Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

FOMO: Dijital Çağın Sessiz Kaygısı ve Başa Çıkma Yolları

Teknolojinin ve sosyal medyanın hayatımıza hızla entegre olduğu 21. yüzyılda, bireylerin psikolojik sağlığını etkileyen yeni kavramlar ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri de “FOMO” olarak bilinen Fear of Missing Out, yani “bir şeyleri kaçırma korkusu”dur.

Kısaca FOMO, kişinin sosyal medyada gördüğü etkinliklere, başarı hikâyelerine ya da sosyal paylaşımlara katılamadığı için huzursuzluk ve eksiklik hissetmesiyle karakterize edilir. Bu duygu, bireyin özsaygısına zarar verebilir, kaygı düzeyini artırabilir ve sosyal ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir.

FOMO’nun Nedenleri

FOMO’nun temel kaynağı, dijital dünyanın bireylerde oluşturduğu sürekli bağlı olma ihtiyacıdır. Sosyal medya, insanların hayatlarının en gösterişli anlarını paylaştığı bir vitrin haline gelmiştir. Bu da gerçekliği yansıtmayan bir karşılaştırma ortamı yaratır.

Özellikle genç bireyler, başkalarının daha mutlu, daha sosyal ya da daha başarılı yaşamlarına tanık oldukça, kendi hayatlarını yetersiz görmeye başlar (Przybylski et al., 2013).

Ayrıca benlik değeri düşük bireyler, dış onaya daha fazla ihtiyaç duyar. Sosyal onay alma arzusu, FOMO’yu tetikleyen önemli psikolojik etkenlerden biridir. Bunun yanında, karar alma süreçlerinde zorlanan bireylerde FOMO daha sık görülmektedir. Bir etkinliği kaçırma korkusu, bireyde sürekli bir şeyleri kaçırıyormuş hissi uyandırarak kronik memnuniyetsizliğe yol açabilir.

FOMO’nun Psikolojik ve Sosyal Sonuçları

FOMO, özellikle anksiyete bozuklukları, uyku problemleri, dikkat dağınıklığı ve dijital bağımlılık gibi psikolojik sorunlarla ilişkilidir (Elhai et al., 2018).

Ayrıca kişilerarası ilişkilerde de sorunlara neden olabilir. Birey, kendini sosyal ortamlardan dışlanmış hissedebilir veya gerçek hayat ilişkilerinden uzaklaşarak yalnızlık hissini daha derin yaşayabilir. Gerçek insan temasından uzaklaştıkça, bireyin içsel tatmin duygusu da zayıflar.

FOMO ile Başa Çıkma Yolları

1. Dijital Detoks ve Bilinçli Sosyal Medya Kullanımı

FOMO ile başa çıkmanın ilk adımı, bireyin sosyal medya kullanım alışkanlıklarını gözden geçirmesidir. Gün içinde belirli saat aralıklarında sosyal medya kullanımı, bildirimlerin kapatılması ya da belirli günlerde dijital oruç uygulamaları, kişinin dikkatini dış uyaranlardan içsel tatmine yöneltmesini sağlar.

2. Şükretme Pratiği ve Sahip Olunanlara Odaklanmak

Bireyin sahip olduğu şeylere odaklanması, eksiklik hissini azaltabilir. Araştırmalar, şükran duygusunun mutluluğu artırdığını ve karşılaştırma eğilimini azalttığını göstermektedir (Emmons & McCullough, 2003).

Her gün küçük kazanımları fark etmek ve değerli anları takdir etmek, FOMO’ya karşı güçlü bir duygusal zemin oluşturur.

3. Farkındalık (Mindfulness) Teknikleri

Mindfulness, bireyin “şu an ve burada” kalmasını sağlayarak, başkalarının hayatlarına dair takıntılı düşünceleri azaltır. Bu teknikler, hem zihinsel hem de duygusal olarak bireyin kendi yaşamına yeniden odaklanmasına yardımcı olur.

4. Benlik Değeri Üzerine Çalışmak

FOMO, çoğu zaman yetersizlik hissiyle bağlantılıdır. Bu nedenle birey, benlik değerini yalnızca başarı, popülerlik ya da dışarıdan gelen onayla değil, içsel gelişimiyle tanımlamalıdır.

Kendi başarı kriterlerini belirleyen birey, dış dünyanın yapay imgelerinden etkilenmeden özgün bir yaşam sürdürebilir.

Sonuç

FOMO, dijital çağın görünmeyen ama giderek büyüyen psikolojik sorunlarından biridir. Ancak farkındalık, dijital sınırlamalar, özşefkat ve içsel değer kavramlarıyla bu duygu yönetilebilir hale gelebilir.

Gerçek mutluluk, dış dünyadan gelen imajlara değil, bireyin kendi yaşamına anlam katabilmesine bağlıdır. Bu nedenle, bireyler dijital dünyadaki sınırsız uyaranlara rağmen, kendi hayatlarının değerini tanımayı öğrenmelidir.

Kaynakça

Elhai, J. D., Levine, J. C., Dvorak, R. D., & Hall, B. J. (2018). Problematic smartphone use: A conceptual overview and systematic review of relations with anxiety and depression psychopathology. Journal of Affective Disorders, 207, 251–259.
Emmons, R. A., & McCullough, M. E. (2003). Counting blessings versus burdens: An experimental investigation of gratitude and subjective well-being. Journal of Personality and Social Psychology, 84(2), 377–389.
Przybylski, A. K., Murayama, K., DeHaan, C. R., & Gladwell, V. (2013). Motivational, emotional, and behavioral correlates of fear of missing out. Computers in Human Behavior, 29(4), 1841–1848.

Sezen Güç
Sezen Güç
Sezen Güç 31.01.1996 İzmir Konak’da doğmuştur. İzmir Türk Koleji lisesinden mezun olduktan sonra psikoloji lisans eğitimini İstanbul Bilgi Üniversitesinde tamamlamıştır. Ardından Kent Üniversitesinde klinik psikoloji yüksek lisansını bitirmiştir. Bu süre içerisinde çeşitli kliniklerde ve sivil toplum kuruluşlarında gönüllü olarak görev almıştır ve Türk Psikologlar Derneği üyesidir. Bilişsel davranışçı terapi ekolünü kullanarak İlişki problemleri, kaygı, depresyon, okb çalışma alanları içerisindedir. Terapist olmak, danışan ve terapistin terapötik ilişkisi her iki taraf üzerindeki iyileştirici, dönüştürücü etkisi Güç’ün heyecan duyduğu alanlardır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar