GİRİŞ
Sosyal ve duygusal ilişkilerimiz bazen yalnızca bizim elimizdeymiş gibi gelir. Oysa bu durumu şekillendiren birçok etken vardır. Bireyin doğumundan itibaren ailesi önemli bir rol oynarken, ergenlik ve sonrasında çevre ve toplum da insan davranışları ve sosyal ilişkiler üzerinde etkileri olabilmektedir. Ebeveynlik açısına gelirsek, Bowlby’ye göre (2014), başarılı ebeveynlik gelecek neslin ruh sağlığı açısından anahtar öneme sahiptir ve bunun için her iki ebeveyn tarafından güvenli dayanak koşullarının sağlanması gerekir. Özellikle psikolojik kontrol ve sevgi esirgeme gibi olumsuz ebeveyn davranışları, bireyin hem benlik algısını hem de ilerideki ilişki dinamiklerini ciddi ölçüde etkileyebilir. Bu etkiler, bireyin yaşam boyu sürecek olan ilişkilerinde güven, kendini ifade etme ve aidiyet gibi temel psikolojik ihtiyaçlarını doğrudan belirler. Ebeveyn davranışları, bireyin benlik algısını ve dolayısıyla kuracağı ilişkileri de derinden etkileyebilir.
PSİKOLOJİK KONTROL NEDİR?
Barber’e göre psikolojik kontrol, ebeveynin çocuğun düşüncelerini, duygularını ve bağlılıklarını kontrol etmeye çalıştığı, çocuğun psikolojik özerkliğine müdahale ettiği bir ebeveynlik biçimidir. Bu tür ebeveynler için çocuğun istekleri ve ihtiyaçları önemsizdir; kendi istek ve ihtiyaçlarını ön planda tutarlar. Çocuğun duygusal durumu dikkate alınmaz ve çocuk, ebeveynin isteklerine göre kolayca manipüle edilebilir. Bu durum, ilerleyen yaşlarda çocuğun bireyselleşmede zorlanmasına, kendini eksik ve değersiz hissetmesine ve düşük benlik algısı geliştirmesine yol açabilir.
Sevgi esirgeme (love withdrawal), çocuğun istenmeyen bir davranışı sonrası sevgiden mahrum bırakılmasıdır.
Bu şu cümlelerle kendini gösterebilir:
“Seni artık sevmeyeceğim.”
“Seni görmek istemiyorum.”
Bu tür ifadeler, çocuğun kendi sınırlarını çizememesine, sevgiyi kaybetmemek adına kendi düşüncelerini ve gerçek benliğini bastırmasına sebep olabilir. İleride, kurduğu ilişkilerde kendini özgürce ifade edemez çünkü “Eğer kendimi ifade edersem karşımdaki insanı kaybedebilirim.” gibi inançlar geliştirebilir.
Suçluluk yaratma (guilt-induction) ise ebeveynin, çocuğa yapmak istediği davranışları kendini suçlu ve kötü hissettirme yoluyla yaptırmasıdır. Burada duygusal baskı ön plandadır. Şu cümlelerle örneklenebilir:
“Bu şekilde davrandığın için hastalandım.”
“Senin yüzünden bunlar başımıza geldi; böyle davranmasaydın…”
Psikolojik kontrol, bireyin öz saygı, öz şefkat ve öz yeterlilik gibi temel psikolojik yapılarını zedeler ve dolayısıyla yetişkinlikteki ikili ilişkilerini doğrudan etkileyebilir. Kişi gerçek benliğini bastırarak, başkalarının onayına göre davranma eğilimi geliştirebilir. Kendi değerlerini oluşturmakta ve bunlara sadık kalmakta zorlanır çünkü karşısındaki kişiyi kaybetme korkusuyla hareket eder. Bu da bireyi çekingen ve bağlanma sorunları yaşayan biri hâline getirebilir.
NASIL DAVRANMALI?
Duygusal İhtiyaçları Önemsemek
Çocuğun duygularını rahatça ifade edebilmesi önemlidir. Duygularını anlattığında yargılayıcı ya da suçlayıcı bir tavırdan kaçınılmalıdır. Böylece çocuk, duygularını bastırmak zorunda kalmadan onları tanımayı ve duygularıyla yaşamayı öğrenir.
Güvenli Alan Tanımak:
Fiziksel ve duygusal açıdan güvenli bir ortamda büyümek, çocuğun gelişimi açısından kritik önemdedir. Şiddet, tehdit ve bağırma gibi durumların olmadığı; öngörülebilir ve destekleyici bir ortam sağlanmalıdır.
Aşırı Eleştiriden ve Etiketlemekten Kaçınmak:
Sürekli eleştirilen çocukların özgüveni zedelenebilir. Bunun yerine destekleyici, anlayışlı ve yapıcı ifadeler tercih edilmelidir.
SONUÇ
Ebeveynlik kimi zaman zorlayıcı olabilir; ancak ebeveynler çocuklarına davranırken, bu davranışların ileride bireyin düşünce ve davranışlarını şekillendireceğini unutmamalıdır. Bir birey kolay yetişmez. Çocuklara alan tanımak, duygularını anlamak ve ihtiyaçlarına eşzamanlı şekilde yanıt vermek; hata yaptıklarında affedici olmak, onların benlik algısını ve gelecekteki ilişkilerini olumlu etkiler. Daha özgüvenli, kendini çekinmeden ifade edebilen, güvenli ilişkiler kurabilen bireyler yetiştirmek, yalnızca bireysel değil, toplumsal ruh sağlığı açısından da büyük önem taşır. Bunun ötesinde, bireyin önce kendini, ardından dünyayı sağlıklı biçimde anlamlandırabilmesi için gereklidir.
Kaynakça
Barber, B. K. (1996). Parental psychological control: Revisiting a neglected construct. Child Development, 67(6), 3296–3319.
Vural Yüzbaşı, D., & Yılmaz, S. S. (t.y.). Ergenlik döneminde ebeveynden algılanan psikolojik kontrol üzerine bir gözden geçirme çalışması. Ege Journal of Education.