Yaşanan bu büyük sevinç, aslında aynı zamanda zorlu bir sürecin başlangıcıdır. Kadın, anne olmaya bebeğini öğrendiği anda başlar ve hem fiziksel hem de psikolojik olarak hızlı bir değişim yaşamaya başlar. İlk zamanlar genelde fazla bir değişiklik olmaz, heyecan doruktadır. Ancak biraz zaman geçtikçe bulantılar, kusmalar başlar, hormonlar alt üst olmuştur. Büyüyen bir karın vardır, bu büyüme çok özel olsa da birçok kadın ister istemez etkilenir. Kendisini fiziksel olarak çirkin ve şişman hisseder, en başta eşinin artık kendisini beğenmediğini düşünür, bu hisle davranışları ve duyguları agresifleşir ya da duygusallaşır. Bu dönemde tek ihtiyacı olan destektir. Özellikle eş desteği ve beraberinde yakınındaki insanların anlayışıdır ihtiyacı olan.
EYVAH! Şimdi Ne Olacak?
Bu cümleyi söylememek adına en baştan dikkatli davranılmalı. Her iki taraf açısından da bakalım önce: Bir kadın ve bir erkek tanışır, aşık olur, sever, evlenir ya da birlikte yaşamaya karar verir. Eş/partner rolüne girerler. İlişki canlıdır, heyecanlıdır. Birlikte baş başa vakit geçirilir, organizasyonlara gidilir, evde baş başa vakit geçirilir, sinemaya gidilir ya da evde film keyfi yapılır, uzun uzun her konuda sohbet edilir, gün içinde sosyal ilişkilerde yaşanılan kızgınlık, üzüntü, sevinç, beklenti, hayal kırıklığı, karar veremediği bir durum, kısacası gün içinde her ne yaşandıysa paylaşılır, eşin düşüncesi alınır, bazı konularda birlikte kararlar verilir vs.
HOŞGELDİN BEBEK!
Aile genişlemiş, bir bebek evin tam ortasında tüm dengeleri değiştirmiş bir şekilde eşlerin arasına girer. Sağlıklı ilişkide araya girmez, yanlarında durur. Aksi bir durum olmadıkça, ekstra durumlar haricinde, kadın anne olduğu anda tüm kimyası değişmiştir ve bu, tüm davranışlarına da etki etmeye hızla başlar. Dünya bebeğinden ibaretmiş gibi davranır, günlük rutin planlar değişir, kadın eş rolünü bir kenara iter ve kocaman başlıklarla öncelik rolü artık anne olmaktır. Özellikle de ilk zamanlar anne, bebeğini kimseye emanet edemez, kimsenin (kendi annesi dâhil) bebeğine bakacağına inanmaz, halbuki ikinci plana attığı eş rolündeki erkeğin eşi ile baş başa vakit geçirmeye ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç, erkek eş içinde oldukça fazladır elbette. Anne olan eş, bebeği olmadan dışarı çıkmak istemez. Muhabbet ettikleri zaman oldukça azalmıştır ve o dakikalarda da paylaştıkları konular bebekten ibarettir. Bazı durumlarda ise erkek eş, evinde baba olma rolü ile bulunmaktadır. Çünkü kadın eşin ilgisi tamamen kaymıştır.
Bebek ya da küçük çocuk olan evde, elbette uykuda kalitesinden ödün verir. Gece sürekli uyanılır ve genelde de anne uykusunu tam alamaz. Gün içinde de daha tahammülsüz, daha sinirli bir hale gelir ve eşine karşı ilgisi daha da ilgisizleşir. Erkek eş, bir süre sonra dışarıda vakit geçirmeye başlar, işine olan ilgisi daha da artmıştır, işyerinde daha çok vakit geçirir, hafta içi daha geç gelirken bazı durumlarda hafta sonları da işe gitmeye başlayabilir. Sosyal hayatı içinde istekleri vardır elbette. Bu ihtiyacını arkadaş çevresi ile karşılar. Eskiye oranla çok daha sık arkadaşlarıyla bir araya gelir. Gün içinde yaşadığı olayları, kızgınlıklarını, sevincini, kızgınlıklarını, iş hayatındaki gelişmeleri onlarla paylaşır.
Sonra gün gelir, eğer partner ilişkisi iyice azalmışsa hatta kopmalar başladıysa, sadakatsizlik işin içine girer. Çünkü anne rolü ağır basan kadın, cinsel yönden de eşinden uzaklaşmaya başlamıştır. Cinsel hayat, kadın için daha duygusal bağlamda ele alınırken, erkek için bu bir ihtiyaçtır. Tercihen bu ihtiyacını eşi ile gidermek ister elbette, ancak bu konuda da kopukluk varsa, kadın gibi olmasa da olur mantığına bürünmez ve başka bir kadını cinsel partner olarak eş yerine koymaya başlar. Bu partnerlik ilerleyerek duygusal ilişkiye de dönebilir ve nihayetinde aile bütünlüğü ciddi şekilde tehlikeye girer. Bu birliktelik devam etse bile ‘eş’ olamayan ve çocuk üzerinden birbirine bağlılığı olan iki ebeveyn vardır.
Şimdi Ne Olacak Peki?
Bu durumda yapılması gereken öncelikli iş, bu iki insana aslında ‘çift’ olduklarını hatırlatmak gerekir. Bozulan yapı konuşulmalı, üzeri örtülüp aynı durum tekrarlanınca ve yaşamaya devam edilince semptom haline gelir ve bir yerde patlama yaşanır.
Minik adımlarla başlanır ve adımlar çifte iyi gelmeye başladıkça kişiler tekrardan partnerlik rolünü hatırlamaya başlarlar. Nedir bu minik adımlar?
- Belirli günlerde bebek, güvendikleri bir kişiye emanet edilerek baş başa dışarı çıkmak, çıkamıyorlarsa da bebeğin uyuduğu zaman diliminde sohbet saati belirlemek ve bebek haricinde kendileri ile ilgili konu seçerek konuşmak. (Konu konuyu açıyor ve illaki bebeğe konu geliyorsa da ortak tek bir konu seçilmeli ve bu konu haricine çıkılmadan sohbet edilmeli.)
- Birlikte film izlemek, mutlu oldukları ve ilişkilerinin en güzel zamanlarında yaptıklarını hatırlamak, konuşmak, ev işleri yapmak, market alışverişi yapmak, baş başa yemeğe gitmek gibi çok basit ama etkili planlar yapmak oldukça iyi gelecektir.
- Bu aktiviteler sırasında ellerde telefon, tablet olmaması konusunda hatırlatmalar iyi olacaktır.
- Elbette eşler, birbirlerine karşı hissettikleri duyguları söylemek, hem kendilerine hem partnerlerine hatırlatmakta çok iyi gelecektir.
Rollerin unutulmadığı, ilişkinin seyrinin değişmesine izin verilmediği, hayatı, sorumlulukları ve mutluluğun paylaşıldığı güzel birliktelikler, ömre şifa gibidir.