Salı, Ağustos 5, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Çocukları Nasıl Övmeliyiz?

“Çok akıllısın!”, “Ne kadar zeki bir çocuksun!”, “Zeki kızım”, “Akıllı oğlum”. Bu ifadeleri siz de çocuklarla kullanıyor ve başkalarından duyuyorsunuz, değil mi? Öğretmenler, anne babalar, büyükler sık sık söyler bu cümleleri.
Peki iyi niyetle ve motive edici amaçla söylenmiş bu cümleler düşündüğümüz gibi iyi sonuçlar mı doğuruyor?

Çocukluk, insan hayatının en temel ve şekillendirici dönemidir. Bir çocuğun yaşamının temellerinin büyük bir kısmı genellikle bu dönem içerisinde atılır. Bu nedenle, çocuklara karşı sergilediğimiz her davranış ve ifade ettiğimiz her söz, çocukların düşüncelerinin ötesinde daha derin ve kalıcı sonuçlar doğurabilir.

Uzun yıllar boyunca öğrenme yaklaşımları üzerinde çalışan Carol Dweck’e göre, verilen geri dönüşler çocukların öğrenme yöntemlerini, öz güvenlerini ve gelecekteki başarılarını etkiliyor.
Dweck’in bulgularına göre, çocuklar iki ana zihinsel yapıya sahip olabiliyor. Bunların ilki sabit zihniyettir. Bu zihniyete göre çocuklar zekanın doğuştan geldiğine ve sabit olduğuna inanırlar.
İkinci zihniyet ise gelişim zihniyetidir. Bu zihniyete göre çocuklar zekanın geliştirilebilir olduğuna inanmaktadırlar.

Dweck, bu konuyla ilgili çok zekice bir deney tasarlamış ve hayata geçirmiştir. Bu araştırmada yaş ortalamaları 11 olan 128 çocuk bulunmaktadır. Bu çocukların hepsini tek tek odaya alıp çok kolay bir test vermiştir ve bütün çocuklar bu testten başarılı olmuşlardır. Daha sonrasında bu çocukları üç gruba ayırmışlardır:

  • Birinci gruba “Çok zekisin!” gibi övgülerde bulunarak zekâsına vurgu yapılmıştır.

  • İkinci gruba ise “Çok uğraşmışsın”, “Ne güzel çalışmışsın” gibi övgülerle çabasına vurgu yapılmıştır.

  • Üçüncü gruba ise sadece “Aferin!” gibi tarafsız övgülerde bulunulmuştur.

Testin bitiminde çocuklara “Artık size yeni sorular sunacağız. Nasıl problemler istersiniz? Kolay mı yoksa yanlış yapsan bile kendini geliştirebileceğin problemler mi?” diye sorulmuştur.
Zekâsı övülen çocukların %60’ından fazlası kolay problem istemiştir.
Çabası övülen çocukların ise sadece %8’i kolay problem istemiştir.

Daha sonra çocuklara ikinci bir test verilmiştir. Bu test epeyce zordur. Bu testi çözerken zekâsı ile övülen çocukların daha çabuk pes ettiği, çabası ile uğraşan çocukların ise daha fazla uğraştığı görülmüştür.

Testler bittiğinde çocukların hepsine sadece %50’sini doğru yaptın denilerek başarısız hissettirilmiştir.
İkinci turdan sonra çocuklara keyif alıp almadıkları sorulmuş ve zekâsı övülen çocukların daha az keyif aldığı görülmüştür.
Daha sonrasında çocuklara ilk turdaki sorularla aynı zorluk seviyesinde olan başka sorular verilmiştir ve çocukların performansı tekrardan ölçülmüştür.
Çabası ile övülenler bu turda önceki başarı düzeylerini korumuş, ancak zekâsı ile övülen çocuklar daha kötü sonuçlar almıştır. Çünkü bir önceki turda zekâsı ile övülen çocukların özgüvenleri düşmüştür.

Bu Araştırmadan Hangi Sonuçlar Çıkmıştır?

Bu deney sadece bir araştırma değil; çocuklara nasıl davranmamız gerektiğine dair güçlü mesajlar taşıyan bir derstir. Zekâsı ile övülen çocuklar başarıyı zekâya, çabası ile övülen çocuklar ise başarıyı çabaya bağlamaktadır.
Zekâsı ile övülen çocukların bir zorlukla karşılaştıklarında özgüvenlerinin yıkıldığını, çabuk pes ettiklerini ve keyif almadıklarını gördük.
Bu çocuklar zeki imajlarını korumak için başarısızlıktan kaçıyor ve daha kolay işlere yöneliyor.

Hatırlayınız, çocuklara nasıl problemler istersiniz denildiğinde büyük çoğunluğu kolay problemleri tercih etmişti.
Bu çocukların amacı artık öğrenmekten çok zeki imajını korumaya çalışmak oluyor. Bu çocukların özgüvenleri daha kolay kırılıyor.
Hatırlayınız; üçüncü turdaki zorluk derecesi birinci turdaki ile aynı olmasına rağmen bu çocuklar daha düşük sonuçlar almıştı.
Başarısızlık gördüklerinde duygularının da kontrolünde zorluklar yaşamaktadırlar.

Bu çocuklar hatalarını bir eksiklik olarak görürken; çabası övülen çocuklar ise bir gelişim fırsatı olarak görmektedirler.
Her ne kadar motive etmek amacıyla ve iyi niyetle söylense de, çocuklara sürekli “zekisin” demek onları baskı altında bırakabilir.
Gerçek başarı, ortaya çıkan yetenekten ziyade; gayret, kararlılık ve hatalardan ders çıkarma ile elde edilir.
Zorluklarla karşılaşan çocuk, çaba sarf etmeyi öğrenirse, sadece derslerinde değil hayatın her alanında başarılı olur.

Ne Yapmalı?

Çocuğun iç motivasyonunu artırıcı ve yazımızda da bahsettiğimiz gelişim zihniyetini kazandıracak övgülerde bulunulmalıdır.
“Sen zekisin” dediğimizde çocuk sabit zihniyete kapılabilir ve çabadan çok uzaklaşabilir.
Ancak “Matematikten ne kadar iyi almışsın, çok çalışmış olmalısın” gibi cümleler kurarsak çocuğun gelişim zihniyetini kazanmasına yardımcı olabiliriz.

Eğer çocuk bir şeyde başarısız olursa ne demeliyiz peki?

  • “Bu soruyu çözememişsin ama denediğini görüyorum, harikasın!”

  • “Sınavdan kötü almışsın ama yeteri kadar çaba sarf etmediğini biliyorum. Eminim ki bir sonraki sınavda daha fazla çalışıp güzel bir not alacaksın.”

Gibi cümleler kurulabilir.

Unutmayalım; çocukların potansiyeli ne kadar zeki olduklarında değil, ne kadar denemekten vazgeçmediklerinde gizlidir.
Zekâ doğuştan gelebilir ancak azim ve kararlılık, bir çocuğun içine yerleştirilebilir.

Yusuf Küçükbirer
Yusuf Küçükbirer
Yusuf Küçükbirer, 23 yaşında, Uşak Üniversitesi Psikoloji Bölümü son sınıf öğrencisidir. Türk Psikologlar Derneği (TPD) ve Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği (UCİM) üyesidir. Profesyonel ve gönüllü olarak birçok sosyal proje ve sivil toplum kuruluşunda aktif görev almıştır. Mesleki ve kişisel gelişimini desteklemek amacıyla çeşitli üniversiteler tarafından düzenlenen çok sayıda seminer ve eğitime, hem çevrim içi hem de yüz yüze olarak katılmıştır. Klinik deneyimlerini İstanbul Bakırköy’de bulunan özel bir kurum olan Luna Day Psikoterapi ve Eğitim Merkezi’nde gerçekleştirdiği staj süreciyle pekiştirmiş; burada özellikle çocuk ve ergenlerle çalışma fırsatı elde etmiş, Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) alanında gözlem ve uygulama deneyimi kazanmıştır. Ardından Uşak’taki Zeitgeist Psikoloji adlı özel klinikte stajına devam etmiş; bu süreçte yetişkin danışanlarla çalışmış ve Psikodinamik kuram üzerine bilgi ve deneyim edinmiştir. Şu anda lisans eğitimine devam eden Yusuf Küçükbirer, aynı zamanda Bilişsel Davranışçı Terapi ekolünde profesyonel bir eğitim programına katılmaktadır. Akademik ve uygulamalı psikolojiye olan ilgisiyle gelişimini çok yönlü olarak sürdürmektedir. Yazma, onun mesleki birikimlerini paylaşma ve psikolojiye katkı sunma isteğinin en güçlü yollarından biridir; bu dergide yer almak da bu tutkusunun anlamlı bir adımıdır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar