Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Henüz Olmamış Şeylerin Korkusu: Sezgisel Kaygının Gölgesinde Yaşamak

Bazı günler vardır, içiniz durduk yere huzursuzdur. Kimse sizi kırmamıştır, telefon suskun olsa bile bir “kötü haber gelebilir” beklentisi içinizde kıvranır. Sanki yaklaşan bir tehlike vardır ama adı yoktur. İşte bu durum, psikolojide sezgisel kaygı ya da bazı kaynaklarda geçen haliyle “belirsizlikle tetiklenen anticipatory anxiety (beklenti anksiyetesi)” olarak tanımlanır (Grupe & Nitschke, 2013).

Bu yazıda, adı konmamış ama içten içe yoran bu duygu durumunu inceleyeceğiz: Neden olur, nasıl başa çıkılır ve hangi psikolojik yollarla daha sağlıklı hale getirilebilir?

Sezgisel Kaygı Nedir?

Sezgisel kaygı, bireyin henüz gerçekleşmemiş bir tehlikeyi öngörme haliyle yaşadığı zihinsel ve bedensel alarm durumudur. Bu kaygı türü çoğu zaman bilinçli bir düşünceyle değil, içsel bir sezgiyle ortaya çıkar. DSM-5’te net bir kategori olarak geçmese de, yaygın anksiyete bozukluğu (GAD) ve travma sonrası stres bozukluğu (PTSD) gibi durumların bir belirtisi olarak ortaya çıkabilir (American Psychiatric Association, 2013).

Bu tür kaygılar genellikle şöyle ifade edilir:

  • “İçime doğdu, sanki kötü bir şey olacak.”
  • “Hiçbir şey yok ama içim rahat değil.”
  • “Boş bir bekleyiş hissi…”

Neden Bu Kadar Tanıdık Geliyor?

Bu duygu size yabancı gelmiyorsa, yalnız değilsiniz. Beynimiz, evrimsel olarak “tehlikeyi önceden tahmin etme” becerisine sahip olacak şekilde gelişmiştir. Özellikle amigdala ve ön singulat korteks, tehlikeyi sezme ve ona göre hazırlık yapma işlevi görür (LeDoux, 2000). Yani beyin, ortada bir tehdit olmasa bile olasılığı düşündüğünde bile alarm verebilir. Ancak modern dünyada bu sistem, gerçek tehditlerle algısal tehditleri ayırt etmekte zorlanabiliyor. Gerçek bir saldırgan yerine patronun mailde nokta koyması bile aynı sistemi çalıştırabiliyor.

Geçmişin Hayaleti: Travmalar ve Belirsizlik

Sezgisel kaygı, çoğu zaman geçmiş yaşantıların bugüne taşınmış bir yankısıdır. Özellikle:

  • Belirsizlikle dolu bir ev ortamında büyümek,
  • Aniden kötü haber almak,
  • İlişkilerde sürekli terk edilme ya da ihmal edilme hissi…

Bu yaşantılar, bireyin “tetikte olma halini” kalıcı hale getirebilir. Psikolog Bessel van der Kolk’un dediği gibi:

“Travma, geçmişin şimdi gibi hissettirmesidir.” (The Body Keeps the Score, 2014)  

Beyin, daha önce kötü bir şey olmuş bir sahneye benzeyen ortamları tarar. Ve bu sahneleri, yeni bir tehdit varmış gibi yorumlayabilir. İşte bu noktada “nedenini bilmediğimiz” kaygılar devreye girer.

Modern Dünyada Kolektif Kaygı: Hepimiz Tetikteyiz

Pandemi, savaş haberleri, ekonomik krizler… Tüm bunlar kişisel kaygının ötesinde, kolektif bir “tetikte olma hali” yaratıyor. 7/24 haberlere maruz kalmak, sosyal medyada sürekli kriz temalı içeriklere denk gelmek, zihni sürekli alarm durumuna sokuyor. Bilgi aşırı yüklemesi (information overload), kişinin tehditleri filtreleyememesine neden olur (Eppler & Mengis, 2004). Yani beynimiz artık neyin gerçek, neyin sadece ihtimal olduğunu ayırt edemez hale geliyor.

Psikolojik Olarak Neler Yapılabilir?

Kaygıyı tamamen yok etmek değil, onunla sağlıklı bir ilişki kurmak amaçlanmalıdır. İşte bilimsel olarak etkili bulunan bazı psikolojik öneriler:

Fark Et – Tanımla – Normalleştir
Klinik psikolojide ilk adım, duygunun tanımlanması ve kabul edilmesidir. “Ben neden böyle hissediyorum?” yerine, “Bu his şu an bende var. Bu bir duygu. Geçici ve insani.” demek çok daha işlevseldir. Bu süreç, üçüncü dalga terapilerde (ACT – Acceptance and Commitment Therapy) sıkça kullanılan bir yaklaşımdır (Hayes, Strosahl & Wilson, 2011).

  • Bedenle Zihin Arasındaki Köprüyü Kur: Somatik Farkındalık
    Sezgisel kaygı, zihinsel gibi görünse de aslında önce bedende hissedilir:  

    • Kalp çarpıntısı  
    • Omuzlarda gerginlik  
    • Yüz kaslarında kasılma
      Bu semptomları fark etmek ve onlara müdahale etmek, zihni de rahatlatır. Özellikle Vagus sinirini aktive eden egzersizler (derin nefes, 4-7-8 nefes tekniği, yüz kaslarını gevşetme, hafif titreşim hareketleri), parasempatik sinir sistemini uyararak bedeni güvenli moda geçirir (Porges, 2011).
  • Zihni Şimdiye Çek: Bilinçli Farkındalık
    Zihnin “ya olursa” çarkına kapıldığı anda, onu şimdi ve burada tutmak gerekir. Farkındalık temelli terapi uygulamaları, bu noktada oldukça etkilidir.
    Basit bir egzersiz:  

    • Şu an ne görüyorsun?  
    • Ne duyuyorsun?  
    • Nefesin nerede?  
    • Bedeninde en çok hangi bölgeyi hissediyorsun?
      Bu tarz farkındalık teknikleri, prefrontal korteksi devreye sokarak amigdala tepkisini dengeler.
  • Duyguların Arkasındaki Anlamı Bul: Psikodinamik Yaklaşım
    Bazı sezgisel kaygılar, bastırılmış bir duygunun ya da örtük bir ihtiyacın dile gelme şeklidir. Psikodinamik terapiye göre, bu duygularla çalışmak “neden şimdi, neden böyle hissediyorum?” sorusunu anlamlı kılar (Shedler sexuales, 2010).
    Örneğin:  

    • Belirsizlikte yoğun kaygı yaşayan biri için kontrol ihtiyacı yüksek olabilir.  
    • “Hep bir şey olacakmış gibi hissetmek” bazen terk edilme korkusunun yansıması olabilir.
      Bu farkındalıkla çalışmak, bireyin içsel düzenini yeniden kurmasına yardım eder.
  • Destek Al: Kaygı Konuşuldukça Hafifler
    Bazen hiçbir teknik, profesyonel bir destek kadar etkili olamaz. Özellikle:  

    • Kaygı günlük yaşamı etkiliyorsa,  
    • Sebepsiz korkular sık sık geliyorsa,  
    • Bedensel belirtiler yoğunlaşıyorsa…
      O zaman bir klinik psikolog ya da psikiyatrist ile çalışmak en sağlıklı adım olur. Terapi, sadece “kaygıyı bastırmak” değil, onunla yeni bir ilişki kurmak için güvenli bir alan sağlar.

Son Söz: Belki Bir Tehlike Yoktur, Sadece Geçmişin Gölgesi Vardır

Sezgisel kaygı, bize hayatta kalma içgüdümüzden kalan bir mirastır. Ama artık sürekli alarm halinde yaşamak, bir adaptasyon değil, bir yük haline gelir. Unutmayın: İç sesiniz bazen sizi korur, bazen sizi geçmişte tutar. Onu tanımak, dinlemek ve gerektiğinde sorgulamak, sağlıklı bir zihinsel yaşamın temelidir.  

“Kaygı, zihnin gelecekte dolaşan hayaletidir. Onu şimdiye çağırdığınızda, şekli değişir.”

– Psikoterapist ifadesi

Kaynakça

  • American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (5th ed.).  
  • Grupe, D. W., & Nitschke, J. B. (2013). Uncertainty and anticipation in anxiety: An integrated neurobiological and psychological perspective. Nature Reviews Neuroscience, 14(7), 488–501.  
  • Hayes, S. C., Strosahl, K. D., & Wilson, K. G. (2011). Acceptance and Commitment Therapy: The Process and Practice of Mindful Change.  
  • LeDoux, J. (2000). Emotion circuits in the brain. Annual Review of Neuroscience, 23(1), 155–184.  
  • Porges, S. W. (2011). The Polyvagal Theory: Neurophysiological foundations of emotions, attachment, communication, and self-regulation.  
  • Shedler, J. (2010). The efficacy of psychodynamic psychotherapy. American Psychologist, 65(2), 98–109.  
  • van der Kolk, B. (2014). The Body Keeps the Score: Brain, Mind, and Body in the Healing of Trauma.  
  • Eppler, M. J., & Mengis, J. (2004). The concept of information overload: A review of literature. Information Society, 20(5), 325–344.
Deniz Beren Kılıçlı
Deniz Beren Kılıçlı
Deniz Beren Kılıçlı, klinik psikoloji alanında uzmanlaşmış bir psikolog ve psikoterapisttir. Psikoloji lisans eğitimini Ufuk Üniversitesi'nde tamamlayan Kılıçlı, akademik başarısını Bournemouth Üniversitesi'nde Klinik Psikoloji yüksek lisans programıyla taçlandırmaktadır. Kılıçlı, kariyeri boyunca bilişsel davranışçı terapi (CBT), şema terapi ve grup rehberliği gibi alanlarda çeşitli eğitimler alarak uzmanlığını geliştirmiştir. Bağımlılık, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), depresyon, anksiyete ve stres yönetimi gibi psikolojik rahatsızlıklar üzerine çalışmalar yapmaktadır. Boylam Psikiyatri Hastanesi ve AMATEM, Paradox Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezi ve Ankara Denetimli Serbestlik Müdürlüğü gibi önemli kurumlarda staj ve uygulamalı eğitim süreçleri geçirmiştir. Bunun yanı sıra, Çağ Psikolojik Danışmanlık Merkezi'nde psikoterapist olarak görev yaparak bireylere ruh sağlığını güçlendirme ve yaşam kalitesini artırma konusunda destek vermiştir. Akademik ve mesleki gelişimine paralel olarak, psikoloji alanındaki güncel gelişmeleri takip ederek çevrimiçi ve yüz yüze psikolojik danışmanlık hizmetleri sunmaktadır. Dijital platformlarda ve sosyal medyada psikoloji ile ilgili içerikler üreterek toplumda ruh sağlığı farkındalığını artırmayı amaçlamaktadır. Deniz Beren Kılıçlı, bilimsel temelli psikoterapi yaklaşımlarını herkes için anlaşılır ve erişilebilir kılma misyonuyla çalışmalarına devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar