Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Expressive Writing: Yazmak, Tıkanan Yaşam Hamlesini Nasıl Açabilir?

İnsan konuşamadığını yazar; konuşulamayacak olanın neresinden başlanır bilmez. Ama şifa olsun diye yazar. Ya da ben öyle başladım yazmaya. Kim bilir, belki biri çizer, biri koşar, biri susar, öyle çözer düğümleri.

Oturup dinleniyor gibi hissettiğim bir durakta yazıyorum. Bir yağmur sonrası, ağacın altında hafif nemli bekleyen bir insan edasında, bir yerlerden damlalar akmaya devam ediyorken yazıyorum. Belki de bu satırlar içimde donmaya yüz tutmuş yaşam enerjisini harekete geçiren kıvılcımlardır.

Burada felsefenin ışığında aydınlanacağımız bir kavrama yaklaşmış bulunuyoruz: “elan vital” (Aydoğdu, 2017). Bergson’un yaşam hamlesi olarak çevrilmiş elan vital’i çoğu zaman gözle görülmez. O, dışarıdan eylem değil, içeriden bir kıpırtıdır.

Yazmak da böyle bir iç akıştır; kendini terk etmemek için, zamana ince bir iz bırakmaktır. Yazmak bazen tüm mahrem dünyayı ortalığa harflerle saçmaktır.

Kendine Yazmak: İçsel Kıpırtının İzinde

Peki, kendine dahi diyemediğini nasıl yazar insan? O vakit önce kendine yaz. İçindeki sessiz çığlıkları yazıya dökerken belki de tıkanan yaşam hamleni kıpırdattığın bir noktadasındır.

İçsel kıpırtının kaybolduğu bu sessizlik sana depresyonu çağrıştırıyor mu peki? Belki de bu yazı içinde nabız seslerini yükseltiyordur, ne dersin?

Yazmanın bir terapi olduğunu literatürde ilk olarak psikolog James Pennebaker’dan duyuyoruz (Tekin, 2021). O buna “expressive writing” diyor. Özellikle travma, kayıp, öfke, suçluluk gibi yoğun duygularla başa çıkmakta kullanılan bu yöntem kısaca şöyle:

  • Düşünmeden yaz.

  • Yargılamadan yaz.

  • İmla, biçim, anlam arama.

  • Sadece akıttığın şeyi hisset.

Yazmak: Duygusal İyileşmenin Bir Formu

Expressive writing sadece bir terapi yöntemi değil, aynı zamanda bir anlam arayışı. Bergson’un elan vital kavramıyla birleştiğinde, yazmak artık yalnızca bir anlatım değil; bir yaşamsal hamledir. Yazı, ruhun akmaya başlamasıdır.

Yazmakla birlikte kişi yeniden yön bulur. Çünkü her cümle, sadece geçmişi değil, geleceği de kurar.

Yolun Yarısı mı, Başlangıcı mı?

Peki içimizde geç kalmışlık hissi varsa? İşte bu canlı yayında ben de tam bunu düşündüm. Yaş 35 yolun yarısı mıdır? Hangi yolun yarısıdır, ya yol hep başa sarmışsa? Kimdir bu yolun bulûğa ermişi?

Belki yol, tekrar tekrar başlamak içindir. Elan vital de hep ileri gitmez; bazen geri çekilir, bazen derinlerde birikir (Bergson, 2001). Ve sonra bir kelimeyle, bir yürüyüşle, bir ağlamayla yeniden kendini gösterir.

Yazmak, Sessizliğe Dokunmaktır

İşte tam bu takvim yaşımda, kendimi henüz yürümeye başlayan bir çocuk gibi hissediyorum. Hem de insanlığa faydalı yazılar yazmanın koca niyeti üzerimdeyken.

Biraz belki canlı yayın olsun istedim kişisel gelişim yazımın gidişatı. Dipte, çaresiz, kimsesiz, çözümsüz hissetmek insana dair. Ve tam oradan yazmaya başladım. Fark ettiyseniz hafifledim. Kalp ağırlığı terketti bizi.

İlk Adım: Niyet ve Kımıldama

Şimdilik sadece ilk adım — ve belki en büyüğü — düşünceden hafiflemek, duygusal yükten arınmak. Depresyonun içini boğan ağırlığını, belki sadece bir cümle hafifletir. Ya da bir nefes. Ama en çok: bir niyet. Ve o niyet yazıdır bazen.

Başlamaktır. Kımıldamaktır. Bergson’un dediği gibi: her canlı, her varlık, doğası gereği bir harekettir. Yazmak da bu hareketin görünmeyen biçimidir.

Ne büyük bir cesaret bu: kelimeyle sessizliğe dokunmak. Kendi içine eğilmek, kendi içine kulak kesilmek. Çünkü depresyon bazen sadece hüzün değil; ses kaybıdır. İç sesin uzaklaşması. Ve o uzaklığa bir cümleyle köprü kurmak, bazen tek iyileşme yoludur.

Sonuç Yerine: Bir Yürüyüş Başlasın

Galiba şimdi, yağmur bitimi, yola devam etmek gerekiyor. Şu an yazmayacak olsaydım, yürüyor olurdum.

Yürürken planlamak ikinci bir adım. Çünkü elan vital, harekette yeniden doğar. Hareketsizlik çözerken değil; kıpırdanırken çözülür insan.

Yani velhasıl, öyle bir ümitsizlik hâlindeysen şimdi kalk ve yaz. Yazar olmana gerek yok. Yazar ol sadece. Çünkü yazmak da bir yürüyüştür. Ve yürüyüş, durgun bir ruhta ilk kıpırtıyı başlatan yaşam hamlesidir.

Kaynakça

Aydoğdu, H. (2017). Bergson’un Ontolojisinde Sürekli Oluş, Özgürlük ve Yaratma: Evrim ve Hayat Atılımı. SSSJournal, 3(11), 1709–1718.
Bergson, H. (2001). Time and Free Will: An Essay on the Immediate Data of Consciousness. Dover Publications.
Pennebaker, J. W. (1997). Writing About Emotional Experiences as a Therapeutic Process. Psychological Science, 8(3), 162–166.
Tekin, I. (2023). Dışavurumcu yazma uygulamasının iyi oluş üzerine etkisi: Meta‑analiz çalışması. Humanistic Perspective, 5(3), 1290–1310.

Esra Korkmaz
Esra Korkmaz
Esra Korkmaz, lisans eğitimine sosyal bilimler alanında başlamış, ardından psikolojiye duyduğu derin ilgiyle ikinci lisans eğitimine yönelmiştir. Halen psikoloji lisansının son yılında olan Korkmaz, insanları dinlemeye, anlamaya ve davranışların ardındaki yapıları çözümlemeye özel bir ilgi duymaktadır. Psikolojide karşılaştığı kuramsal sınırlılıklar onu felsefe yüksek lisansına yönlendirmiştir. Nörofelsefe, nöropsikoloji ve psikodinamik bellek üzerine çalışmakta; yazılarında bu alanları birleştiren çokdisiplinli ve bütüncül bir yaklaşım geliştirmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar