Pazartesi, Haziran 2, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

İlişkilerde Gölge Taraf: Kıskançlık ve Kontrolün Psikolojik Kökleri

Sevgi mi, yoksa gölge mi? İlişkilerde kıskançlık ve kontrol genellikle romantik duyguların bir uzantısıymış gibi algılanır. “Seni o kadar seviyorum ki başkalarıyla paylaşamam”, “Bunu yapmanı istemiyorum çünkü sana zarar gelmesinden korkuyorum”, “Seven insan kıskanır” gibi ifadeler, kontrolün ve kıskançlığın masumlaştırıldığı cümlelerdir. Kıskançlık, ilişkilerde yeterli dozda elbette olabilir; ancak bu durum fazlalaşıyor, kişinin sosyal yaşamını engelliyor ve karşıdakini sürekli kontrol etme noktasına geliyorsa, o zaman masumluktan çıkmaya başlar. Bu davranışlar, sağlıklı ilişki zeminini sarsan, sevgiyle değil çoğunlukla korkuyla beslenen tepkilerdir. Peki, bu gölge tarafın kökeninde neler yatar? Ve ilişkilerimiz bu karanlık yönlerle nasıl başa çıkabilir?

Kıskançlığın Psikolojik Kökenleri

Kıskançlık, romantik ilişkilerde sıkça karşımıza çıkan bir duygudur. Genellikle partnerin bir başkasıyla yakınlaşması ihtimaline karşı hissedilen bir tehdit algısıyla tetiklenir. Ancak bu duygu çoğu zaman yüzeyde görünenin ötesinde, daha derin psikolojik köklerden beslenir. Özellikle bağlanma stilleri, kıskançlık davranışlarının şekillenmesinde belirleyici bir rol oynar. Kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, partnerlerini kaybetme korkusuyla daha yoğun kıskançlık ve kontrol eğilimleri gösterebilirler.  

Ayrıca, erken çocukluk deneyimleri, terk edilme ya da ihmal edilme gibi travmatik yaşantılar, kıskançlık davranışlarının temelini atabilir. Bu kişiler için kıskançlık, aslında “sevgiyi ve güveni kaybetmeme” mücadelesini yansıtabilir. Ancak bu mücadele, sağlıklı ilişkiye zarar veren bir kısır döngüye neden olabilir. Bazı araştırmalar, düşük özsaygının da kıskançlık davranışlarını artırdığını göstermektedir. Kendi değerini partnerin ilgisine ve sadakatine bağlayan bireylerde, “Onun gözünde değerimi kaybederim” kaygısı daha yoğun yaşanabilir.

Kontrol Davranışlarının Kökeni

Kıskançlık genellikle kontrol davranışlarını da beraberinde getirir. Partnerin sosyal medya hesaplarını kontrol etmek, sürekli mesaj atarak nerede olduğunu sorgulamak, kiminle görüştüğünü öğrenmeye çalışmak gibi davranışlar, güvensizlik hissinin davranışsal yansımasıdır. Kontrol, çoğu zaman güçsüzlük ve terk edilme korkusunu maskelemek için kullanılır.  

İlginçtir ki, kontrolcü davranışlar genellikle “sağlıklı ilişkiyi koruma” amacıyla açıklanır. Ancak gerçekte bu davranışlar, partnerin bağımsızlığını kısıtlar, ilişkide dengesizlik yaratır. Kontrolün olduğu yerde sağlıklı ilişki ve karşılıklı güvenin varlığından bahsetmek zordur. Kontrol, bazen geçmiş yaşantılardan öğrenilen bir davranış kalıbı olarak da ortaya çıkabilir; örneğin, çocuklukta ebeveynlerinin denetimci tutumlarına maruz kalan bireyler, bunu partnerlerine yansıtabilirler.

Bu Davranışların İlişkilere Etkisi

Kıskançlık ve kontrol, başlangıçta “ilgi göstergesi” olarak algılanabilir. Genellikle partnerler birbirlerine “Bu kadar ilgilenmemin sebebi, sana çok değer vermem”, “Kimlerle görüştüğünü bilmek istiyorum, çünkü senin için endişeleniyorum” gibi cümleler söylerler. Bu “ilgi göstergesi” olarak görülen cümleler kısa vadede kişiye sevildiğini, önemsendiğini düşündürse de uzun vadede sağlıklı ilişkinin yapısını bozar. Partnerin üzerinde sürekli bir baskı ve denetim hissi yaratır. Bu durum, zamanla karşılıklı güvensizliği getirir ve duygusal uzaklaşmaya neden olur. Bir taraf, partnerine daha çok bağlanmak isterken; diğeri, bu baskıdan kaçmak için mesafe koyar. Bu döngü, sağlıklı ilişkinin kırılma noktalarına gelmesine neden olabilir.  

Ayrıca, kıskançlık ve kontrol davranışları çoğu zaman partnerin özsaygısını zedeler. “Ben yetersizim” ya da “Bana güvenilmiyor” gibi düşünceler hem kişide hem de sağlıklı ilişkide derin yaralar açar. Bu durum sadece bireylerin değil, ilişkinin genel sağlığını da tehdit eder.

Çözüm Yolları

Kıskançlık ve kontrolün üstesinden gelmek için öncelikle bu davranışların farkında olmak gerekir. Kendi gölge tarafımızla yüzleşmek, zayıf yönlerimizi, korkularımızı ve ihtiyaçlarımızı anlamak demektir. Terapötik destek, bu süreçte bireylere duygusal farkındalık kazandırarak sağlıklı ilişki dinamiklerini geliştirme fırsatı sunar. Örneğin, çift terapileri ve bireysel psikolojik destek, kıskançlık ve kontrolün altında yatan güvensizlikle yüzleşmeye yardımcı olabilir.  

Açık ve dürüst iletişim, bu davranışlarla başa çıkmada kilit rol oynar. Partnerler, korkularını ve ihtiyaçlarını samimiyetle ifade edebildiklerinde, aralarındaki bağ güçlenir. Ayrıca, bireysel olarak öz şefkat geliştirmek, başkalarını kontrol etme arzusunun azalmasına yardımcı olur. Öz şefkat, bireyin kendi kırılganlığını kabul etmesini ve başkalarının üzerinde baskı kurmadan sevgi göstermesini sağlar. Eğer kişi kendine karşı nazik ve anlayışlı ise başkalarını kontrol etme ihtiyacı hissetmez, kıskançlık davranışlarını yansıtmaz. Sağlıklı ilişkide daha açık, güven dolu ve sağlam bir iletişim kurabilir.  

Unutmamak gerekir ki, kıskançlık ve kontrol, sevginin değil korkunun işaretidir. Sağlıklı ilişki, bireylerin birbirinin özgürlüğüne saygı duyduğu ve duygusal olarak güvende hissettikleri bir alan yaratmakla mümkündür.

Sonuç

Her bireyin içinde bir gölge vardır. Kıskançlık ve kontrol, bu gölgenin ilişkilerde kendini gösteren biçimlerinden biridir. Bu davranışlar sevgi gibi görünse de ardında çoğunlukla kaybetme korkusu, güvensizlik ve yetersizlik duyguları yatar. Ancak bu karanlık yönler ile yüzleşildiğinde ve destek alındığında hem bireysel hem de ilişkisel düzeyde değişim mümkündür.  

Kendi gölgemizle yüzleşmek; korkularımızı kabullenmek, sınırlarımızı tanımak ve başkalarını kontrol etme arzusunu bırakabilmek demektir. Bu, kolay bir süreç değildir. Ancak sağlıklı ilişki, partnerimizin özgürlüğüne, bireyselliğine ve kararlarına saygı gösterebilmekten geçer. Gerçek sevgi, kontrol etmek değil, güvenmektir.  

Sağlıklı ilişki, gölgemizi inkâr ederek değil, onu anlamlandırıp dönüştürerek inşa edilir. Böylece hem bireyler hem de ilişkiler, daha olgun, anlayışlı ve sağlam temeller üzerinde yükselir. Unutmayalım ki, sevgi; korkunun değil, özgürlüğün ve saygının dilidir.

Ebru Göç Dinler
Ebru Göç Dinler
Ebru Göç Dinler, psikolojik danışman ve yazar olarak geniş bir deneyime sahiptir. Lisans eğitimini Ege Üniversitesinde tamamlamıştır. Özellikle Bilişsel ve Davranışçı Terapi ve Cinsel Terapi alanlarında uzmanlaşmıştır. Çocuk, yetişkin ve ergen bireyler ile çalışmaktadır. Aynı zamanda dijital mecralarda bireylerin yaşam içerisindeki farkındalığını arttırmak ve var olan sorunlara bakış açılarının değişmesine yardımcı olacak içerikler üretmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar