Salı, Eylül 30, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Gerçek Ben, Filtreli Ben: Sosyal Medyanın Psikolojimize Etkileri

Sosyal medya, günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir ve bu platformların psikolojimiz üzerindeki etkileri yadsınamaz. Yapılan araştırmalar, sosyal medya kullanımının benlik algımızı ve benlik saygımızı doğrudan şekillendirdiğini ortaya koymaktadır. Peki, sosyal medya kendimize dair algımızı nasıl değiştiriyor ve kim olduğumuzu nasıl etkiliyor?

Sosyal Medyanın Güzellik Algısı Üzerindeki Etkileri

Güzellik algısı, tarih boyunca kültürel, sosyo-ekonomik ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak sürekli değişim göstermiştir. Dijital çağla birlikte, bu algı daha dinamik bir hale gelmiş ve güzellik standartlarının hızla yayılmasını ve benimsenmesini kolaylaştırmıştır.

Sosyal medya, bireylerin kendilerini daha ideal bir şekilde sunmalarına olanak tanırken, paylaşılan görüntülerin çoğu filtreler ve dijital düzenlemeler ile gerçekte olduğundan farklı bir hale gelebilmektedir. Günlük hayatın doğal akışını yansıtmayan bu içerikler, güzellik algımızı şekillendirirken, farkında olmadan kendi bedenimizi ulaşılamaz standartlarla kıyaslamamıza neden olabilir.

2019 yılında yapılan bir araştırma (Smith ve arkadaşları, 2019), sosyal medyada ünlülerin paylaştığı fotoğrafların %67’sinin dijital düzenlemelerle değiştirildiğini ortaya koymuştur. Bu durum, sosyal medyada paylaşılan güzellik standartlarının çoğunlukla gerçeği yansıtmadığını gözler önüne sererken, takipçilerin bu idealize edilmiş görsellerle kendi bedenlerini kıyaslayarak, ulaşılması imkansız güzellik anlayışlarıyla mücadele etmelerine neden olabilmektedir.

Sosyal Medyanın Benlik Algısı ve Benlik Saygısı Üzerindeki Etkileri

Sosyal medyada bireylerin sürekli olarak başkalarının idealize edilmiş görüntülerine ve yaşam tarzlarına maruz kalması, “mükemmel hayatlar” ve “kusursuz bedenler” ile karşılaşmaları, farkında olmadan kendilerini başkalarıyla kıyaslamalarına yol açabilir. Bu durum, gerçekte var olmayan, çarpıtılmış bir algı yaratarak, bireyin kendisini yetersiz hissetmesine ve benlik saygısının azalmasına sebep olabilir.

Özellikle görsel ağırlıklı platformların etkisini inceleyen araştırmalar, kullanıcıların kendilerini başkalarıyla kıyaslama eğiliminde olduğunu ve bu durumun beden imajı ile benlik saygısı üzerinde olumsuz etkiler yarattığını ortaya koymaktadır.

Ünlü influencer’ların sürekli olarak “kusursuz” görünümlerini ve lüks yaşam tarzlarını paylaşmaları, takipçilerde ulaşılması zor bir mükemmellik algısı oluşturabilir. Bu kıyaslamalar, bireylerin kendilerini yetersiz hissetmesine neden olurken, sosyal medya ile olan ilişkilerini de daha hassas bir hale getirebilir.

Bununla birlikte, sosyal medyanın benlik saygısı üzerindeki etkisi yalnızca kıyaslamalarla sınırlı değildir. Yapılan çalışmalar, sosyal medya kullanım süresi arttıkça bireylerin dışsal onaylara daha fazla önem verdiğini ve gerçek benlik algılarının zayıfladığını göstermektedir.

Başlangıçta sosyal medyada alınan olumlu geri bildirimler, benlik saygısını artırabilirken, zamanla bireyler bu etkileşimlere bağımlı hale gelebilir. Özellikle beğeni ve yorumlar gibi faktörlere duyulan aşırı ihtiyaç, bireyin özdeğerini dışsal onaylara dayandırmasına ve zamanla benlik saygısının azalmasına yol açabilir.

Sosyal Medyanın Psikolojik Olumsuz Etkilerini Azaltmak İçin Stratejiler

Sosyal medyanın psikolojik etkilerini azaltmak adına, birkaç yaklaşımı dikkate almak faydalı olabilir:

  1. Takip Edilen İçeriği Gözden Geçirmek:
    Kimi hesaplar, sürekli idealize edilmiş beden ve yaşam tarzlarını öne çıkarabiliyor. Bu tür içeriklerin yerine, gerçekçi, samimi ve sizi geliştiren hesapları tercih etmek daha sağlıklı bir benlik algısı oluşturabilir.

  2. Sosyal Medyayı Kendi Yaratıcılığınız İçin Kullanmak:
    Sosyal medya sadece başkalarının hayatına tanık olmak değil; kendi sesinizi duyurabileceğiniz, yaratıcılığınızı paylaşabileceğiniz bir platform da olabilir. Sadece başkalarının hayatını izlemek yerine, kendi paylaşımlarınızı yaparak bu platformda yer almak sizi daha fazla tatmin edebilir.

  3. Sosyal Medyada Geçirdiğiniz Süreyi İzlemek:
    Günlük sosyal medya kullanım sürenizi takip etmek ve zaman zaman bu süreyi kısıtlamak dijital dünyadan biraz uzaklaşmanıza yardımcı olabilir. “Detoks günleri” yaparak belirli günlerde sosyal medyadan uzak durmak da bir seçenek olabilir.

  4. Gerçeklikle Yüzleşmek: Filtreler ve Düzenlemeler Her Zaman Gerçek Değildir!
    Sosyal medya dünyası, çoğunlukla filtreler ve düzenlemelerle şekillendirilmiş gerçekliklerden oluşur. Kimse hayatının her anını paylaşmaz, sadece en güzel anlarını gösterebilir. Bu yüzden, paylaşılan fotoğrafların çoğunun gerçeği yansıtmadığını hatırlayın ve kendinizi bu “kusursuz” imgelerle kıyaslamaktan kaçının.

  5. Kendi Kıyaslamaktan Kaçınmak:
    Başka birinin hayatını sürekli izlemek, sizin yolculuğunuzla ilgili baskılar yaratabilir. Unutmayın, herkesin hikayesi farklıdır. Kendi gelişiminize odaklanmak, daha sağlıklı bir benlik algısına yol açabilir.

  6. Destekleyici Bir Çevre Oluşturmak:
    Sosyal medyada kimlerle etkileşime geçtiğiniz de oldukça önemlidir. Sizi destekleyen, pozitif insanlarla bağlantı kurmak dijital dünyada kendinizi daha güvende hissetmenizi sağlar. Olumlu yorumlar ve yapıcı etkileşimler, benlik saygınızı güçlendirebilir.

  7. Gerçek ve Dijital Hayat Dengesini Kurmak:
    Dijital dünyanın dışında, gerçek hayatı yaşamak da bir o kadar değerli. Yüz yüze ilişkiler kurmak, doğa ile zaman geçirmek veya hobilerinize vakit ayırmak, sosyal medyanın etkisinden uzaklaşmanıza yardımcı olabilir. Gerçek dünya, dijital dünyanın sunduğu her şeyden daha zengin ve anlamlıdır.

Sonuç olarak, sosyal medyanın psikolojik etkilerini yönetmek, sadece doğru içerikleri takip etmekle değil, aynı zamanda kendi benlik algınızı güçlendirecek stratejiler geliştirerek mümkündür. Sosyal medya kullanımını bilinçli hale getirerek, benlik saygınızı koruyabilir ve daha sağlıklı bir psikolojik denge yakalayabilirsiniz.

 

Çiğdem Bulut
Çiğdem Bulut
Çiğdem Bulut, psikolog ve yazar olarak çocuklar,ergenler ve  yetişkinlerle  psikoterapi çalışmalarını sürdürmektedir. Akdeniz Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun olan Bulut, sosyal hizmetler, rehabilitasyon merkezleri ve danışmanlık merkezlerinde edindiği deneyimlerin yanı sıra, Avrupa Dayanışma Birlikleri (ESC) gönüllülük projesi kapsamında Finlandiya’da bir psikososyal destek kurumunda görev almıştır. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) yönelimli çalışmalar yürüten Bulut, depresyon, anksiyete, travma, ilişki sorunları ve stres yönetimi gibi konuların yanı sıra, çocuk-ebeveyn psikolojisi üzerine de çalışmalar yapmaktadır. Psikolojinin sadece akademik bir alan değil, günlük hayatta da rehberlik eden bir kaynak olması gerektiğine inanan Bulut, bilimsel bilgiyi sade ve içten bir dille aktararak okurlarına içgörü kazandırmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar