İnsanlık tarihi boyunca çocuk sahibi olmak en evrensel kararların başında gelmiştir. İlk bakışta yalnızca dürtüsel ve biyolojik bir karar gibi görünse de bu beklentinin altında birçok farklı arzu, düşünce ve beklenti bulunabilmektedir. Gelin birlikte bu süreçte çevrenizin ve sizin aslında temelde neyi istediğinizin cevabını birlikte keşfedelim.
Çocuk sahibi olmak evresinde yeni ebeveyn adaylarına çevrelerinden birçok farklı soru yöneltilir. Ne zaman çocuk düşünüyorsunuz? Hazır mıydın? Planlı mıydı? Ama genellikle kimse “Çocuk sahibi olmanın senin için anlamı nedir?” sorusunu sormaz. Bu soru aslında tahmin edilenden çok daha derin anlamları barındırır. Çünkü doğacak her bireyle beraber yeni bir anlam da dünyaya getirmiş olursunuz.
Bireyler birçok farklı neden ile çocuk sahibi olmak isteyebilir. Bunların arasında en yaygın olanları da tamamlanmış hissetmek, çocukları çok sevmek, belki tükenmiş bir evliliği kurtarmak, evlilik içinde hissedilen yalnızlığı gidermek… Liste bu şekilde uzayıp devam etmektedir. Bir de bu nedenlere ve muhtemel sonuçlarına birlikte bakalım.
Çocuğumuz olursa evliliğimiz kurtulur:
Bu toplumda çok sık karşılaştığımız bir yanılgıdır. Aşılamamış, çözüme kavuşamamış sorunları olan bir ilişkiye bir çocuğu dahil etmek, var olan sorunları daha da çözümden uzak bir noktaya taşıyabilir. Aynı zamanda bu yaklaşım, çocuğa daha doğmadan bir tür “kurtarıcı” rolünü yüklemenize sebep olur.
Benim çocuğum olursa yalnız kalmam:
Bu yaklaşımda ise güncel olarak hissedilen yalnızlık duygusundan kaçınmak veya geleceğe yönelik bir tür yalnızlık korkusu ile baş edebilmek için bireyler çocuk sahibi olmayı isteyebilmektedir. Aslında bu noktada en çarpıcı nokta ise dünyaya gelip sizin bakım vermenize gereksinim duyan bir bireyden yalnızlığınızı gidermesini bekliyor olmanızdır.
Evlenen herkesin çocuğu var:
Konuya bu şekilde yaklaşan bireylerde genellikle bu sürece hazır olup olmadıklarını dikkate almadan, yalnızca çevre baskısı veya etkisi ile karar vermekte. Bunun sonucu ise yeterince sağlıklı olmayan bir ebeveyn olunması ile birlikte fiziksel ya da ruhsal açıdan tam anlamıyla bakım alamayan çocuklardır.
Çocuk evin neşesidir:
Evet, haneye yeni bir bireyin gelmesi elbette değerli ve anlamlıdır. Aynı zamanda yeni deneyim ve hatıralara da ilk adımdır. Ancak bunlara ek olarak stresli ve yorgun zamanlar da bu sürecin doğal bir parçasıdır. Bu yüzden sadece sürecin neşe kısmı gerçekçi bir beklenti değildir.
Çocuksuz aile olunmaz:
Bu da yine bir diğer toplumsal inanıştır. Ancak aile olmak, yalnızca hane içerisinde çocuk olması ile gerçekleşen bir olgu değildir. Aile olma durumu bağlılık, sorumluluk duygusu ve sevgi bağı ile gerçekleşir.
Bilinçdışı Dinamikler: Anlamın Derin Katmanları
Buraya kadar olan kısımlar aslında biraz da toplumsal açıdan yaygın olan inanışlardı. Şimdi ise durumun biraz da bilinçdışı dinamiklerine bakalım. Yani çocuk sahibi olmak istemenizin altında yatabilen gizli kısımlara…
Bazen çocuk, kişinin kendi geçmişinde hissettiği “tamamlanmamış” tarafların bir tür telafisi niteliğinde olabiliyor. “Ben yapamadım, o yapacak” şeklinde. Bu arzu derinine inildiğinde bir tür narsistik yatırım olarak karşımıza çıkabiliyor. Ya da çocukluğundan bahsederken “Ben hiç çocuk olmadım, hiç oyuncağım olmadı” gibi cümleler kuran ebeveynlerin bir tür “yeniden oyuna giriş bileti” olabiliyor. Kimi zaman da kişinin bilinçdışı ölümsüzlük fantezileridir. “Ben gittikten sonra benden bir iz, bir parça kalacak” düşüncesidir.
Bazen de farklı içsel motivasyonlarla çocuk sahibi olma arzusu oluşur. Örneğin bazı kişilerin en büyük motivasyonu kendi ebeveynlerine onlar gibi olmadığını göstermektir. Bu şekilde kendi çocukluğundaki bakım verenlerle bir çeşit hesaplaşma ve ispat çabası ortaya çıkabilir.
Gelecek Korkusu ve Ebeveynlik Arzusu
Kimi zaman ise yalnızlık korkusu bu adımın ilk basamağını oluşturur. Gelecekte yalnız kalma düşüncesi bazen çok yıkıcı ve korkunç geliyor olabilir. Bu yüzden bir çocuk dünyaya getirmek aslında bu tarz bir korkuya sahip kişilerde bir tür geleceği garantiye alma yatırımıdır.
Sonuç: Anlamın Peşinde Bir Karar
Sonuç olarak bireylerin çocuk dünyaya getirme arzuları sadece biyolojik faktörler ile sınırlı değildir. Bu bağlamda bir çocuk dünyaya getirmek aslında bir anlamı da dünyaya getirmek demektir. Kararı alırken kişilerin kendisine bu arzunun başka ne gibi doyumlara sebebiyet verebileceğini sormaları gereklidir. Bu sorudan sonra kişinin kendisine vereceği cevaplar belki de yaşantısı boyunca bakmadığı veya bakmaktan kaçındığı köşelere ışık tutacaktır. Çünkü çocuğunuzun aranıza katılması ile tamamlanacağını bekledikleriniz, belki de yalnızca sizin farkına varmanızla tamamlayabileceğiniz boşluklardır…