Hepimiz sokakta yanına yaklaştığımız ya da sevmek için elimizi uzattığımız bir kedinin bizden korkarak savunmaya geçtiğine şahit olmuşuzdur. Kedinin böyle bir durum karşısında bakışları tehditkârlaşır, tıslamaya başlar ve her an saldırmaya hazır bir duruşa geçer. Bu savunma mekanizmasını devreye sokan hiç şüphesiz korkudur. Korkuya bağlı gösterdiği saldırgan davranışlar aslında hayatta kalmak, karşısındaki tehdit unsurunu geri püskürtmek içindir ve çoğu zaman tırmalanmaktan endişelenerek geri kaçmamıza sebep olur. Dolayısıyla bu saldırgan tutumun işlevsel olduğunu anlayan canlılar kendilerini korumaları gereken durumlarda otomatik olarak bu tepkiyi verirler.
Özetle tüm canlılarda gözlemlenen öfke tepkisi, daha çok kişisel bir tehdit hissetme, engellenme gibi durumlarda açığa çıkıyor diyebiliriz. Tehdit unsurunun şiddeti öfkenin şiddetini de belirliyor. Bazen kişi gerçek bir tehdit unsuru olmadığı ya da kendini koruması gereken bir durum olmadığında da öfkeli olabiliyor. Ya da duruma denk düşmeyecek ölçüde öfke tepkisi verebiliyor. Bu durum bizi öfkenin normal düzeylerinden alıp başka bir noktaya götürüyor. Bir duruma ilişkin savunma mekanizması olarak kullandığımız bir tepki hâlini alabiliyor. Acaba bu kadar öfke tepkisinin altında ne gibi deneyimler olabilir? Ruhsal acılar zamanla bizleri daha öfkeli bireyler hâline getiriyor olabilir mi?
Öfkenin Altında Ne Var?
Çin falı bakılan bir programda denk geldiğim, öfke ile ilgili söylenen bir söz çok dikkatimi çekmişti: “Öfkenin altında her zaman acı vardır.”
Verilen öfke tepkisi gerçekten geçmiş acılarla mı bağlantılı? Çaresizlik, korku, endişe, hayal kırıklığı, sevgisizlik, şefkat eksikliği, pişmanlık, suçluluk, engellenmişlik, başarısızlık, yalnızlık, umutsuzluk, değersizlik, kaygı, korku, güçsüzlük… Asıl hissedilen ve bastırılan bu olumsuz duygular hızlı tetiklenmemize ve öfke göstermemize sebep oluyor olabilir mi?
Bu çerçeveden öfkeye bakacak olursak; öfkenin ikincil bir duygu olduğunu söyleyebiliriz. Yani birincil duygu (ana duygu) bastırılarak, ikincil bir duygu olan öfke açığa çıkıyor. Dolayısıyla bu durum, öfkenin ardında gizlenen ve ruha acı veren bir takım bastırılmış duyguların varlığını işaret ediyor.
Öfkenin bastırılması, ona sebep olan bu kaynakların da bastırılmasına sebep oluyor. Aslında bu çerçeveden bakıldığında bastırdığımız öfke gibi görünse de; sevilmediğimizi, değersiz olduğumuzu, mutsuzluğumuzu bastırıyoruz. Peki neden bastırıyoruz? Bunun en önemli sebebi; toplumda dışlanmamak ve uyumu kaybetmemek olarak düşünülebilir.
Gelin günlük yaşadığımız olay örnekleri ile öfke tepkisinin ardında ne olduğunu anlamaya çalışalım.
Öfke İle Neleri Bastırıyoruz?
Korkunun rengi beyaz ise korktuğunuzda beyaz rengin açığa çıkmasını bekleriz. Fakat açığa kırmızı çıkıyorsa (öfkenin rengini kırmızı varsayalım) siz ve yakınlarınız sizi beyaz değil kırmızı görecektir. Altta yatan korkunuzu kimse anlamayacaktır. Fakat siz kendinize sorun: “Bu kadar yoğun öfke ne ile ilgili?”
Örneğin; anneniz sizi arayıp onu ihmal ettiğinizi söylüyor ve annenize karşı yoğun öfke hissediyorsanız bu hisse odaklanın. Sitem karşısında bir miktar rahatsız olmanız normal ama bu derece öfkeleniyor olmanızın altındaki mesele ne olabilir? (Mesela anlaşılmazlık hissi ve/veya tükenmişlik olabilir mi?)
Trafikte önünüzde yavaş giden sürücüye aşırı öfkelendiniz ve önüne kırıp, camı açıp küfür ettiniz. Trafikte engellenmek kişide bir miktar stres yaratabilir fakat sakinliği koruyamamanın, bu derece öfkenin arka planında ne olabilir? (Mesela engellenmişlik hissine tahammül edememek olabilir mi?)
Müdürünüz yaptığınız işi beğenmediğini ve baştan yapmanızı söyledi ve aşırı öfkelendiniz. Uğraş verdiğiniz bir işin beğenilmemesi bir miktar hayal kırıklığı yaratabilir; fakat bu derece öfkelenmenizin altında ne olabilir? (Başarısızlık hissi olabilir mi?)
Çocuğunuz oyuncağını aldığı arkadaşına bağırıp çağırmaya başladı. Öfke krizine girerek sağa sola tekme atıyor. Çocuklar gelen duyguyu direkt olarak açığa vurabilirler. Fakat bu derece öfkenin nedeni yine de normal değil, altında ne olabilir? (Kaygı… Terk edilme korkusu olabilir mi?)
Ergenlik çağındaki çocuğunuz defalarca uyarmanıza rağmen onaylamadığınız davranışlarda bulunuyor ve öfkeden çılgına dönüyorsunuz. Bu derece öfke yaşamanızın altında ne olabilir? (Yetersizlik hissi… Korku… olabilir mi?)
Babanız garsonu yemeği yavaş servis ettiği için azarladı. Babanızın bu kadar çabuk öfkelenmesinin nedeni ne olabilir? (Mutsuzluk… Tükenmişlik… olabilir mi?)
Anneniz sormadan hırkasını giydiğiniz için aşırı öfkelendi. Bu kadar sıradan durumlara büyük tepkiler verme sebebi normal değil. Altında sizce ne olabilir? (Değersizlik hissi… Depresyon… olabilir mi?)
Örneklerden de anlaşılacağı üzere günlük hayatta yaşadığımız sıradan olaylara verdiğimiz yüksek tepkilerin bazen çok daha derin nedenleri olabilir. Kronik depresyon, tükenmişlik, çözülmemiş travmalar, tutulmamış yaslar, değersizlik hissi, yoğun stres, yaşam zorlukları, belirsizliğe karşı duyulan kaygılar, karşılanmayan duygusal beklentiler gibi pek çok zorlayıcı durum bastırılabiliyor.
Bu yoğun duygular ise dışarı çıkarken şekil değiştirebiliyor. Tıpkı yoğun öfke, sinir krizleri, somatik sorunlar gibi kendilerini farklı şekillerde gösterebiliyorlar.
Duygusal farkındalık, öfkemize yakından bakmak, kaynağını anlamak ise asıl ihtiyacınız olan şeyi fark etmemize olanak sağlayabiliyor. O yüzden:
● Bu kadar öfkelenmemin ardında ne olabilir?
● Bu durum karşısında derinlerde hissettiğim duygu nedir?
● Bu olay bende neyi tetikliyor ki kontrolü kaybediyorum?
gibi sorularla iç dünyamızı anlamaya çalışmak ruhsal açıdan iyi hissedebilmemiz için önemli bir başlangıç olabilir.
Harriett Lerner’ın dediği gibi: “Asıl sorun öfke değil, öfkenin kaynakları.”


