Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Ebeveynlerin Yeni Yükü: Aşırı İlgi mi, Farkındalık mı?

Bir çocuğu büyütmek, artık sadece ona bakmakla sınırlı değil; duygularını anlamak, gelişimini desteklemek, bireysel sınırlarını gözetmek de işin içine girdi. Sosyal medyada dolaşan “bilinçli ebeveynlik” önerileri, anlatılan çocuk psikolojisi bilgileri, uzmanların önerdiği oyunlar derken, günümüz anne-babaları belki de tarih boyunca hiç olmadığı kadar bilgili ve bir o kadar da kafası karışık. Çocuk yetiştirirken kendilerini bazen bir ruh sağlığı uzmanı, bazen bir öğretmen, bazen de bir oyun arkadaşı gibi hissetmek zorunda kaldıklarını düşünebiliyorlar. Sosyal medyada gördüğümüz “mükemmel ebeveyn” rüyaları, bizi “Acaba yeterince iyi miyim?” diye sorgulamaya itiyor. Maruz kaldıkları bu durumlarla çocuklarıyla ilgilenmek isterken, bazen çocuğun her ihtiyacına koşan, onun yerine düşünen, kaygılanan ve hisseden bir noktaya da sürüklenebiliyorlar. Peki bu durumda sormak gerek: Aşırı ilgi ile gerçek farkındalık arasındaki sınır nerede başlıyor?

Aşırı İlgi Nedir ve Neden Ortaya Çıkar?

Ebeveynlikte ilgi göstermek, çocuğun gelişimi için şüphesiz temel bir ihtiyaçtır. Ancak bu ilginin dozunu kaçırmak, çocuğun gelişimsel alanına müdahale etmek anlamına gelebilir. Özellikle iyi niyetle yapılan, ancak çocuğun kendi başına bir şeyleri deneyimlemesini engelleyen tutumlar, uzun vadede hem çocuğun sağlıklı gelişimini hem de sağlıklı çocuk-ebeveyn ilişkisini bozabilir.

Aşırı ilgi, çocuğun her duygusuna anında müdahale etmek, her sorununu onun yerine çözmek, düşmesin diye her adımda elini tutmak ya da onu hiçbir şekilde hayal kırıklığıyla karşılaştırmamak şeklinde kendini gösterebilir. Bu tür bir ebeveynlik yaklaşımı, “helikopter ebeveynlik” olarak adlandırılır. Ancak bu tutum, artık “helikopter ebeveynlik” yerine “kar küresi ebeveynlik” olarak da anılıyor: Çocuğun etrafında kusursuz bir dünya yaratmaya çalışan, en ufak bir rüzgârda bile titreyen bir yaklaşım. Bu tarz bir ebeveynlik, çoğunlukla çocuk tarafından değil, ebeveynin kendi isteğinden kaynaklanır.

Ebeveynlerin kaygılandıkları konular da farkında olmadan onların kaygıya girmelerine yol açabilir. Her ebeveynin kaygı duyduğu konu farklıdır; kimisi üniversite sınavını, kimisi iş bulmasını, kimisi sağlığı, kimisi ise duygusal durumları ön planda tutar ve bu konularda kaygı duyar. Bu kaygılar çoğu zaman, ebeveynin öğrenilmiş ebeveynlik becerileriyle ilgilidir ve temelde bir üst kuşak ebeveynlerine dayanır. Bu durumda kendinize şu soruyu sorabilirsiniz: “Kaygılandığım bu durumda anne-babam olsa ne yapardı?” Eğer cevap sizin davranışınıza benzer ya da tam tersi ise kendinize şu soruları da sorun:

  • Bu durumu farklı bir şekilde ele almanın bir yolu var mı?
  • Benim çocuğum benim çocukluğumla aynı imkanlara ve aynı risklere mi sahip?
  • Kaygılandığım bu durum, çocuğum için gerçekten ne kadar geçerli?
  • Olabilecek en kötü senaryo nedir? Ne yapardım ve bunun gerçekleşme ihtimali nedir?

Farkındalıkla Ebeveynlik Nedir?

Farkındalıkla ebeveynlik, çocuğu ‘kendi istediğimiz gibi’ değil, olduğu haliyle görebilme cesaretiyle başlar. Bu yaklaşım, çocuğun duygularını bastırmadan tanımasına, kendi kararlarını almasına ve hatalarından öğrenmesine alan açmayı hedefler. Ancak bu, çocuğu tamamen kendi haline bırakmak anlamına gelmez.

Bu tarz ebeveynlikte, önce ebeveyn kendini tanımaya çalışır: Kendi çocukluğunda neler yaşadı? Hangi davranışlar onda kaygı ya da suçluluk yaratıyor? Tepkileri tetikleyen asıl duygu ne? Mesela, çocuğunuz öfke nöbeti geçirdiğinde içinizde bir sıkıntı hissediyorsanız, kendinize şunu sorun: “Ben çocukken öfkelendiğimde ailem nasıl tepki verirdi? Bu tepki bana nasıl hissettirirdi?

Farkındalıkla ebeveynlik, çocuğun duygularını tanımasına rehberlik ederken, aynı zamanda sınır koymayı da ihmal etmez. “Hayır” demek, duygusuzluk değil; çocuğa güvenli bir yapı sunmaktır. Çocuklar için sınırlar, huzurlu bir ruh hali ve sağlıklı bir gelişim için gereklidir.

Aradaki İnce Çizgi: Nasıl Denge Kurulur?

Aşırı koruyuculuk ile duygusal ihmal arasında, çoğu zaman fark edilmesi güç ama çok kıymetli bir denge vardır. Farkındalıkla ebeveynlik, bu iki uç arasında gidip gelmeden; hem rehber hem sınır koyucu, hem destekleyici hem de gerçekçi bir yaklaşımı kapsar. Dengeyi kurmanın yolları:

  • Duyguya Yer Ver, Davranışı Yönlendir: Çocuğunuz oyuncağını fırlattığında, “Çok kızgınsın biliyorum (duygu), ama oyuncağı atamayız (sınır)” demek, hem onu anladığınızı gösterir hem de güvenli bir çerçeve çizer. Bağırdığınızda bunu öğrendiğini unutmayın.
  • Hemen Müdahale Etme, Alan Aç: Çocuğun bir problemi çözmesine engel olmak yerine, onun yardımcı olmasına fırsat tanıyın.
  • Kendi İhtiyaçlarını da Göz Ardı Etme, Bencil de Olma: Ebeveyn, kendi ihtiyaçlarını göz ardı ederek tükenmişlik yaşarsa, çocukla sağlıklı bir ilişki kurmak zorlaşır. Kendinizi tüketmek sizi daha iyi bir anne-baba yapmaz.
  • Mükemmelliği Bırak, Tutarlılığı Hedefle: Mükemmel olmak gerekmez. Çocuğa tutarlılık sağlamak, güven duygusu oluşturmak için daha önemlidir.

Ebeveynliğin Mükemmel Hali Yok

Modern ebeveynlik dünyasında, çocukları duygusal olarak güçlü, sosyal olarak uyumlu ve akademik olarak başarılı bireyler olarak yetiştirmek gibi katmanlı beklentiler var. Bu beklentiler, ebeveynleri yetersizlik hissine ve sürekli bir sorgulamaya sürüklüyor. Ancak bir çocuğun doğumundan itibaren ailesiyle geçireceği süre, çoğunlukla sadece 18 yıl sonra yılda bir haftaya kadar düşer (ki bu da her zaman mümkün olmayabilir). Birçok aile bu gerçeği unutuyor ve sadece sonuca odaklanıyor. Ancak, olabilecek ya da olamayacak sonuçlar çocuğunuzla geçireceğiniz anı kaçırmanıza yol açmasın.

Anlar, anılar yaratır. Anda kalın ve sürece odaklanın. Bu, ebeveynlik sorumluluğunuzdan keyif almanızı, sağlıklı bağlar kurmanızı ve çocuk yetiştirme sürecinde daha faydalı olmanızı sağlar. Mükemmel olmak zorunda değilsiniz; mükemmel olmaya çalışmak, çoğu zaman yorucu ve gerçek dışıdır. Unutmayın, çocuğunuz sizden kusursuz olmanızı değil, yanında olduğunuzu bilmek istiyor. Bazen bir sarılma, birlikte kahkaha atmak veya “Bu konuda seninleyim” demek, tüm “doğru” tekniklerden daha değerlidir.

Küçük Adımlar: Pratik Öneriler

  • Günde birkaç dakika sadece çocukla “birlikte olma” anı oluşturun. Belki de haftanın bir günü belirli bir süre baba-çocuk, anne-çocuk veya aile zamanı yapabilirsiniz.
  • Günün sonunda, “Bugün çocuğumla gerçekten bağ kurabildim mi?” sorusunu kendinize sorun.
  • Sosyal medyadakiideal ebeveynlik” anlatılarının sizi yönlendirmesine değil, düşündürmesine izin verin.
Burak Aygör
Burak Aygör
Burak Aygör, psikolojik danışman olup Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) yönelimli çalışmaktadır. Beck Enstitüsü ve Stanford Üniversitesi gibi prestijli kurumlardan eğitim almış; depresyon, anksiyete ve psikolojik ilk yardım gibi alanlarda yoğun çalışmalar yürütmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı bünyesinde 10 yılı aşkın süredir çocuklar, gençler, yetişkinler ve ailelerle çalışmış, AFAD iş birliğiyle gönüllü kriz müdahaleleri gerçekleştirmiştir. Amerikan Danışmanlar Derneği (ACA) ve Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği üyesi olup, BDT’nin Türkiye’de yaygınlaşmasına katkı sunarak Beck Enstitüsü’nün hasta broşürlerini Türkçeye çevirmiştir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar