Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

DEPRESYONDAKİ RENGİN İÇİNDE BİR NEŞELİK YER VAR MI?

05Neşe, maskeli depresyonun içinde bir başkaldırı olabilir mi?

‘‘Depresyon’’ mumyalanmış bir hüzün gibi… Renklerin hiçbirine ait değil, hiçbir rengin de farkında değil… Sahiplenemiyor maviyi, yeşili, kırmızıyı…
‘‘Depresif’’ kişi, çevreyi gri tonda görür ve depresyonun çekirdek belirtilerinden anhedonizm (hayattan zevk almama) bu kişi için kaçınılmazdır… Majör depresyonda olmazsa olmaz olan; depresif ruh hali—üzüntü, çökkünlük, boşluk, çaresizlik hissi, ilgi ve zevk kaybıdır.
Peki depresyonun 20. yy’a kadar nasıl tanımlandığını biliyor musunuz?
Depresyon 20. yy’a kadar melankoli olarak adlandırılmış. O zaman, melankoli depresyonun eski adı olarak geçiyormuş. Depresyon tanımlanmaya başlandığında ise Hipokrat’ın 4 temel sıvı düşüncesi çok dikkat çekici: Kara safra, sarı safra, balgam, kan. Hipokrat, tüm hastalıkların bunların değişimleri, birleşimleri olduğunu söylerken, Aristoteles ise merkez beyin diyor.
Psikiyatrinin tıbbın bir dalı olarak yeni ortaya çıkmaya başladığı 19. yy sonunda psikiyatrik rahatsızlıkların biyolojik kökenleri olduğu düşünülürken, psikanalizin ortaya çıkışıyla birlikte, bu rahatsızlıklar psikolojik nedenlerle açıklanmaya başlamış. Depresyonun nörobiyolojisi açısından baktığımızda bu bilgi değerli oluyor.

Depresyonun (çökkünlük) güncel tanımını yaparsak; üzüntü ve ilgi kaybına (hayattan zevk alamama) sebep olan bir duygudurum bozukluğudur. Duygusal (keyifsizlik, umutsuzluk), bilişsel (olumsuz düşünceler), bedensel (enerji kaybı, uyku bozuklukları)… bunları 3 dalga olarak düşünebilirsiniz. Depresif dönemle, klinik depresyonu ayırt etmek için şiddet, sıklık, süre şeklinde 3 kriter önemliyken; benim klinik deneyimim “içerik” kriterinin de değerli olduğunu söylüyor. İçerik ile ifade etmek istediğim; yaşamımızdaki bir meseleyi algılama biçiminin önemli bir gösterge olduğudur.

Depresyonla ilgili klinik belirti: DENGE’dir.
Depresif ruh hali daha derin bir hale girdikçe, belirtilerin ve düşüncelerin olumsuzluk derecesi artıyor… Bu yüzden tablo değişiyor? Hafif depresif bozukluktan, çok ağır depresif bozukluğa doğru ilerleyebiliyor… Hafif depresyonda, orta şiddette depresyonda kişilerin gerçeği değerlendirme yetileri korunmuştur. Halüsinasyonlar yoktur, intihar düşünceleri yoktur, hastaneye yatış gerektirmez. Majör depresyonda genellikle halüsinasyon ve intihar düşünceleri vardır, kişilerin gerçeği değerlendirme yetileri bozulmuştur, psikiyatrist tarafından değerlendirme gerekir.

Depresyonun bu çeşitleri daha spesifik şekilde değerlendirilirken; maskeli depresyon, yaşama devam eden görüntüden dolayı fark edilmez. Bir diğer adıyla gizli, gizil bir depresyondur. Kişi içinde yaşadığı derin üzüntü ve negatif duyguları zayıflık olarak gördüğü için yaşama ve yaşamaya istekli bir pozitif hal gösterir ama bu onun maskesidir. Aslında çoğu insan depresyonun diğer türleriyle yalnız başa çıkmaya çalışıyor. Örneğin distimi (kişilik özelliği gibi yankılanıyor, hafif bir depresyonun çok uzun sürmesi/kronik depresyon); şiddeti düşük olmasına rağmen uzun süreli devam ediyor.

Kronik depresyon, tekrarlayan bir senfoni gibidir… Kronik depresyonun hafif ama uzun süreli karakteri kişinin sevinçten yoksunluk halini anlatırken, neşe burada nasıl görünecek?
Aslında burada depresyon içinde neşeyi gözlemleyebilirsiniz ama bu gerçek bir neşeyi sembolize etmiyor. Duygudurumun anlık yükselişleri acının saklı görüntüsü gibi yankılanıyor.
Depresyonda görünebilen sahte neşeyle, ruhun sağlıklı durumunda açığa çıkardığı neşe farklıdır. Kader ve hüzün tanınmışlığın ötesinde alışkanlık olmuşken, gerçekten bu hüzün hikayesinde bir neşelik yer var mı?

Duygu durumu dengelemek meselesine kafa yorarken, duyguları yaşama özgürlüğünü unutup hakkını verememek acaba bu çağın güncel sorunu mu? … Bu meseleyi düşünmeden duramıyor insan… Oysaki duygu/his şahsına münhasır… Kıyaslanamaz ya da başka bir his yerine kullanılamaz. Bu duygulardan neşeye de gerçek değerini vermeliyiz…

Peki nedir bu neşe duygusu?
Neşe, bazen mutluluk bazen coşku bazen de haz ile değiştiriyor yerini… Oysa ki en öz haliyle, şimdi ve burada, o hikayenin anı ağına ait olanın adı neşe. İnsan varlığına çok tanıdık gelmiyor bu his… Örneğin; “Bugün nasılsın?” sorusunu düşünelim; mutlu, yorgun, öfkeli, kaygılı, keyifli… Bu sorusunun cevabına “neşeliyim” demek için neşeyi tanımak, tanımlamak gerekir. En güzeli neşeyi an da yakalamak ve tanımak… Duygunun büyük deklarasyonu neşe…

Bir yandan depresyon o kadar yapayalnız ki… Hem her şeyden üstün hem her şeyden aşağıda… Devası bulunamamış bir yara gibi… Depresif kişi, bireysel stratejisinden çıkmanın yolunu bulamaz, hem ölmez hem güçlenemez… O kişi iyileştirici evrensel mirastan yararlanamaz!
Depresyonda, çocukluktaki yaraların izleri derin, bu derinliğin görüntüsü tekrarlayan depresyon tabloları olarak karşımıza çıkabiliyor. Bu derinlik işlev bozukluğu yaratan alanlarda da gözüküyor; bu alanlar: duygudurum, davranış, fiziksel değişiklikler, düşünce, tutumlarda değişiklik…

1938’e kadar depresyona dair bir tedavi! olmadığını biliyor muydunuz? 1938’lerde ilk elektroşok bulunup kullanılıyor. Depresyonun diğer psikolojik rahatsızlıklara göre yarattığı farklardan biri de; bilişsel yaklaşımın psikopatolojiye uyarlandığı ilk hastalığın! depresyon olmasıdır.
Yine bu derinliğin keşfi için; depresyonu açıklamaya odaklanan ilk teorileri öğrenmek isterseniz; Beck’in bilişsel teorisi (1967) ve Seligman’ın öğrenilmiş çaresizlik teorisine (1975) bakabilirsiniz.

Bu derinliğin içinde çaresiz hissediyorsun ama YALNIZ DEĞİLSİN! Depresyon fırsat eşitliğine inanıyor, dünya üzerinde tahminen 350 milyon insan depresyon yaşıyor. Evet yalnız değilsin ama yalnız olmadığın yer neresi? Tam da burada hafif depresyonla, mutsuzluk çok karışıyor. Depresif ruh hali başka bir şey, hastalık! olan depresyon başka…

Bazen neşe duygusunun duyurusunu çok yükselttiğini depresyon içinde görebileceğimizi biliyoruz. Birbirimize dürüst olup hikayemizi paylaşırsak, neşe de anı ağlarımız arasında yerini bulacaktır. İnsanın incinmeyi göze alması ne kadar değerliyse, neşe duygusunu hazmetmekte o kadar değerli… Olumlu ve olumsuzun zenginliği içinde kendimize yer bulduğumuz anlamlı bir soluklanma neşe… O hikayenin bir anında, o depresyonun çıkışında neşenin hakkettiği yeri alması umuduyla…
Biliyoruz ki neşe bir başkaldırıdır!

Cansu Angın
Cansu Angın
Cansu Angın, Uzman Psikolog ve EMDR Avrupa onaylı sertifikalı EMDR terapistidir. Psikoloji lisansını İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde bölüm birinciliği ve üstün onur derecesiyle tamamlamış, ardından aynı üniversitede Yüksek Lisans eğitimini de başarıyla tamamlamıştır. Klinik, eğitim ve akademik alanlarda, hastane ve çeşitli kuruluşlarda deneyim kazanmaya ve görevlerine devam etmektedir. Academy of Cognitive Therapy (ACT) sertifika programına birebir uyumlu olarak Kognitif Terapi Workshop sertifikasına sahip olan Cansu Angın, EMDR Europe tarafından verilen uluslararası geçerliliğe sahip "EMDR Sertifikalı Terapist" unvanını kazanmış ve travma üzerine uzmanlaşmıştır. Çalışmalarını, psikolojik travma alanında yoğunlaştırmıştır. Ayrıca, yapımcısı ve sunucusu olduğu “Terapi Odası” isimli psikoloji programını gerçekleştirmiş ve bu programın patent sahibidir. Duyguların tanınmasında, çatışmaların çözülmesinde ve daha işlevsel bir yaşamda insanları doğru bilgiyle buluşturmanın önemine inanarak, psikolojiye dair bütünsel duruşuna devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar