Değersizlik duygusu, bireyin kendine ilişkin olumsuz algılar geliştirmesiyle ortaya çıkan, çoğunlukla çocuklukta temellenen ve çevresel faktörlerle pekişen bir duygudur. Bu çalışmada, değersizlik hissinin doğuştan mı geldiği yoksa öğrenilmiş bir inanç mı olduğu sorgulanmaktadır. Psikodinamik, bilişsel ve gelişimsel kuramlar çerçevesinde değersizlik duygusunun kaynağı, gelişim süreci ve dönüştürülebilirliği ele alınmaktadır.
İnsan doğası itibariyle aidiyet, kabul görme ve sevilme ihtiyacı taşır. Bu temel psikososyal ihtiyaçlar, kişinin öz değer algısını belirlemesinde önemli rol oynar. Değersizlik duygusu ise bireyin bu ihtiyaçlarının yeterince karşılanmaması sonucunda geliştirdiği öğrenilmiş bir inanç sistemidir. Özellikle çocukluk döneminde bireyin karşılaştığı olumsuz ebeveyn tutumları, toplumsal mesajlar ve travmatik deneyimler, değersizlik hissinin oluşmasına zemin hazırlar (Beck, 1995). Bu bağlamda değersizlik, genetik değil; büyük oranda öğrenilmiş ve koşullarla şekillenmiş bir duygudur.
Aile Dinamikleri ve Değersizlik
Aile, bireyin ilk sosyal öğrenme ortamıdır ve bu dönemde gelişen ebeveyn-çocuk ilişkileri öz değer gelişimini doğrudan etkiler. Sürekli eleştirilen, takdir edilmeyen ya da duygusal olarak ihmal edilen çocuklar, zamanla “ben yeterli değilim” inancını geliştirir. Bowlby’nin (1980) bağlanma kuramına göre, güvenli bağlanma ilişkisi geliştiremeyen bireylerde düşük öz değer ve değersizlik hissi daha sık gözlenir. Koşullu sevgi, aşırı kontrol, duygusal mesafe gibi ebeveyn davranışları çocuğun öz değerini zedeler (Rogers, 1961).
Toplumsal ve Kültürel Etkiler
Toplumun bireye yüklediği roller ve beklentiler, değer algısının şekillenmesinde belirleyici rol oynar. Modern toplumlarda başarı, üretkenlik, fiziksel çekicilik gibi normlar bireylerin kendini değerlendirme kriterlerini etkiler (Neff, 2003). Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte bireyler, sürekli olarak diğer insanlarla kıyaslama yapma eğilimine girmiştir. Bu da öz yeterlilik duygusunu zayıflatmakta, “başkaları gibi olamıyorum” algısını pekiştirerek değersizlik duygusunu tetiklemektedir (Twenge & Campbell, 2009).
Okul Deneyimleri ve Erken Sosyal Yaşam
Okul ortamı, bireyin ilk dış sosyal çevresidir. Öğretmenlerin olumsuz geri bildirimleri, arkadaş grubundan dışlanma ya da zorbalık gibi olumsuz sosyal deneyimler, bireyin benlik algısını olumsuz etkileyebilir (Olweus, 1993). Ayrıca yalnızca akademik başarıya odaklanan eğitim sistemlerinde, başarısızlık yaşayan öğrenciler kendilerini değersiz hissetme eğilimindedir. Özellikle duygusal zekânın göz ardı edildiği sistemlerde öğrenciler yalnızca notlarıyla değerlendirilir, bu da bireysel farklılıkların göz ardı edilmesine neden olur (Goleman, 1995).
Travmalar ve Değersizlik
Travma kökenli yaşantılar, bireyin öz değerini doğrudan etkileyen olgulardır. Fiziksel, cinsel ya da duygusal istismara maruz kalan bireylerde değersizlik duygusu sıklıkla görülür (Herman, 1992). Travmaya uğrayan birey, çoğu zaman yaşadıklarını kendi yetersizliğiyle ilişkilendirerek içselleştirir. “Bunu hak ettim” düşüncesi, değersizlik inancını besler. Eğer bu yaşantılar sonrası birey duygusal destek almazsa, gelişen inanç kalıpları uzun vadeli psikolojik sorunlara neden olabilir (Janoff-Bulman, 1989).
Değersizlik Duygusu Değiştirilebilir mi?
Psikoterapi literatürüne göre, değersizlik gibi öğrenilmiş olumsuz inançlar yeniden yapılandırılabilir. Psikoterapi yöntemleri arasında yer alan Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), bireyin otomatik düşünce kalıplarını sorgulamasını ve sağlıklı düşünceler geliştirmesini hedefler (Beck, 1995). Şema terapi, özellikle çocuklukta gelişen çekirdek inançların fark edilmesi ve dönüştürülmesini amaçlar (Young et al., 2003). Öz şefkat temelli yaklaşımlar ise bireyin kendine daha anlayışlı ve sevgi dolu yaklaşmasını sağlayarak değersizlik hissini azaltabilir (Neff, 2003).
Sonuç
Değersizlik duygusu, bireyin doğuştan getirdiği bir özellik değil; yaşantılar sonucunda geliştirdiği öğrenilmiş bir inanç sistemidir. Aile ortamı, toplumsal normlar, okul deneyimleri ve travmalar bu duygunun şekillenmesinde önemli rol oynar. Ancak bu inançlar değiştirilebilir, dönüştürülebilir ve iyileştirilebilir. Psikoterapi, iç gözlem ve öz şefkat yoluyla birey, değersizlik duygusunun kaynağını fark edebilir ve sağlıklı benlik algısı geliştirebilir. Bu bağlamda, insan yalnızca olduğu haliyle değerlidir ve bu değerin farkına varmak, iyileşmenin ilk adımıdır.
Kaynakça
Beck, A. T. (1995). Cognitive Therapy and the Emotional Disorders. Penguin.
Bowlby, J. (1980). Attachment and Loss: Vol. 3. Loss, Sadness and Depression. Basic Books.
Goleman, D. (1995). Emotional Intelligence. Bantam Books.
Herman, J. L. (1992). Trauma and Recovery. Basic Books.
Janoff-Bulman, R. (1989). Assumptive worlds and the stress of traumatic events: Applications of the schema construct. Social Cognition, 7(2), 113–136.
Neff, K. D. (2003). The development and validation of a scale to measure self-compassion. Self and Identity, 2(3), 223–250.
Olweus, D. (1993). Bullying at School: What We Know and What We Can Do. Blackwell.
Rogers, C. R. (1961). On Becoming a Person: A Therapist’s View of Psychotherapy. Houghton Mifflin.
Twenge, J. M., & Campbell, W. K. (2009). The Narcissism Epidemic: Living in the Age of Entitlement. Free Press.
Young, J. E., Klosko, J. S., & Weishaar, M. E. (2003). Schema Therapy: A Practitioner’s Guide. Guilford Press.