetisini zayıflatabilir.

  • “Bütün kötülükler beni bulur.” → Zihin, negatif yanlılık etkisiyle olumsuz olaylara aşırı odaklanır ve iyi şeyleri fark etmesini engelleyebilir.

  • “Hiçbir işim yolunda gitmez.” → Kişinin planlama yetisi zayıflar, çaresizlik hissi pekişir ve çözüm üretmek yerine engellere takılma olasılığı artabilir.

Olumlu İnançlar

  • “Ben huzurlu ve mutlu bir insanım.” → Beyinde serotonin ve oksitosin salgılanarak stres seviyesi düşer ve kişinin olaylara daha pozitif yaklaşmasını sağlayabilir.

  • “Ben çok şanslı biriyim.” → Zihin, olumlu olayları seçici olarak fark eder ve fırsatları değerlendirme becerisini artırabilir.

  • “Ben zengin bir insanım.” → Kişide bolluk algısı güçlenerek finansal fırsatları daha net görmesini ve cesur adımlar atmasını sağlayabilir.

Örnekleri değerlendirirken, kişilerin kendilik inançlarının vücuttaki etkilerinin karmaşık olabileceğini, diğer yaşam koşullarının etkisini ve tüm bunların kişiye özel süreçler olduğunu da unutmamak gerekir. Ancak, söyleyebiliriz ki hayatı deneyimleme şeklimiz inançlarımızla yakından ilişkilidir.

Kendinize ve hayatınıza dair inançlarınızı gözden geçirin. Belki de aradığınız cevaplar oradadır. Çünkü neye inanırsak, gerçekten de o olur.

Sonuç: İnancımızla Yaşarız

İnanmak, beynimizin gerçekliği nasıl algıladığını ve vücudumuzun buna nasıl tepki verdiğini belirleyen güçlü bir araçtır. Plasebo etkisi‘nden gördüğümüz üzere beynimiz inançlarımıza uygun yanıtlar üretir. Farkında olmadan düşüncelerimizin ve inançlarımızın etkisiyle her an şekillenen bir yaşam süreriz.

Hayatın akışında kontrol edebildiğimiz ve edemediğimiz pek çok unsur var. Neye inandığımız ve kendimize hangi hikayeleri anlattığımız kontrol edebileceğimiz unsurların başında geliyor. İnandıklarımız gerçeğimizi, gerçeğimiz ise yaşantımızı oluşturuyor.

O zaman soru şu: İnançların, sana nasıl bir hayat yaşatıyor?

Sizi kısıtlayan ve ileriye taşıyan inançlarınızı gözlemleyin. Bilinçli bir şekilde, inançlarınızı dönüştürerek hayatınızı değiştirebilirsiniz.

Göksu Çerme
Göksu Çerme
Göksu ÇERME, TED Üniversitesi’nde tam burslu ve onur öğrencisi olarak lisans eğitimini tamamladıktan sonra Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Şema Terapi, Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT) ile Çocuk ve Ergen Terapisi alanlarında aldığı eğitimler sayesinde kendini geliştirmeye devam etmiştir. Çeşitli sektörlerde psikolojik bakış açıları kazanan, aktif olarak psikoterapi pratiği ve danışan deneyimleriyle bilgi birikimini dijital platformlarda paylaşan Göksu, güvenilir bilginin toplumsal dönüşüm için anahtar olduğuna inanmaktadır. Çalışmalarında psikolojinin anlaşılır kılınmasını önemseyerek bilimsel yöntemler doğrultusunda bireylerin zihinsel sağlığını desteklemeyi amaçlamaktadır. Alanındaki bilgi ve deneyimini güncel tutarak psikoloji biliminin geniş kitlelere ulaşmasını sağlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar