Ebeveynlik, bir insanın hem en büyük gücünü hem de en büyük kırılganlığını aynı anda taşıması gibidir. Bir yandan elinden tutarken bir yandan da bırakmayı öğrenebilmektir. Her bireyin biricik olması, bu bireylerin bir araya gelerek aile kurması, bize dünyadaki çocuk sayısı kadar ebeveynliğin olduğunu düşündürmektedir. Buna aynı ailede doğan çocuklar da dahildir.
Tarihin başlangıcından bu yana ebeveynlik vardı. Peki günümüzde neden bu kadim bilgi eğitimlerle veya terapilerle destekleniyor? Ebeveyn eğitimi ile ebeveynlik becerisi gerçekten kazanılabilir mi? Ya da biz daha öncesinde bu işi beceriyorduk da şimdi mi beceremiyoruz?
Ne yazık ki günümüzde başta sosyal medya olmak üzere, metropol hayatı ve toplum beklentileri gibi koşullar karşısında ebeveynlik becerilerimizin yetersiz kaldığını hissediyoruz. Teknolojiyle birlikte “ideal ebeveynlik” algısı tamamen değişmiş, anne-babaların yaklaşım tarzı bu mükemmeliyetçi beklentiyi karşılamak için çocuklarıyla ilişkisini öğüt veren bir figür konumuna dönüştürmüştür. Halbuki ebeveynlerin görevi çocukların mühendisi değil, çobanı olabilmektir.
Tek ‘Sorunlu’ Çocuk Mu?
Çocuklar bize kullanma kılavuzlarıyla birlikte gelmedi, biz de onlarla birlikte büyüdük ve evrildik. Ancak her insan gibi hatalar yapıldı. Hatalarını fark edip çözüm arayışına giden ebeveynler ve çoğunlukla bilinç dışı gerçekleşen, işlevsiz ilişkilerin içinde hapsolmuş ebeveynler tam bu noktada bir ayrıma girdi. Dolayısıyla sorun tek başına çocuğun davranışlarında değil, aile içindeki etkileşim biçimlerinde de aranmalıdır.
Bir çocuğun problemli davranışları ortaya çıktığında, “sorun” genellikle çocukta veya çevrede bulunur. Bu iki faktörün etkisi göz ardı edilmemekle birlikte, ebeveynler nadiren problemin kendilerinden kaynaklandığını sorgularlar. Ebeveyn eğitimlerine katılan kişilerle yapılan çalışmalarda, daha önce katılmamalarına sebep olan düşünceler sorulduğunda; uzmanların karşısına çıkan yanıtlara birkaç örnek vermek isterim:
“Çocuklarınızı sevin yeter!”
Bu görüşe göre sevgi, sınırsız ulaşılabilen, çocuğunuzun nasıl davrandığına aldırmadan her gün dağıtabileceğiniz tedavi edici bir maddeye benzetilir. Ancak sevgi bazen sınır ister. Pek çok ebeveyn çocuklarına duydukları sevginin, sorunlar ciddiyetini arttırdıkça giderek zayıfladığını hissedebilir.“Şu anda ciddi bir sorunumuz yok!”
Eğer ciddi hastalık belirtileriniz yoksa neden sağlıklı beslenmeye dikkat edip düzenli spor yapasınız veya sigarayı bırakasınız ki, değil mi? Problemlere önleyici rehberlik ile müdahale edildiğinde çok daha hızlı ve kolay çözülmektedir.“Diğer anne-babaların eğitime daha çok ihtiyacı var!”
Bu fikri savunan ebeveynler genellikle diğer anne-babaların eğitimsiz veya cahil olduğunu düşünürler. Ancak bu sorunlar her kültürden ailede yaşanabilir. Ebeveyn eğitimi, anne-babalığı öğretmek için değil; çocukla olan işlevsiz ilişki biçimlerini gözlemleyip yerine daha olumlu ilişki setleri kurmaktan geçer.“Daha çok vaktim var, çocuğum henüz çok küçük!”
Atalarımızın da dediği gibi; “Ağaç yaşken eğilir.”“Kimse çocuğumu nasıl yetiştireceğimi bana söyleyebilecek kadar uzman değil.”
Bir ruh sağlığı uzmanı anne-babalara çocuklarını nasıl yetiştirmesi gerektiğini söylemez. Aksine, çocukların sorunlarını kendi başına çözebilmeleri, ebeveyn-çocuk arasındaki çatışmaları dindirmek için onlara kanıtlanmış beceriler ve yöntemler öğretir. Anne-baba olmak bir meydan okuma değil, ekip işidir.
Bu ve benzeri birçok nedenle, ebeveynlik içinde sıkışıp kalmış anne-babalar, çevreden gelen suçluluk duygusuyla çocuğuyla ilişkisini işlevsiz bir hale getirebilir. Bir çözüm arayışına girildiğinde ise her kafadan farklı bir ses çıkar. Her aile kar tanesi kadar eşsizken, ebeveynliğin tek tip bir kalıba sıkıştırılması hem ebeveynleri hem de çocukları zorlayıcı hale getirmektedir.
Ebeveynliğin İki Ucu…
Çocukluğumuzda gördüğümüz ebeveyn tutumları, kendi ebeveynliğimizi bilinçli veya bilinçdışı fark etmeksizin şekillendirmektedir. Kimi ebeveynler “Benim yaşadığımı çocuğum yaşamasın!” mottosuyla kendi çocukluğunu, çocuğuyla iyileştirmeye çalışmaktadır. Bu, çocuklarımız için ağır bir yükten başkası değildir.
Birçok ebeveynin bunu farkında olmadan yaptığı, yapılan ebeveyn görüşmelerinde sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Bu kısır döngüyü kırmak isteyen anne-babalar, çocukları için daha iyisini ümit ederler. Ancak bunun arkasında gizli bir tehlike vardır: Diğer yönde aşırıya kaçmak. Bu da en az çocukken sizi kötü etkilediğini düşündüğünüz ebeveynlik tutumu kadar yıkıcı olabilmektedir.
Sonuç
Ebeveyn eğitimi, anne-babalara çocuklarıyla yaşadığı işlevsel bozuklukları fark etme, alternatif çözümler bulma ve uygun şekilde aile sistemine ekleme üzerinden şekillenen bir alandır. İki bireyin büyük emeklerle kurduğu aile sistemi, çocukla birlikte — yeni bir sisteme geçmektense — sisteme eklenen bir parça olabilmelidir.
Aksi durumda çocuğun etrafında dönen sistemin hem ebeveynlere hem de çocuğa faydasından çok zararının olduğu gözlemlenmektedir. Çocuk gelişimi açısından bakıldığında, sağlıklı ebeveynlik; sevgi, sınır ve esneklik arasında kurulan dengedir.
Kaynak
Etkili Ebeveyn Eğitiminde Uygulamalar – 2003 Nobel Barış Ödülü Adayı Dr. Thomas Gordon