Sessiz İstifa: İş Hayatında Sessizce Uzaklaşmak
Ne kapılar kapatılır, ne mesajlar yazılır ne de vedalar edilir. Kimi zaman insanlar yalnızca iş yerlerinde bulunur, işlerini yerine getirir, gerektiğinde mesaiye kalmaz, katıldığı toplantılarda konuşmaz ve kendi içlerine çekilir. Kimseye belli etmeden, iş yerinden duygusal olarak kopar. Buna sessiz istifa diyebiliriz. Ancak bu terimin kökeni çok eski bir hikâyeye işaret ediyor: İşin içinde kendini kaybetmiş bireyin içsel kopuşuna.
İşin Ruh Hali Üzerindeki Yükü
İş, yalnızca bir geçim kaynağı değildir. Bireylerin aidiyet, başarı, anlam arayışıdır. Ancak, bir süre sonra bu beklentiler yük olduğunda; değersizlik, görünmezlik, hatta tükenmişlik ortaya çıkabilir. İş yerinde, bireylerin yaptığı işlerin görülmemesi, sürekli yapılması gerekenlerle uğraşması bir süre sonra bu düşünceleri doğurabilir.
“Ne yaparsam yapayım görünmüyor, benden beklentiler ve istekler bitmiyor ama ben bitiyorum, kendimi bu işte bulamıyorum.”
Bu duygularla uzun süre mücadele edildiğinde birey artık sesini çıkartmak istemez, kendi içinde ve kendi sesine mesafe koyar. Sessiz istifa, bu duygusal mesafenin dışa yansımasıdır.
Kendine Yabancılaşmak: İş Yerinde Sessizce Kaybolmak
Bazen yalnızca yapılacak olan işlere değil, kendimize de bakmayız. Bir süre sonra, işler yapılır, biter ama hep bir şey eksiktir; bu eksik insanın ta kendisidir. Bu durum, kendinden yavaşça uzaklaşmanın dışa vuruşunu gösterir. Kişi gün içinde ne istediğini, neden orada bulunduğunu bilmeden kendini günlük rutinine kaptırır ve bu rutin içinde kaybolur gider. En sinsi yanı ise bu kaybolma fark edilmeden meydana gelir. Kimseye açıklanmaz, kimseyle konuşulmaz hatta çoğunlukla kişi kendisine bile itiraf edemez. Çünkü iyi bir çalışan olmak, duyguların üzerini kapatmayı normalleştirmiştir. Zamanla, bu durum sessiz bir kimlik erimesi oluşturur. Kişi işinden ziyade kendisini de unutmaya ve görmezden gelmeye başlar. Ve bu unutuluş bireyin gözlerindeki cansızlığa, cümlelerinde eksikliğe, yüzündeki ifadeye yansır. Terapötik süreçte, bu gizlenen mesafelerin izleri bazı cümlelerle ortaya çıkabilir:
“Sanki biri benim yerime yaşıyor.”
“Hayatım akıp gidiyor ama ben içinde değilim.”
“İşimden değil, kendimden yorulmuş gibiyim.”
Sessiz İstifa: Duygusal Kopuşun İşareti
Sessiz istifa, uyum stratejisi olmaktan çok kendini koruma mekanizmasıdır. Kişi zihinsel ve duygusal olarak orada değildir, oradan ayrılmıştır ama fiziksel olarak orada bulunmak zorundadır. Bu dönemde sık görülen psikolojik deneyimler:
• Tükenmişlik: İşe karşı ilgisizlik, motivasyon azalması, enerji azalması
• Anlamsızlık hissi: Bu işi ben neden yapıyorum ki? sorusuna cevap bulamamak
• Stres: Fiziksel ağrılar, uyku bozuklukları, sinirli haller
• Özsaygı düşüşü: Yetersizlik, başarısızlık ve bilgisizlik düşünceleri
Bu duygular yaşandığında bireyler içe kapanır ve sessiz kalmayı seçerler. Çoğu zaman terapilerde sık karşılaşılan ilk cümlelerden biri:
“Yoruldum ama neden bu kadar yorulduğumu ben bile bilmiyorum.”
Psikolojik Sınırlar: Sessiz İstifaya Karşı Bir Alternatif
Bazen sağlıklı sınır koyamamanın sonucunda sessiz istifa meydana gelebiliyor. Hayır diyememek, sürekli daha fazlasını yapmak zorunda hisseden bireyler, içten içe tükenme yaşar. Bu kısımda terapötik süreçte bu beceriler üzerinde çalışılır:
• Sınır koyma: Görev tanımına sadık kalmak, fazla mesaiyi reddetmek
• Özdeğerin yeniden inşası: Kişinin dış onaya ihtiyaç duymadan kendi yeterliliğini fark etmesi
• Duygusal farkındalık: Nasıl hissettiğini ifade etmek ve anlamak
• Anlam arayışı: Kişiye işinin ne ifade ettiğini sorgulatmak
Kurumlar Bunu Görebiliyor mu?
Sessiz istifa bireysel bir tepki olsa da, aslında kurumsal körlüğün de payı vardır. Çalışanının ihtiyaçlarını görmeyen, takdir kültürüne sahip olmayan, sadece performansa odaklanan bir yerde çalışan birey zaman geçtikçe yalnız olduğunu hisseder. Bu yalnızlık, duygusal kopuşun habercisidir.
Sonuç: İstifa Değil, İçsel Uzaklaşma
Sessiz istifa bir alarmdır. Duygusal yüklerini taşıyamayan bireylerin kendi içinde oluşturduğu mesafedir. Vazgeçiş gibi görmemek gerekir. Bu nedenle sadece işe dair değil, kişinin hem kendisi hem de hayatıyla olan ilişkisinin de yansımasıdır. Terapi bu noktada, bu içsel mesafenin nedenlerini sorgulamaya ve yeniden hayal bağlantı kurulmasına yardımcı olur ve teşvik eder. Ve belki de en önemlisi:
• Sessiz istifa eden birisi sadece işinden değil, kendisinden kopmaktadır.
Terapötik süreçte, bu gizlenen mesafelerin izleri bazı cümlelerle ortaya çıkabilir:
“Sanki biri benim yerime yaşıyor.”
“Hayatım akıp gidiyor ama ben içinde değilim.”
“İşimden değil, kendimden yorulmuş gibiyim.”
Sessiz istifa, aslında bir tükeniş değil; belki de bir dönüşüm ve değişimin habercisi olabilir. Bireyin kendisiyle, işiyle, hayatıyla olan ilişkisini yeniden gözden geçirmesi, sorgulaması için bir fırsat olarak görülebilir. Artık otomatik ve anlamını kaybetmiş görevler içinde olmak yerine,
“Ben ne istiyorum?”,
“Bu hayat bana ne hissettiriyor?”
gibi sorular ön plana çıkar.