Dijital dünyada ergenler kimliklerini nasıl şekillendiriyor? Sosyal medyanın riskleri ve fırsatları üzerine psikolojik bir bakış.
Dijital Çağda Kimlik Arayışı
Eskiden ergenler, kim olduklarını posterlerde, günlüklerde veya arkadaş grubunda aldıkları rollerde ararlardı.
Bugün sahne çok daha büyük: milyonlarca izleyicinin bulunduğu dijital bir arena.
Bir ergenin kimliği artık yalnızca okul koridorlarında değil, Instagram akışında da şekilleniyor. “Ben kimim?” sorusu çoğu zaman “Kaç kişi beğendi?”, “Hangi filtre bana daha çok yakışıyor?” ya da “Story’me kim baktı?” sorularına karışıyor.
Kimlik inşası her zaman sancılı bir süreçtir. Fakat dijital çağda bu sancılar görünür, hızlanmış ve kimi zaman daha kırılgan hale geldi. Sosyal medya, ergenlerin kimlik yolculuğunda onları hem özgürleştiriyor hem de zorlayabiliyor.
Ergenlik ve Kimlik: Erikson’dan Dijital Döneme
Erik Erikson’un psikososyal gelişim kuramına göre, ergenlik dönemi “kimlik kazanımı” ile “rol karmaşası” arasında gidip gelen kritik bir evredir (Erikson, 1968).
Gencin sosyal çevresi, akranları ve rol modelleri, kimlik gelişiminde büyük rol oynar.
Günümüzde bu süreç artık çevrimdışı dünyayla sınırlı değil. Ergenler, kimliklerini dijital topluluklardan, influencer’lardan, beğenilerden ve algoritmaların sunduğu rol modellerden besleniyor.
Sosyal medya, onların aynası; fakat bu ayna çoğu zaman gerçeği yansıtmıyor, büyüten ya da çarpıtan bir mercek gibi çalışıyor.
Sosyal Medyanın Kimlik Üzerindeki Çift Yönlü Etkisi
Sosyal medyanın ergen kimliği üzerindeki etkisi ne tamamen olumlu ne de tamamen olumsuzdur; daha çok bir “çift taraflı ayna” gibidir.
Olumlu Yönleri
-
Gençlere farklı topluluklarla bağ kurma ve kimliklerini özgürce deneme şansı verir.
-
Yaratıcılık ve kendini ifade etme alanı sunar.
-
Benzer zorlukları yaşayan gençlerle destekleyici bağlar kurmayı kolaylaştırır.
Olumsuz Yönleri
-
“Onay bağımlılığı”: Öz değer, beğeni ve takipçi sayısıyla ölçülmeye başlanır.
-
Sürekli karşılaştırma kültürü, yetersizlik duygusunu artırır.
-
“Dijital benlik” ile “gerçek benlik” arasındaki çatışma, içsel bir karmaşaya yol açabilir (Twenge & Campbell, 2018).
Psikolojik Sonuçlar: Yalnızlık mı, Dayanıklılık mı?
Araştırmalar, yoğun sosyal medya kullanımının ergenlerde kaygı, depresyon ve düşük benlik saygısı ile ilişkili olduğunu gösteriyor (Keles, McCrae & Grealish, 2020).
Görsel odaklı platformlar (Instagram, TikTok) özellikle beden algısı sorunlarını tetikleyebilir.
Bununla birlikte, dijital okuryazarlığı yüksek ergenler sosyal medyayı kimlik keşfi için bir “deney alanı” olarak kullanabiliyor.
Yani sosyal medya, bir ergen için yalnızlık tuzağı olabileceği gibi, dayanıklılığını artıracak bir araç da olabilir.
Aileler ve Eğitimciler İçin Öneriler
-
Yasaklama yerine rehberlik: Sosyal medya kullanımını tamamen kısıtlamak yerine, doğru kullanımı öğretmek daha etkilidir.
-
Rol model olmak: Ebeveynler ve öğretmenler kendi dijital alışkanlıklarını gözden geçirmelidir.
-
Açık iletişim: “Bu içerik sana ne hissettirdi?” gibi sorular, eleştirel düşünmeyi teşvik eder.
-
Dijital farkındalık atölyeleri: Gençlerin kendilerini ve sınırlarını fark etmelerine yardımcı olur.
Sonuç: Dijital Dünyada Kimlik İnşası
Bugünün ergenleri, hem gerçek hem dijital dünyada kimliklerini inşa ediyor.
Sosyal medya, birer araç olarak hem fırsatlar hem de riskler sunuyor.
Onlara düşen, kendi seslerini bulmak; bize düşen ise o sesi duyabilmeleri için alan açmak.
Ergenler için dijital kimlik bir yolculuktur ve bu yolculukta yönlendirme, anlayış ve sabır en güçlü araçlarımızdır.
Kaynakça
Erikson, E. H. (1968). Identity: Youth and crisis. New York: Norton.
Twenge, J. M., & Campbell, W. K. (2018). The Narcissism Epidemic: Living in the Age of Entitlement. Atria Books.
Keles, B., McCrae, N., & Grealish, A. (2020). A systematic review: The influence of social media on depression, anxiety and psychological distress in adolescents. International Journal of Adolescence and Youth, 25(1), 79–93.