Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Haklılığın Gölgesinde Suç: Terörist Faillerin Kendini Meşrulaştırma Mekanizmaları

Terörizmin en çarpıcı boyutu, sadece topluma yönelttiği fiziksel tehdit değil; failin kendi zihninde oluşturduğu “haklılık” kalkanıdır. Çok sayıda terörist, kendi eylemini etik dışı bir suç olarak değil, kutsal bir görev, mücadele veya tarihsel bir zorunluluk olarak görmektedir. Bu tür öz-yorumlamalar, yalnızca bireysel bilişsel çarpıtmalarla değil; aynı zamanda grup içi manipülasyon, ideolojik inşa ve ahlaki ayrışma mekanizmalarıyla da beslenmektedir. Bu yazı, terörist bireyin kendi eylemine meşruiyet atfetmesini yalnızca ideolojik değil, psikodinamik, nöropsikolojik ve etik yönleriyle ele almayı amaçlamaktadır.

Terörist failin içsel anlatısı çoğunlukla, bir “haklı mağduriyet” üzerine inşa edilir. Bu anlatı, bireyin kendi şiddetini rasyonelleştirmesine ve meşru bir eylem çerçevesine yerleştirmesine olanak tanır. Bandura (1999), bireyin ahlaki ayrışma yoluyla kendini şiddetin sorumluluğundan uzaklaştırabileceğini, eylemin tanımını değiştirerek onu “suç”tan “kurumsal adalet” ya da “tanrısal görev” biçiminde yeniden çerçeveleyebileceğini ifade eder. Bu, hem bireyin benlik bütünlüğünü koruma çabasıdır, hem de grubun baskın ideolojisine uyum gösterme biçimidir.

Bu söylemsel yeniden inşanın içinde en dikkat çekici unsur, eylemin “meşruluğu” ile suçun “tanımının” değiştirilmesidir. Fail, suçu inkâr etmez; aksine suçun anlamını değiştirmiştir. Bir katliam, onun gözünde “kutsal fedakârlık”; bir saldırı, “ezilenlerin haykırışı” olur. Horgan (2005), teröristlerin planlı ve soğukkanlı olmalarının, onların etik sorgulama süreçlerinden muaf olduğunu değil, bu sorgulamayı çoktan geçersizleştirmiş bir zihinsel yapı içinde hareket ettiklerini gösterdiğini belirtir.

Grup dinamikleri ve ideolojik koşullama da bu zihinsel kurgunun devamlılığını sağlar. McCauley ve Moskalenko (2011), bireylerin radikalleşme sürecinde sadece ideolojik değil, aynı zamanda duygusal nedenlerle de gruba bağlandıklarını ve zamanla grup normlarının bireysel ahlakın yerine geçtiğini öne sürer. Bu noktada empati yerini öfkeye, bireysel sorumluluk ise “kolektif görev” anlayışına bırakır.

Nörobilişsel olarak da bu süreçte belirgin değişiklikler gözlenir. Özellikle ön korteksin (karar verme ve ahlaki değerlendirme işleviyle ilişkili) işlevselliğinde düşüş, amigdala aktivitesinde artışla birlikte failin tehdit algısında aşırı duyarlılık meydana gelebilir (Post, 2007). Bu durum, radikalleşmiş bireylerin hem siyah-beyaz düşünme yapısını hem de “biz ve onlar” ayrımında daha keskin hale gelmesini açıklayabilir.

Silke (2003) ise “inanç doğrulama ön yargısı” (confirmation bias) çerçevesinde, faillerin yalnızca kendi inanç sistemlerine hizmet eden bilgiye açık olduklarını, dış kaynaklı etik eleştirileri sistematik biçimde reddettiklerini ortaya koyar. Böylece birey, kendi gerçekliğini kendi içinde yeniden üretir ve alternatif bakış açılarına bilişsel olarak kapalı hale gelir.

Terörist bireyin suçu inkâr etmeyip aksine kutsallaştırarak içselleştirmesi, yalnızca bir savunma mekanizması değil; aynı zamanda kolektif bir anlam üretim sürecidir. Failin zihninde etik yıkıma uğrayan eylem, ideolojik normlarla yeniden inşa edilir ve bu yapı, bireyin kendini suçlu değil “haklı” olarak konumlandırmasına olanak tanır. Adli psikolojinin görevi yalnızca patolojik unsurları saptamak değil; failin kullandığı anlam çerçevelerini çözümleyerek, etik sorumluluk ve bireysel yüzleşme alanlarını yeniden inşa etmeye katkı sunmaktır. Suçun meşrulaştırılması sustuğu anda, haklılık perdesi aralanır ve adalet konuşmaya başlar.

Kaynakça

Bandura, A. (1999). Moral disengagement in the perpetration of inhumanities. Personality and Social Psychology Review, 3(3), 193–209. https://doi.org/10.1207/s15327957pspr0303_3
Horgan, J. G. (2005). The psychology of terrorism. Routledge. https://doi.org/10.4324/9780203496961
McCauley, C., & Moskalenko, S. (2011). Friction: How radicalization happens to them and us. Oxford University Press.
Post, J. M. (2007). The mind of the terrorist: The psychology of terrorism from the IRA to al-Qaeda. Palgrave Macmillan.
Silke, A. (Ed.). (2003). Terrorists, victims and society: Psychological perspectives on terrorism and its consequences. Wiley. https://doi.org/10.1002/9780470713600

Eylül Ehlem Köse
Eylül Ehlem Köse
Eylül Ehlem Köse, Beykoz Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunudur. Bilişsel Davranışçı Terapi, EMDR Terapisi, Şema Terapisi, Aile Danışmanlığı, Evlilik ve Çift Terapisi, Cinsel Terapi, Adli Terapi, Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi, MMPI, Oyun Terapisi, Objektif Testler ve Öğrenci Koçluğu eğitimlerini tamamlamıştır. Psikolog Köse, klinik çalışmalarında kanıta dayalı yaklaşımları esas almakta; bireylerin psikolojik iyi oluşunu desteklemeye yönelik yapılandırılmış, etik ilkelere uygun, bilimsel temelli müdahaleler yürütmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar